D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Astsubay-kastsubay

Astsubay-kastsubay

Azeri türkçesini Türkiye türkçesinden farklılaştıran kelimelerden biri “subay”dır. Moğolca olan bu kelime Türkiye türkçesinde 1930’lara kadar kullanılmazdı. O yıllarda “zabit” karşılığı olarak kabul edildi.
Sovyet döneminde yabancı dil bilenlere ek ücret verilirmiş. Azerilere türkçenin yabancı dil olduğu söylenirmiş. Uyanık bir Azerî, yabancı dil olarak türkçeden imtihana girip bu avantajdan faydalanmak istemiş. İmtihan heyeti, işin farkında, uyanık Azeriyi bir soru ile tongaya düşürmek istiyor. Bir ara “dayın subay mı?” sorusunu yöneltmişler. Genç gayri ihtiyari “hayır evli ve üç balası (çocuğu) var” deyivermiş... Tabiî bir çuval inciri berbat etmiş! Çünkü azerî şivesinde “subay” bekâr demektir! Gencin, “subay”ın Türkiye türkçesindeki anlamını bilmediği ortaya çıkmış...
Desem ki, orduda şimdi kullanılan birçok unvan, rütbe, “subay” dahil uydurmadır ve bir içkili toplantıda ayak üzeri, sabaha karşı tesbit edilmiştir. Tepkinin arkası kesilmez...
Fakat bu böyledir!
O bahsi sonraya bırakarak, ast/as-subay rütbelerinin yeniden tanzim edileceği haberine gelelim. Assubaylık dünya ordularında var mıdır veya Türkiye örneğiyle ne kadar örtüşür? Bunu doğrusu bilmiyorum. Sanıyorum ki bize mahsus bir iştir. Bildiğim, astsubay kelimesinin 1950’lerden sonra kullanılmaya başlandığıdır. O zamana kadar orduda “gedikli”ler vardı. Gedikli, mecburî askerlik hizmeti bittikten sonra orduda kalanlardan oluşan tecrübeli bir sınıftı. Gedikliler “alaylı”yken, assubaylar öğretim görerek genç yaşta orduya dahil oluyorlar. Assubay okulu bir nevi meslek lisesi muadili olmalı. Meslek liselerinden yüksek öğretime geçmek imkânı varken, assubay okullarında Harbiye’ye geçip tahsile devam etmek her hâlde mümkün olmuyor.
Erle subay arasında yer alan assubaylar, âdeta kast sistemine benzer bir yapı içinde tutulmuşlardır. Kabiliyeti olanın, kendini ısbat edenin yükselip subay olması mümkündür ama, ne kadar mümkün olduğu bilinmemektedir!
Meğer assubaylar rütbe isimlerinin sonunda yer alan “çavuş” unvanının erbaş, zabıta ve itfaiyecilerde de bulunmasından rahatsızlık duyuyorlarmış. Özlük haklarının iyileştirilmesi ile birlikte, rütbe isim ve işaretlerinin de değiştirilmesini istiyorlarmış. İstekleri arasında rütbelerinin kol yerine subaylar gibi omuzda apolet olarak taşınacak şekilde olması da varmış...
Asıl mesele, astsubayların subaylar gibi üst düzey eğitim almaları, kendi imkânlarıyla üniversite okumaları ve yüksek lisans yapmaları. Subaylar ile astsubaylar arasındaki eğitim farkının kapanması. Yüksek öğrenim görmüş, mastır veya doktora yapmış, ama rütbesi başçavuş...
Astsubaylar yeni rütbe isimlerinin şu şekilde düzenlenmesini istiyorlarmış:
Astsubay Çavuş-Erbey: Teğmen Yardımcısı
Astsubay Kıdemli Çavuş-Üstbey: Üsteğmen Yardımcısı
Astsubay Üstçavuş-Orbey: Yüzbaşı Yardımcısı
Astsubay Kıdemli Üstçavuş-Akbey: Binbaşı Yardımcısı
Astsubay Başçavuş-Sanbey: Yarbay Yardımcısı
Astsubay Kıdemli Başçavuş-Serbey: Albay Yardımcısı
Bu isimlendirmelerin hikmetini pek anlayabilmiş değilim. Neden teğmen yardımcısı “er-bey”dir? Üsteğmen yardımcısı “üst-bey”? Ya “or-bey” ne demektir? Akbey, sanbey, serbey hangi köklerden türetilerek oluşturulmuştur? “Ser”bey “ser”den türetiliyorsa, farsca baş anlamına gelen bir kelimeden yararlanılıyor demektir. Neden teğmen, yüzbaşı vs. yardımcısı? Astsubaylar yükselip subay olamaz mı? Bu geçişlilik ordunun havasını değiştirmez mi?
Astsubaylara üzücü bir hatırlatma yapmak zorundayım. Herşey yolunda olsa bile, inkılâp kanunları bu rütbe isimlerine mânidir! Unvan ve lakapların ilgası ile ilgili olan “inkılap kanunu”na göre, paşa ve bey kelimelerinin kullanılması yasaktır! Paşa’yı attık, fransızcadan “general”i aldık. Şimdi “bey” kelimesini nasıl kullanacağız? Yok mu onun fransızcası veya ingilizcesi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi