Gerçeklerden kaçamazsınız!..

Gerçeklerden kaçamazsınız!..

Siz zannediyor musunuz ki, açılım süreci ile ilgili önerge, 10 Kasımda değil de; başka bir gün Meclis’e getirilseydi, CHP ve MHP önceki gün yaptıklarına benzer engelleme girişimlerinde bulunmayacaktı!..
Daha ilk günden beri, açılım süreci hakkındaki bütün görüşme taleplerine kapılarını sıkı sıkıya kapatan MHP’nin tavrı, açıkça ortada değil mi? Süreci engellemek için her şeyi yapacaklarını ha bire söylemiyorlar mı? Hatta bu konuda Devlet Bahçeli, “dağa çıkamaya hazır olduklarını...” bile, telaffuz etmedi mi? Salı günü Meclis çatısı altında AK Parti Grup Başkanvekili Suat Kılıç’a galiz küfürler eden kişi de, MHP’nin diplomasiden emekli milletvekili değil miydi?
Beri tarafta, açılım sürecini tıkamak için her yolu deneyen CHP; güya bir eliyle kapıyı açıyor gibi yaparken, öbür eliyle arkadan kapatmıyor mu? Başbakanla ikili görüşmeyi, kameraların çekimi olmadan kabul etmeyen Deniz Baykal’ın yapmak istediği şey, sürecin önüne duvar örmekten başka ne olabilir ki? Meclis genel kurulunu, pankartlar açarak meydan mitingine çevirmeye kalkışan CHP’lilerin; süreçle ilgili söyleyecek yeni bir şeyi olmadığı için, 10 Kasım gününü bahane ettiler. Fakat 10 Kasım olmasaydı yine bir başka şey uyduracaklardı. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.
Her ne kadar sürekli olarak, 1989 yılında hazırlanan rapora atıf yapıyor iseler de, bugün gelinen noktada; ülkenin önünü açacak, sadece Kürt kökenli olanlar için değil; bütün vatandaşlar açısından hak ve özgürlüklerin garantisini sağlayacak demokratik bir ortamın hazırlanmasını hedef alan milli birlik projesine, CHP’nin şaşı baktığı açıktır. Baksanıza hâlâ daha Onur Öymen, terörle mücadelenin tek parti döneminde olduğu gibi takrir-i sükun kanunlarıyla yapılmasını istiyor!.. Peki çeyrek asır boyunca, sıkıyönetim, olağanüstü hâl ve terörle mücadele için çıkarılan özel kanunlarla ne kadar çözüm bulunabildi? Fakat Öymen hâlâ tek parti döneminde ve otoriter rejimde kalmış.
Birinci Dünya Savaşı sonrasındaki şartların dünyasında uygulanan metotlarla, 21. yüzyılda meselelere çözüm bulamazsınız. Bunu kafanızın bir köşesine yazınız. İkide bir Atatürk’ün yaptıklarını öne sürmek de bu işin çaresi değildir. Çare gerçeklerden kaçmamak ve onlarla yüzleşme cesaretini göstermektir. Eğer hamasetle, içi boş laflarla, klişe ve sloganlarla bu iş çözülseydi, herhalde bunca yıl bu kadar sıkıntı yaşamazdık. Şu hususun altını çizelim:
Bu meselede geriye dönüş yoktur... Muhalefetin bir kısmı, Meclis çalışmalarını ne kadar zorlaştırırsa zorlaştırsın, süreçle ilgili yasal ve idari düzenlemeler mutlaka hayata geçecektir. Lakin bu süre zarfında toplumsal barış ve huzura olumlu katkı yapanlarla, süreci tıkamaya çalışanların notunu da bizatihi millet verecektir.
Hiç şüphesiz halkımız, her türlü çekişme ve çatışmanın artık sona ermesini istiyor. Gerilim ve şehit cenazeleri üzerinden siyaset istemiyor. Askerî vesayetin gölgesi altında bir idari rejim asla istemiyor. Zira bu tarz siyaset anlayışı kesinlikle çağ dışıdır. Halktan rağbet görmesi söz konusu değildir. Bu gerçeklere gözünü ve kulağını kapatanlar, milli iradenin duvarına toslayınca uyanacaktır...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi