Şükür, birlik ve gayret zamanıdır

Şükür, birlik ve gayret zamanıdır

İslâm güneşi yükseliyor. Gönülleri uyandırıp dirilten Allah’ın, rahmetiyle insanların İslâm’a koştuğu, tarihin ender baharlarından birini yaşıyoruz. Dünyadaki beş kişiden biri Müslüman, yani kardeş oldu. Şuurlaşıp yaygınlaşıyor, güçleniyor.
İslâm, kötülükleri yok eden bir rahmettir. Bir alkoliğin hastane tedavisi için yıllar gerekiyor, yine yetersiz. Ama İslâm’a giriyor, o an ne içki kalıyor, ne eroin. Düşmanlığı dostluğa çevirmek ne zor. Ama İslâm ile kardeşliğe dönüyor.
Guantanamo? Dünyanın hukuksuz, sorgusuz, sualsiz, sembol işkence merkezi. Yalnız Müslüman’a zulüm için kurulmuştu. Başörtüsü zulmü gibi, salt İslâm düşmanlığı. Guantanamo gardiyanı ile mahkûmu, yıldızlar kadar birbirine uzak. Fakat hale bak? İslâm, kardeş yaptı onları. Hasretle kucaklaşıyorlar:
Londra’da Cageprisoners isimli insan hakları kuruluşu iftar veriyor. Bu iftara, Guantanamo’da 7 yıl suç isnat edilmeden işkence gören ve Obama’dan sonra bırakılan tutuklularla beraber Lord Nazır Ahmet’ten, ünlü gazeteci Yvonne Ridley’e kadar birçok davetli katıldı. Amerikalı davetliler arasında 2003-2004 yıllarında Guantanamo’da gardiyanlık yaparken Müslüman olan Terry Holdbrooks da var. O Osman olmuş ve gardiyanlıktan ayrılmıştı. Amerika’dan Londra’ya iftara geldi. Cahiliyeden arınmış gardiyanla, yıllarca suç isnat edilmeden işkence görmüş insanlar, kardeş olarak, hasretle kucaklaştılar. Bu ne büyük tecellidir? Hac’da, Umre’de bütün dünya ırkları, renkleri, dilleri tam bir kardeşlik, duygu, düşünce ve sevgisiyle kucaklaşmıyor mu? Bir de öbür tarafta annesini öldüren hukukçuya, sevgilisinin başını kesip çöpe atan, korumakla mükellef olduğu ere, pimi çekilmiş bomba veren vicdanlara, insanlığa bakınız...
Ya Kenyalı Şeyh Ali Krisa’nın büyük nasibi? Krisa, putperest bir kabileden. Başarılı bir fare yakalayıcısı. Evin ihtiyacını karşılıyor, yarısını da satıyor. 1966’da on yaşlarında. Ugandalı Abdullah Hüseyin, İslâm’a davet için geliyor. Krisa, Müslüman “Ali Krisa” oluyor. Babası çok zulmediyor, dönmüyor. Hâlâ sırtında dayak izleri var. İslâm’ı daha iyi öğrenmek için, nerede imkân varsa gidiyor. Öğrendikçe daha fazlasını istiyor. Sudan’da ilahiyat tahsil ediyor. Kenya Üniversitesi’nde hoca oluyor. Kenya’ya gelen Suudi Arabistanlı Dr. Abdurrahman El Sumayt ile görüşmesinde Abdurrahman be, “Bu insanların putperest olarak ölmelerinin vebalini hangi Müslüman taşıyabilir” diye ağlıyor. Bunun üzerine Ali Krisa, putperest bölgelere öncelik vererek Afrika’yı dolaşıyor. Babası ve kendi kabilesi dahil, bugüne kadar kabile kabile, fert fert 32.000 kişinin hidayetine vesile oluyor. İslâm davetçisi Şeyh Ali Krisa, İslâm Merkezi Müdürü olarak çalışmalarına devam ediyor.
Geçen asırda Batı, siyasi olarak dünyanın % 48.7’sini yönetirken, Müslümanlar, Osmanlı’nın yıkılışıyla % 2’lere düşmüştü. Bu asrın başında Batı, % 24.2’ye indi, Müslümanlar, dünyanın % 21.1’ini yönetmeye başladılar. İslâm ahlâk ve erdemleriyle güven içinde, mesut ve müreffeh bir dünya kurmaya doğru hızla yol alıyor.
Bütün güç İslâm’da. Müslüman’a düşen şükür, birlik ve gayret. İki anekdot:
1976. Pakistan’da, “Uluslararası Siret Konferansı”. Oturum Başkanıyım, yardımcım Japon Prof. Abdulkerim Saitoh. Nasıl Müslüman olduğunu anlattı. Özetle: Üniversiteye geldiğinde, ofisinin önünde kıyafetleri pek düzgün olmayan iki adam;
- Pakistanlıyız. Size İslâm’ı anlatmaya geldik.
- Ücret mi istiyorsunuz?”
- Hayır.
- Bunun için bir yerden mi ücret alıyorsunuz?
- Hayır.
Ben de “Hayır..” dedim yolladım. Hemen pişman oldum. “Bir yerden para almıyor, benden de istemiyorlar. Arkalarından koştum, kapıda yakalayıp getirdim. Onlar anlattıkça ferahladım. Ruhum dinlendi. Görüntüde benim bildiğimi bilemez zannettiğim bu iki kişi üstadım oldu ve beni hidayete erdirdi” diye öylesine yürekten ve sevinçle anlatmıştı ki; gözleri çakmak çakmak olmuştu.
İlk Haccımı 1960’lı yıllarda yapmıştım. O zaman Hacc’a gelebilenler, bugün Ramazan’da Umreye gidenlerin onda biri kadar yoktu. Tek büyük otel, Otel Şubra idi. Bugün tamamında tavaf yapılan sahanın büyük kısmı çakıl taşlarıyla düzenlenmişti. Zaten katlar, henüz inşa halindeydi. Yalnız Osmanlı revakları vardı. Bu gelişme hızı, tasavvurları zorlayan bir inkişaftır. Evet bugün dünyadaki 5 kişiden 1’i Müslüman’dır. Ve insan, insanî değerlerini kaybetmediği sürece yaratılmışların en üstünüdür.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi