Herkese Bayram olması için...

Herkese Bayram olması için...

Bayram yazıları, üç aşağı beş yukarı hep aynı şeyleri anlatmaya çalışır... Sevinç, mutluluk ve huzuru duymak, yaşamak ve en önemlisi de bunu başkalarıyla paylaşmak... Bayramlar kadar, bütün kitle ölçeğinde hissedilen, yaşanılan bir başka kolektif duygu ve davranış örneği herhalde yoktur! Ancak bayramın bu tadını alabilmenin asgari şartları vardır.
Zamanın akışı içinde, sosyal hayatta meydana gelen değişimlerin, bayramların anlaşılmasında ve algılanmasında da dramatik değişikliklere yol açtığını genellikle endişe içinde izliyoruz... Bu endişeyi duyanların, örf adet, gelenek ve görenekler konusunda duyarlı kesimler olduğunu ayrıca belirtmeye gerek var mı acaba?! Hem bu çerçeveyi, ‘MUHAFAZAKARLIK’ diye çizmenin de, ne kadar doğru ve yerinde olduğunu da tartışmak gerekir...
Zira ‘BAYRAM’ kavramından haberdar olabilmek ve buna asgari ilgiyi gösterebilmek için, buna kaynaklık eden temel inanç değerlerine belli ölçüde sahip olmak gerekir. Yani Ramazan Bayramını anlayabilmek için, öncelikle ‘RAMAZAN’ mefhumunu doğru kavramak lazımdır. Aksi halde, yüzyılların içinden süzülüp gelen klasik ‘BAYRAM’ anlayışını, herhangi bir tatil veya turistik seyahat fırsatı gibi karşılama zihniyeti ortaya çıkıyor!..
Neyse, bu köşeye sığmayacağı belli olan derinlemesine tahlili burada noktalayıp, daha basit ve aktüel konulara gelelim.
Herkese bayram olması için, mesela trafikte araç kullanan insanlarımızın çok dikkatli olması ve kurallara tam uyması gerekir... Bunu yaparlarsa bayram günlerinde yollar kan gölüne dönüşmez. Kimi aile ocaklarına da ateş düşmez. Sıla hasretini gidermek için, yollara düşen düzinelerce insanın hayatı, aşırı sür’at veya hatalı sollama sonucu şarampollerde sönüvermez. Başbakan Erdoğan önceki gün bu konuda çok önemli bir çağrıda bulundu. Burada herkesin sorumluluğu var. Ana-baba, eşler, çocuklar, büyükler ve küçükler... Ne olur, bu bayram günlerinde daha dikkatli ve sorumlu olalım.
Herkese bayram olması için, gerçek manada (lafla değil), toplumsal huzur ve barışın sağlanması gerekir. VE KİMSENİN ARTIK TERÖRDEN ÖTÜRÜ HAYATINI KAYBETMEMESİ GEREKİR... Bu huzur ikliminin ülkeye hâkim olabilmesi için de, hepimize düşen önemli vazifeler var. Şayet birtakım siyasi ve ideolojik saiklerle bu vazifeleri ifa etmekten kaçınırsak, ikiyüzlülük yapmış oluruz. Dolayısıyla, Bayramda yüzümüze yerleştirdiğimiz tebessüm de sahte olur!.. Bize sahte değil, samimiyetle tebessüm eden çehreler lazım.
Hepinize huzur ve sürur dolu bayramlar!


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi