D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

CHP nasıl savunulabilir?

CHP nasıl savunulabilir?

Son günlerde çok kahraman Türk basınında yer alan birçok yazının bu soruya cevap vermek üzere yazıldığını anlamak güç değil. En anlı şanlı yazarlar, en “mütefekkir” kalemler, sosyoloji deryasına dalmış tahlilciler kalemlerini bu soruyu cevaplamaya tahsis ettiler.
CHP’yi savunmak neden önemli?
CHP rejimin son kalesi! Çankaya Abdullah Gül’le kaybedildi. Bir daha oraya zavallı Necdet tipinde birini getirmek mümkün değil. Laiklik gündemden düştü. Kaldı elde muhalefet CHP. Ya o da kaybedilirse? AK Parti’nin muhalifi de sağdan olacak!
Türkiye’de Cumhuriyet tarihi Halk Fırkası (Partisi) ile başladı. Kendisinden sonra ortaya çıkan Terakkiperver Fırka’nın ismindeki “Cumhuriyet”i bu tarihi fırkamız hemen adının başına ekledi. CHP tek partiyken, devletti. Genel başkanı cumhurbaşkanı, genel sekreteri içişleri bakanı, il başkanı vali idi. Dünya sisteminin demokrasiyi zorlaması üzerine fedakârlık gösterip çok partili hayata geçildi. Umuluyordu ki, “Türkiye’yi kurtaran parti” halk tarafından iktidarda tutulur! Feci şekilde kaybetti fakat, iktidardan ayrıldıktan sonra da sistemin zembereğini kurmaya devam etti. Bütün sağ partiler siyasetlerini CHP karşıtlığı üzerine kurmak zorunda kaldılar. CHP ile baş edemeyen bir sağ parti asla iktidar olamadı.
Şimdi CHP ikileşti. 1940’larda sembolik bir olaydan sonra CHP’den kopan milliyetçi bir kesim, son yıllarda solculuk iddiasındaki CHP’nin sağı olarak Meclis’te cansiperane mücadele veriyor. Yine de adı CHP olmadığı için, çok fazla kaale alınmıyor.
Tayyip Erdoğan CHP muarızlığını aşan bir siyasete yöneldi. Sistemin müzmin gerilimlerini bitirerek CHP tipi çatışmacı yapılanmaları ortadan kaldıracak bir siyaset bu. Etnik ve mezhebi gerilimleri laik partiler, pozitivist partiler ortadan kaldırmak için hiç bir şey yapmadılar. Mevcut iktidar ise, bu yönde zihin açıcı açılımlara yöneldi. Bu ezber bozucu hamleler, statik CHP kafasının kaldıramayacağı ağırlıkta. O yüzden, Meclis’te halkım derken kalkım diyorlar! CHP’nin efsane Onur’u yerlerde sürünüyor!
CHP’yi müdafaa sadedinde hamle yapan bazı kalemşörleri bir kaç gündür teşrih (ve teşhir) etmeye çalışıyorum. Müthiş bir akıl, muhakeme ve mantık sefaleti almış yürümüş. Sonradan “Reisin takası”na tayfa yapılan bir hatun sosyologun da kafileye katılması şaşırtıcı.
Söze “BİRAZ tarih okumuşlar bilir, ‘gerçek tarih’ yoktur” diye başlıyor. İktidar partisinin velev ki, güncel siyasî hesaplar için olsun, tarihi sorgulayan tavrı sahiplenmesini de, geçmişteki tavırları ne olursa olsun Alevi meselesine farklı yaklaşma girişimlerini umut verici bulabilirmiş ama, konu anlaşmak ve barışmaktan ziyade, CHP’yi köşeye sıkıştırmak, birilerinin geçmişini sorgularken kendininkini temize çıkarmakmış.
Madem her şey sonuna kadar sorgulanacakmış, o halde “Malazgirt” neden tarihin şanlı bir noktası olsunmuş! “Birisi kalkıp, Orta Asya’dan yola düşenlerin ne işi vardı burada? Yerleşik halkların tarumar edilmesini “fetih” diye aklamanın ne âlemi var demez mi? Sahiden, yakın zamana kadar en büyük kutlamayı İstanbul’un Fethi’ne yapanlar, sağ-muhafazakârlar Cumhuriyet tarihi ile hesaplaşırken, Osmanlı geçmişi için artık ne diyorlar? “Başkaları yaparsa işgal, Türkler yaparsa fetih” anlayışından vazgeçtiler mi merak ediyorum, gerçek bir zihniyet devrimi yaşayıp yaşamadığımızı böylece anlamış olacağım.”
Eksantrik görünmek zor olmayabilir, bunu sürdürmek o kadar kolay değil demek ki.
Türkler Malazgirt’te sivil unsurlarla savaşmadı. Hatta Alparslan Diyojen’e ısrarla barış teklif etti, kabul görmeyince de savaştı. Kazandıktan sonra, yerli ahali ile çatışmadı. Eğer böyle bir zeminde Anadolu’ya yerleşilse idi, 8 yüz sene sonunda bu topraklarda hiç bir azınlık kalmazdı. Biliyoruz ki, yirminci yüzyılın başında hatırı sayılır nisbette Ermeni, Rum ve sair ahali Anadolu topraklarında yaşamaya devam ediyordu. İstanbul’un Fethi de devletten devlete bir savaştır. Nitekim, fetihten sonra İstanbul ahalisi kılıçtan geçirilmedi, yaşamaları için sistem oluşturuldu. Bu arada Fatih sadece Rum patrikliğini ihya etmedi, Ermeni patrikliğinin de kurulmasını sağladı...
Ezcümle: Cumhuriyetin defolarını CHP’yi savunma bahanesiyle yüceltmek için Malazgirt’ten, İstanbul’un fethinden örnek vermek eksantrikliği sürdürmek için yetmez!
Sürçükalem
İsmet Berkan, “Yine Nuray Mert’in alanına tecavüz ediyorum belki ama, rahmetli Prof. Dr. Sencer Divitçioğlu’nun meşhur ‘Türkiye’de sol aslında sağdır, sağ ise soldur’ sözünü doğrular gibi, özgürlükçülük, demokrasi savunuculuğu, azınlık haklarını korumaya çalışmak gibi dünyanın her yerinde sola özgü söylemleri bizde ‘sağ’ hem de bazılarınca ‘aşırı sağ’ kabul edilen Ak Parti yapıyor, hem de ayrımsız yapıyor” diyor. İsmet Bey, “İdris Küçükömer” diyecekken kalemi sürçmüş, bu arada Sencer hocayı da öte dünyaya göndermiş!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi