D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Devlet Kara Yolları!

Devlet Kara Yolları!

Eskiden yeşil sahaların vazgeçilmez bir sloganı vardı: Devlet Demir Yolları-Fener attı golları!
Demiryollarının önemsendiği, güvenilir bulunduğu, hatta başka çare olmadığı için kullanıldığı zamanlardan kalma bu slogan, şimdilerde unutuldu. Devir kara yolları devri. 1950’lerden beri, karayollarına büyük önem veriliyor. Adnan Menderes daha önce haritada olmayan yollar yaptı, Karadeniz sahil yolu gibi. 1980’lerde Turgut Özal ilk otoyol projelerini gerçekleştirmek için harekete geçti. Türkiye onun sayesinde otoyolun ne olduğunu öğrendi.
Mevcut hükümet, demiryoluna yeni yatırımlar yaparak bir gelişme sağladı, hızlı treni devreye soktu, ama asıl icraatını karayollarında gösterdi.
Çift yol (bölünmüş yol veya politikacı ağzıyla “duble yol”) bu hükümetin bütün Türkiye’de görünen önemli bir icraatı.
Bugün birçok şehirlerarası yol çift yol haline getirilmiş durumda. İnşaa halinde olanlar da dikkate alınırsa, üç beş yıl içinde çift yol uygulamasının hedefine bir hayli yaklaşılacağını tahmin edebiliriz.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Van-Bitlis arasında yapılan çift yol çalışmalarını denetlerken, yapılan işin azametini “dağlar titriyor” cümlesiyle özetlemiş.
Teknoloji, para ve yetişmiş insan gücü hükümetin karayolu siyasetini etkili şekilde sürdürmesini sağlıyor.
Benim söyleyeceklerim de tam bu noktada.
Esasında şahsi bir meseleden bahsedeceğim. Ama inanıyorum ki, bu şahsi mesele, karayolu siyasetinin uygulamadaki çok önemli bir zaafını ortaya koyuyor.
Memlekette, valide hanımdan kalma, dört hisseli dört dönümlük bir bağımız vardı. Kızılırmak kenarında ve biraz yüksekçe. Epey zamandır bağ vasfını yitirmişti. Biz de ilgilenmedik, ilgilenemedik.
Bundan 4 sene önce, bir bayram münasebetiyle memleket ziyareti kastıyla Kalecik’e gittiğimizde, yıllardır görmediğimiz araziyi de bir görelim dedik. Niyetimiz, Ankara’ya çok yakın bu araziye bir miktar ağaç, çubuk dikmek, hafta sonlarında vakit geçirecek bir yer haline getirmekti.
Yeni Kalecik Kırıkkale yolundan bağın olduğu mevkie vardık ki, ne görelim, bizim bağ arazisi büyük iş makineleri tarafından kazılıp heyelana uğramış olan yola katılıyor. Kamulaştırma alanı içine alınmayan anne yadigârı bağdan böylece eser kalmıyor...
Ankara’ya döndükten bir müddet sonra, ilgili birim Karayolları 4. Bölge Müdürlüğü’ne gittik, konuyu anlattık. 27.10.2005 tarihinde bir de yazılı müracaatta bulunduk.
Sağ olsun, bölge müdürü bizi tanıyormuş, ilgi gösterdi. Vacib bey, ilgili mühendisleri görevlendirdi, birkaç kere araziye gidip geldik. Onlar da bize hak verdiler. Arazi yola tamamen katılmış durumda. Meselenin hallinin çok kolay olduğunu söylediler.
Bu “çook kolay”ın üzerinden 4 yıldan fazla zaman geçti. Zaman zaman sorduk soruşturduk. “Oluyor bitiyor”, cevabından fazlasını alamadık. Mahkemeye gidip devletten hakkımızı alalım dedik, avukatlar, cirmi küçük bu işle ilgilenmekten imtina ettiler.
Bu arada, yetkililer işin kolay olduğunu söylemeye devam ediyorlar. Bilmiyoruz ki bu kolaylık için ne yapmamız gerekiyor?
Belki bölge müdürü bizi tanımasaydı, kolaylığın nasıl olacağını da söyleyip işi bitireceklerdi.
Türkiye bugün kamulaştırma konusunda Kanuni devrinin gerisinde desek, yanlış mı anlaşılır? Süleymaniye camiinin inşasında arazisini vermek istemeyen kadıncağızla nasıl ilgilenildiği bir efsane olarak hâlâ anlatılıyorsa, demek ki, o günden ileride değiliz.
Konuyu zaman zaman yetkili kişilerle de görüştüm. Hepsinin söylediği bu işin zor olmadığı. Ama olmuyor! Beşinci yıla girdik, olan bir şey yok!
Siyaset adamları, işin görünür kısmında. Arka planda bürokrasi ne yapıyor? Halkla ilişkiler ne durumda? Adı Vacip olan yetkili, vatandaşın hakkının verilmesinin farz olduğunu bilmiyor mu? Hadi o bilmiyorsa, Kara Yolları Genel Müdürü neden bilmiyor?
Sayın Bakan; dağlar gerçekte iş makinelerinin çalışmasından değil de, kul hakkının, vatandaş hakkının gasp edilmesinden titriyor olmasın!



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi