Fıtık yapar, stres olursun

Fıtık yapar, stres olursun

Ergenekon davasının görüldüğü Silivri’deki İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilginç gelişmeler yaşanıyor. Mahkeme heyeti ve savcılar, kuşatma altındalar.

Ergenekon’a yakın bir sitede olağan bir iftardaki görüntülerin yayınlanması, savcılar hakkında sürekli HSYK’ya suç duyuruları yapılması, tazminat davaları açılması ve reddi hakim talepleri, psikolojik harekatın parçası olarak yürütülüyor.

Mahkeme heyeti, yanlış hatırlamıyorsam, dört kez reddi hakim talebini reddetti. Son olarak 28 Eylül 2009 günü Doğu Perinçek ve Ferit İlsever’in avukatı Mehmet Cengiz’in mahkeme üyeleri Hasan Hüseyin Özese ve Sami Haşiloğlu’na ilişkin reddi hakim talebi, kabul görmemişti.

Şimdi 26 Ekim’de toplanarak bir karar daha verecekler. Ya devam edecekler ya mahkeme heyeti değişecek.

Başkana baskı

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün ise bu süreçte özel bir yeri var. Her türlü hakaret ve iftiraya rağmen mahkemeyi sağduyuyla yönetmeyi başardı.

Bağırarak, çağırarak yola getiremeyeceklerini düşündüklerinden midir, bilmem, Ergenekon sanıklarının Şengün’ü etkilemek için farklı taktikler izlediği gözlendi.

Bunlardan biri, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in avukatı Servet Bora’dır. Avukatın özellikle 9 Ekim 2009 tarihli savunması, psikolojik yönü ağır basan çok diplomatik bir konuşmadır.

“İddianame polis tarafından kes yapıştır üslubuyla hazırlandı, savcılar da altına imzayı attılar” diyen Bora, lafı, başkana getiriyor: “Hakimler cesur olsun, devlet bağımsız olursa hakimler cesur olur... Burası bir kale, kalenin kapısı kilitli anahtarı da Amerika’da...”

Devam ediyor: “Yüce bir hakim olarak sadece size hitap ediyorum, yüce hakim olarak tanıyorum, öyle tanımak isteyeceğim, böyle de devam edecek. Ancak bu vatanperverleri buraya getiren güçler sizi kalenin komutanı yapmak istiyor.”

Ağzındaki bakla

Bu övgü dolu sözlerden sonra Perinçek’in avukatı, ağzındaki baklayı çıkardı. Müvekkilinin siyasi parti lideri olduğunu belirterek, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesini istedi.

Olabilir.

Ama üslup dikkat çekici: “Yine sadece size hitap ediyorum, vereceğiniz 3-4 karar var, görevsizlik kararı verirsiniz, dersiniz ki hadi deveden büyük fil var, dosyayı Yargıtay C.Başsavcısına yollarsınız.”

Avukatımız devam ediyor: “İddianame oldu 5 bin sayfa, ekleriyle birlikte 500 bin sayfa, siz dosya okurken muhterem güzel gözlerinizle herhalde roman okur gibi okumazsınız, sizin heyetinizin bu davayı bitireceği kanaatinde değilim.”

Ya nasıl olacak?
Avukatın önerisi hazır: “Sizin iki üyeniz de çekilmediler, muhterem başkanım size riya yapmıyorum, sanıklar ve avukat arkadaşlarımız sizi çok seviyorlar.”

Reddi hakim taleplerini reddeden ve çok sayıda tutuklama kararına imza atan hakimi, Ergenekon sanıkları ve avukatlar neden sevsinler?

Avukatımız işinde mahir anlaşılan.

Şu sözle, tam ispat ediyor: “Hatta gönüllerince güçleri yetse sizi korumak istiyorlar.”

Hayret! Neden korumak istesinler?

Lafın devamında başkandan, mahkeme heyetindeki diğer iki üyeden kurtulmasını salık veriyor: “Çalışmıyorum bu üyelerle dersiniz, ha onu yapmadınız kurula (HSYK) yazarsınız, üyelerle uyuşamıyorum, çalışamıyorum dersiniz. Hiçbir şey olmadı ortalık toz duman, bu üyelerle bir yere gidemeyeceğimiz belli bir şey, siz daima ikiye bir kalacaksınız, o zaman ne yapacaksınız sizi suçlamıyorum, sizden çok şey istemiyorum başkanım.”

Başka?

Avukatımız, iki üyeden kurtulmazsa, son çare olarak Başkan Köksal Şengün’e “sen çekil” diyor: “Bizi sevmiyorsunuz, şurada yemek yediniz demiyorum, şunu söylüyorum kendinizi kurtarın. Bu görevi yürütmek istemiyorum deyin çekilin bu aslan gibi bir harekettir.”

Peki neden?

Avukatın cevabı hazır: “Küp üstüne küp koymuşlar, alttakini biri çekmiş, onlar zamanında bir küp çekmiş, bir küp de siz çekin seyredin o zaman gümbürtüyü. Yaralanmayın muhterem sayın başkanım, yarın siz evlatlarınıza torunlarınıza hesap vereceksiniz.”

Bu stresi çekmeyin

Başkan sakin şekilde dinlemeye devam ediyor.

Avukat, bu kez hastalık argümanını kullanıyor: “Muhterem başkanım stres nedir bilir misiniz, stres bel fıtığı yapar, baş dönmesi yapar, şeker hastası yapar, bu stresi çekmeyin, çekmeyiniz size gönül koymayız, size darılmayız daha fazla direnmeyiniz. Bırak inceldiği yerden kopsun.”

Güzelleme üstüne güzelleme. Başkan aynı sükunet içinde.

Avukat hızını alamıyor: “Sizin gibi güzel yüzlü güzel ruhlu bir beyefendi reis adil yargılama yapamıyorum desin istiyoruz... Uyumlu çalışıyor görüntüsü vermek için sabredersiniz, olmazsa muhalefet şerhi koyarsınız. İhsası reyde bulunurum diye korkmayın ben başkanımızın korkak olduğuna inanmıyorum bir karar verecektir. Size sanıklar özellikle hiçbirisi kötüsün demediler. Ama siz ‘ben bu üyelerle çalışamam, Rambo değilim’ deyin. Bunu sizden bekliyoruz...”

Bakalım; Perinçek’in Avukatı Servet Bora’nın “fıtık, şeker, baş dönmesi, stres” uyarısı, “Rambo değilim” telkini, “seviyoruz, sana kırgın değiliz” güzellemesi, “bırak inceldiği yerden kopsun” çağrısı, “bir küp de siz çekin” tavsiyesi sonuç getirecek mi?

26 Ekim’i bekleyelim, görelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi