Öcalan yerine Ghandi

Öcalan yerine Ghandi

Şiddetin farklı türlerini provokatif niteliğine göre ayırmak lâzım. Son günlerde PKK'nın şehirlerde tırmandırdığı kitlesel gösteriler, şiddetin provokasyona en açık türü. Çünkü adı üzerinde kitlesel; yani bu şiddet gösterilerinde kitleler rol alıyor.
O zaman organize edenlerin kontrolünden kolaylıkla çıkabilir. Kullanılan silahlar molotofkokteylleri ve taşlar. Bir şişenin içine benzini koyup ağzını bezle tıkadığınız zaman, yerine göre çok tehlikeli bir silah ortaya çıkmış oluyor. Örneği görüldüğü gibi bir otobüsü, bir minibüsü, kocaman bir binayı içindeki insanlarla birlikte bu ilkel silahın yok etmesi mümkün.

Siyasî bir amacı gerçekleştirmek üzere girişilen şiddete terör adını veriyoruz. "Siyasî amaç" bağımsızlık gibi stratejik düzeyde olabilir veya günlük politik bir hedefe kilitlenebilir. PKK'nın son günlerdeki kitlesel terörünün gerekçesinde Öcalan var. Öcalan'ın İmralı'da kaldığı cezaevi değiştirilmiş ve yanına başka mahkûmlar verilmişti. Bu düzenlemelerin arkasında ise AİHM başta olmak üzere, uluslararası örgütlerin kararları ve baskısı var. Öcalan'ın tecrit durumundan çıkartılması, yani başka mahkûmlarla birlikte kalması ve fizikî şartların standartlara uygun hale getirilmesi öteden beri talep ediliyordu. Şartlar yerine getirildi. Ancak Öcalan özellikle yeni fizikî şartlardan rahatsız olduğunu avukatları aracılığıyla ifade ediyor.

Türkiye'yi ayağa kaldıran 34 PKK'lıdan birkaçı Güneydoğu'yu "barış elçileri" sıfatıyla dolaşıyor ve gösterilerle karşılanıyor. Eşzamanlı olarak PKK'lılar batı illerinde molotofkokteyller ve taşlarla şiddeti tırmandırıyor, korku ve tedirginlik yaratıyor. Dağdaki PKK'lıları çağıran da, şehirlerdeki kitlesel şiddeti tırmandıran da Öcalan'ın kendisi.

Kitlesel şiddetin zaafı, provokasyonlara açık olmasıdır. Bir politik amaç için sokağa dökülen kitleler ellerinde taşlar ve molotofkokteyllerle ortalığı yakıp yıkarken, bazen aralarına giren tek bir kişi bile o koca kitleyi bambaşka bir amacın maşasına dönüştürebilir. Kalabalığın arasından çıkan yüzü maskeli birinin, şeffaf kalkanlarla taşlardan korunmaya çalışan polislere ateş açması; veya bir binadan göstericilerin üzerine ateş açılması gibi. 1 Mayıs 1977'yi hatırlayalım. Kalabalığın içinden bir-iki el silah patladı, sonra çatılardan yine birkaç el. Ölen otuzdan fazla insanın sadece biri veya ikisi ateşli silahla ölmüştü. Patlayan silahların yol açtığı panik yüzünden insanların birbirini ezmesiyle o kadar insan hayatını kaybetti.

Ortalığı kan deryasına çevirmek, gözü dönmüş olanlar için çok kolay. Barışı tesis etmek ve sürdürmek ise sürekli tetikte olmayı, her şeyi kılı kırk yararak hareket etmeyi gerektiriyor. PKK'nın tutarsız çizgisi barışın tesisini zora sokuyor. Bu tutarsızlığın arkasında örgütsel ve kişisel sebepler var: Öcalan ve PKK, Kürt sorununun önüne örgütsel ve kişisel öncelikleri koyuyor. Sorun Kürt sorunu olmaktan çıkıyor, PKK veya Öcalan sorununa dönüşüyor. Kendilerini sorun olarak öne çıkartanlar ise bildikleri dille, yani şiddet yöntemleri ile konuşuyor. Kandil'in "Öcalan'ı veya bizi muhatap alın, yoksa savaşı yeniden başlatırız" söyleminin, Kürt sorunu ile yakından uzaktan bağlantısı yok.

Çözüm sürecinde zorluklar PKK'nın yapısal çelişkilerinden kaynaklanıyor. "Objektif tarihsel şartlar", şiddetin denendiğini ve bir çare olmadığını ispatladı. Taktik kazançlar için şiddetin devreye sokulması sadece provokasyonlara zemin hazırlar. PKK tasfiye olacak. PKK'yı herkesten önce PKK'nın kendisi tasfiye etmek zorunda. Yeni dönemde böyle bir örgütün varlığını temellendireceği bir alan yok. Dağdan silahı bırakarak inenlerin eline Ghandi'nin hayatını anlatan kitapları almaları lâzım.

Şiddet bıktırıcı ve bezdirici bir bela. PKK için ise şiddet inandırıcılığını kaybetmiş bir dil. Bu dille ne taraftarlarına bir istikamet ne de karşısındakilere bir mesaj verebilir. Aksine tam tersi sonuçlar edinir.

Allah'tan provokatörler içerdeler; dışarıdakiler de can derdinde. PKK içindeki Ergenekoncular hariç.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi