Hangi liberal ittifak çöktü?

Hangi liberal ittifak çöktü?

Günlerden beri gazete ve televizyonlarda “Liberallerle AK Parti arasındaki ittifak bitti. Kılıçlar çekildi. Köprüler atıldı” türünden haber ve yorumlardan geçilmiyor.
Hatta “liberaller”le AK Parti arasında varsaydıkları ilişkiyi iyice abartıp tuhaflaştırarak “Balayı bitti. Nikah bozuldu, yollar ayrıldı” diyenler de var.
AK Parti ile türban meselesine kadar ittifak halinde olduğu varsayılan “liberaller”den kasıtları, bir kısım gazeteciler.
Açıkçası; rasyonel açıdan izahı mümkün olmayan bir yaklaşım bu.
öncelikle sorulması gereken soru şudur:
Bir siyasi iktidarla gazeteciler arasında nasıl bir ittifak kurulmuş olabilir ki, bozulması söz konusu olsun?
Acaba bir kısım gazeteciler, AK Parti yetkilileriyle “Siz iktidarınızda, şu, şu ve şu türden icraatları yaparsanız biz de sizi gazete yazısı ve televizyon yorumlarımızda destekleyeceğiz. Ancak siz daha farklı uygulamalara kalkışırsanız, biz de size cephe almaya başlayacağız” şeklinde yazılı, sözlü veya zımni bir anlaşma mı yapmışlardır?
öyle ya, eğer -sona ermiş dahi olsa- bir ittifaktan söz ediliyorsa ortada iki tarafın varlığı gerekir.
Böyle bir şey mümkün müdür?
Mümkün diyenler, ortaya hiç değilse bir belge koymalıdırlar.
Şimdi bazıları “Böyle bir ittifakın belgesi mi olur? Gazetecilerle siyasi iktidarlar arasında bu türden ittifaklar kendiliğinden bir doğallık içinde gelişir” diyeceklerdir.
Eğer buradaki “doğallık”tan, birtakım gazetecilerin siyasi iktidarların kimi uygulamalarını tasvip edip kimisine de karşı çıkması şeklinde tecelli eden bir süreç kastediliyorsa, bu takdirde ortada anormal bir durum varmış gibi davranmanın âlemi ne?
Bir gazeteci, kendisini, siyasi iktidarların körü körüne amigosu haline getirmeyecek kadar mesleki duyarlılık ve kişilik sahibiyse, zaten gazeteciliğinin doğal istikameti de, “doğru olduğunu düşündüğü uygulamalarda olumlu, yanlış olduğunu düşündüğü uygulamalarda ise olumsuz eleştiriler yapmak” olacaktır.
Dolayısıyla, eğer bu yaklaşım biçimini “yazılı olmayan bir ittifak” olarak niteleyeceksek, kendini topluma fikir sunma makamında gören her ilkeli gazeteci, siyasi iktidarlarla böylesine kişilikli bir ilişki geliştirmek durumundadır.
Bazı çevrelerin ısrarla ve dört elle sarılıyormuş izlenimi verdiği “Hükümet-liberaller ittifakı çatladı. AK Parti-Liberaller birlikteliği çöktü” söyleminin bir diğer sorunlu yanı da, “liberaller” şeklindeki kavramsallaştırma.
Kimdir “liberaller”?
Medyamızda “liberaller” şeklinde tasnif edilecek homojen bir grup var mı?
Dahası Türkiye’de var mı?
Kolaycı bir söylem olarak Türkiye’nin temel sorunlarına bakışta görece daha özgürlükçü ve daha demokratik bir görüntü çizenler, genelde “liberaller” olarak niteleniyor.
Bu kişiler arasında birçok konuya yaklaşımda var olan köklü görüş ayrılıkları da, “liberal” kelimesinin önüne bazı sıfatlar eklemek suretiyle güya tolere ediliyor:
“Sol liberal, sağ liberal, milliyetçi liberal, İslâmcı liberal” vb.
Peki AK Parti ile bu zamana kadar ittifak halinde olduğu söylenen liberaller bunlardan hangisi? Ya da hepsi mi?
Ben, muhtemelen bu kategorilerden birine sokacakları birçok ismin başta AB ile ilişkiler ve demokratikleşme reformları olmak üzere, birçok konuda ne kadar farklı düşündüklerini, AK Parti’yi daha önce de zaman zaman gayet ağır şekilde eleştirdiklerini biliyorum.
Şurası bir gerçek ki, bu ülkenin en demokrat ve liberal bilinen kişileri bile “demokrasi, AB, temel insan hakları, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü vs” denildiğinde aynı konsepti anlamıyorlar.
Herkesin özgürlük ve demokrasi kabının istiap haddi farklı.
Kimisi toplumsal hayatımız açısından en uçuk ve marjinal sayılacak birtakım alanlarda düzenlemeler yapılmasını bile savunacak kadar yelpazeyi geniş tutmasına rağmen, iş dindar kesimlerin özgürlüklerine gelince cimri hatta umursamaz bir tutum sergileyebiliyorlar.
Ancak bu kişiler dün de böyleydi, bugün de böyleler.
AB’nin de hassas olduğu konularda düzenlemeler yapılırsa heyecanlanıp dindar kesimler için bir şeyler yapılmaya kalkışıldığında da, hemen mutsuz olup yüzlerini buruşturuyorlar.
Ancak hiç kuşkunuz olmasın, örneğin üniversitelerdeki başörtüsü yasağını kaldırmak yolundaki bir adım 4 yıl önce atılsaydı da mutsuz olacaklardı, 4 yıl daha beklenip atılsa da.
Tabii, bu arada “liberaller” arasında baş sırada gösterilip başörtü konusunda her zaman ve her zeminde aynı şekilde ilkeli duran yazarlar da var.
Bunlar başından beri bulundukları özgürlükçülük noktasını bugün de koruyorlar.
O zaman kılıçlarını çektiği söylenen “liberaller” kim?
Elbette normal şartlar altında bir gazeteci kendince doğru bulduğunu destekler, yanlış bulduğunu ise eleştirir.
Ne yandan bakarsanız bakın, son derece yapay ve elbette “masumiyetten azade” bir tartışma.
Birileri kendi kendilerine önce olmayan ittifakları kurup, sonra da kurulmamış ittifakları bozarak bulanık suda balık avlamaya çalışıyor.
Bu ülkede illa da bir bloktan söz edilecekse, her şeyi rejim tartışmasına indirgeyerek gerilim çıkarmayı ödev edinmiş medya blokuna bakmak lazım.
Bazı amaçlar uğruna “ittifakçılık” ve “homojenlik” asıl orada!.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi