Açılımdaki 15 hata

Açılımdaki 15 hata

Hükümet, birlik projesi olarak adlandırdığı demokratik açılımı, sonunda meclis gündemine taşıdı. İktidar partisi, artık geri dönüşü olmayan yoldadır.

Ya başaracak, ya başaracak...

Aksi halde başarısızlık, sadece AK Parti’nin değil Türkiye’nin de ağır fatura ödemesine yol açacaktır. O nedenle, AK Parti, sadece kendi ikbali değil, akan kanın durması ve barışın sağlanması için ülke geleceği adına başarmak zorundadır.

Sorun, sadece bir siyasi partinin bedel ödemesiyle sınırlı kalsaydı, kolaylıkla feda edilmesi arzulanabilirdi. Birlik projesini akamete uğratmak isteyenler veya ateşten topu iktidarın kucağına atıp kenarda kıs kıs gülenler, bu gerçekliğin farkına varıp küçük siyasi hesaplarını terk etmelidir.

Ne var ki, dün, açılımın tartışıldığı parlamentodaki manzara, siyasal ikbalin, “vatan”, “bayrak”, Atatürk” gibi kutsal değerler üzerinden istismar edileceği ve seçime kadar süreceği izlenimini güçlendirmiştir.

Bu durumda, asli sorumluluk sahibi güç olarak iktidar partisine büyük görev düşmektedir. Üzülerek belirtmek gerekirse, tüm iyi niyete rağmen, AK Parti’nin bu süreci iyi yönetebildiğini söylemek güçtür.

Başbakan Erdoğan’ın tartışmalı Habur dönüşü sonrası sürece müdahale ihtiyacı duyması ve AK Parti’nin anketlerde sert düşüşler yaşaması, süreçle ilgili yönetim zaafını açıkça ortaya koymuştur.

Yönetim zaafı, dünden itibaren meclisin devreye girdiği yeni açılım sürecinde yeniden nüksederse, iktidar partisi için risk daha da artabilir. Sürecin tersine çevrilebilmesi için başbakanın mutlaka daha aktif devrede olması, açılım ruhunun milletvekilleri ve teşkilatlara yayılması gerekir.

Nerede hata yaptılar?

Doğruya ulaşmanın yolu da hataları görmekten geçer. O halde, AK Parti, nerede hata yaptı? Basit bir mantıkla sıralamak gerekirse;

1- Hayatları boyunca bir kez bile Kürt meselesi üzerine kafa yorup kalem oynatmamış kimi yazarlarla işe başlanması, hayal kırıklığıdır. Muhalefetle daha önce irtibat kurulabilirdi.

2- Demokratik açılıma inanan, ancak sürecin kötü yönetilmesi veya eksikliğinden dolayı rahatsız olanlar kazanılamadı.

3- Dağdan indirme ve af gibi nihai aşamada devletin eli güçlendiğinde gündeme getirilebilecek marjinal öneriler, başlangıçta seslendirilerek istismarcıların ekmeğine yağ sürüldü, örgüt propagandasına dönüştü.

4- Dağdan indirmenin hedef kitlesi kadın, çocuk ve PKK muhalifleriyle sınırlı kalınca, maksat hasıl olmadı.

5- Abdullah Öcalan’la kanlı bıçaklı olan kardeşi Osman Öcalan ile anlaşmaya varılması ve ilk büyük kopmanın bu isim üzerinden olacağının hesaplanması, yanlış oldu.

6- Açılımı isimlendirme konusunda geç davranılınca, atı alan Üsküdar’ı geçti. Birlik projesi, kara propagandaya yenik düştü.

7- Sürecin planlanmasında milletvekilleri ve teşkilatlar devreye sokulamadı. Karşı propagandanın etkili olduğu anlarda AK Parti tabanı sürekli savunma yapmak zorunda kaldı, meramını anlatamadı.

8- Habur’daki PKK teslimatına hazırlıksız yakalanıldı. Örgütün propagandası önlemedi. O esnada bölgede bulunan en üst düzey emniyet görevlisi Mustafa Gülcü, basiretli davranamadı. Barış Grubu Sözcüsü M. Şerif Gençdal’ın “Bize kıyafetleri çıkartın diyen olmadı” açıklaması, plansızlığı gözler önüne serdi.

9- Habur’da kurulan mobil mahkemenin gerekçeleri halka yete
rince anlatılamadığı için açılıma karşı çevrelerin istismar malzemesi oldu.

10- İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın Öcalan’ın Suriye’den çıkartılışının yıldönümünde Diyarbakır’a giderek kapalı kepenkler önünde basın toplantısı düzenlemesi, acemice görüntü oluşturdu.

11- Dağdan inenlere ev, iş ve para yardımı yapılacağı yönündeki propagandaya karşı halka gerçekler anlatılamadı.

12- Şehit aileleri ve gazilerle sağlıklı iletişim kurulamadı, sokak gösterilerine katılmalarını önleyici tedbirler alınamadı.

13- Hem Doğu’da hem Batı’da süreci baltalayacak provokasyonlara karşı gerekli önlemler alınamayınca rüzgar sürecin tersine esmeye başladı.

14- Sürece olumlu katkı sunan MİT ve Emniyet arasındaki koordinasyon arzu edilen ölçüde sağlanamadı.

15- Demokratik açılım muhtevasının olgunlaştırılması veya kamuoyuyla paylaşılmasındaki gecikme, kamuoyunda zihin karışıklığına neden oldu.

Uyarım kimedir?

Elbette, çizelgedeki bu maddeleri daha da arttırabiliriz. Karşı çıkanlarınız olabilir, eksik bulup ilave yapmak isteyenleriniz olabilir. Hepsi kabulümdür.

Bu durum, sürecin iyi yönetilemediği gerçeğini ortadan kaldırmaz. Ama geç kalınmış değildir. Niyet, halisse sonuna kadar kovalamak gerekir.

Bazılarınız “CHP’nin, MHP’nin, DTP’nin hiç mi suçu yok?” diyebilir. “Ya PKK?” diye soranlarınız çıkabilir.

Doğrudur.

CHP ve MHP’nin zaten bağcı dövme derdinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Hamasetle sandık hesabı yapıyorlar. DTP, üzüm ve bağcı arasında şaşkın vaziyette.

PKK ise dünyanın en çok kazandıran uluslararası şirketi gibidir. Kandan besleniyorsa, derdi barış olmaz ki...

Uyarım, yüreği yananlar içindir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi