Cemal Nar

Cemal Nar

Alimin İnfakı

Alimin İnfakı

“İnsanlar şu gerçeği bilirler ki alimler, ömürlerini ilim elde etmek için tüketmiş, aç ve susuz kalmış, uzak diyarlara yorucu yolculuklar yapmış, gurbetin garipliğine katlanmış,(2) ama sonuçta ne elde etmişlerse, seve seve insanlara dağıtmışlardır. Hatta, istemeseler de dağıtmışlardır. Çünkü, yerine göre nasihattan hoşlanmayan, hakikati duymak istemeyenlere de hakkı söylemişler ve bu yüzden eziyet ve işkencelere, hatta zindan ve idamlara mahkum olmuşlardır. Bu konuda o kadar cömerttirler ki, hatta gelecek çağlara ve nesillere de bir şeyler verebilmek için, uzun yıllar tahsilinde yoruldukları ilmi, bir o kadar da yazmak için yorulmuş, geceleri uykusuz geçirmişlerdir.
Bizim bu gün rahat rahat okuduğumuz o eserler için alimler Allah bilir ne kadar çalışmışlar, didinmişler, yorulmuşlar; bilgi ve belge toplamışlar, tasnif ve tertip etmişler, müsveddesini yazmışlar, kontrol ettikten sonra temize çekmişler de insanlığa arz etmişler.. Daha basımı ve yayımı için çekilen maddi ve manevi sıkıntılar hariç. Hatta zorba idareciler beğenmedi diye çektikleri çileler, işkenceler, sürgünler, zindanlar ve bazen de idamlar hariç…
İbnu’l Kayyim el-Cevziyye, Şeyhu’l İslam Herevî’nin o hikmet yumağı kitabına yazdığı muazzam şerhinde “cömertliğin mertebelerini” açıklarken, dördüncü mertebede şunları söyler: “Cömertliğin dördüncü mertebesi, ilimle ve onu dağıtmakla yapılan cömertliktir. Bu ise cömertliğin en yüce mertebesidir. Böyle bir cömertlik, malla yapılan cömertlikten daha faziletlidir. Çünkü ilim, maldan daha şereflidir.”(3) Yazar, bunun nasıl daha da güzel olarak gerçekleşebileceği hakkında faydalı bilgiler verirse de, doğrudan konumuzla alakalı olmadığı için zikredip geçelim. Ancak alimlerin ihsanı açısından dedikleri ne kadar güzel değil mi?
Başka insanlar da, söz gelimi ziraatçılar, tüccarlar, esnaflar, zanaatkar ve sanayiciler de ömürlerini çalışmakla geçirmiş ve az çok bir kazanç sağlamışlardır. Acaba onlar da, kazandıklarından, alimler gibi, insanlara alabildiğine verebilmişler midir?.. Elbette hayır!.. Şöyle denilecektir: Efendim, alimin kazancı, verdikçe artar. Ama zenginin kazancı, verdikçe azalır. Biri maddi, öbürü manevi!..
Eğer ilim verdikçe artıyor, mal ise verdikçe azalıyorsa,(4) bu ilmin şerefi ve kıymetidir. Bırakalım bunu da, insafla düşünüp şunu görelim: Şu ilim adamı, bunca sıkıntı, mahrumiyet, hatta eziyetlere katlanarak ilim öğreniyor ve öğrendiklerinden bol bol harcayarak bizim hayatımızı müsbet manada etkiliyorsa, güzelleştiriyor ve olgunlaştırıyorsa, bize düşen, kendi kazandıklarımızdan, aynen onlar gibi bol bol başkalarına vermek değil midir? Onların öğrettiği gibi, öğrettiği yerlere, öğrettiği biçimde vermek, bize düşen bir görev değil midir? İleride zenginlere düşen görevler bahsinde geniş olarak açıklanacağı gibi, onların ilmini muhtaçlarına ulaştırmak için ihtiyaç duyulan maddi imkan ve destekleri seve seve ilim uğrunda sarfetmek değil midir?
Eğer bunu yapabiliyorsak, belki sevapta ve gıpta edilmede onlara yaklaşabiliriz. Çünkü Peygamberimiz: “Şu iki kişi dışında hiç kimseye gıpta etmek caiz değildir: Biri, Allah’ın kendine verdiği bilgi ve hikmetle hükmeden ve bunu başkasına da öğreten hikmet sahibi kimse. Diğeri de Allah’ın kendisine verdiği malı Hak yolda sarfeden zengin kimse”(5) buyurmuşlardır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi