Kara harekatında kaybedenler

Kara harekatında kaybedenler

Kuzey Irak’taki kara harekatının başlangıcı gibi bitişi de sürpriz oldu. Davul ve zurnayla harekata girişilmeyeceği için başlangıçtaki gizemi, operasyonun doğallığı içinde karşılamak gerekir. Belki bitişte de bir parça ‘gizem’ olabilir ama operasyonun seyri ve dünyadaki gelişmelere bakarak bir kanaat oluşturmak mümkündür.

Ama böyle olmadı.

Kamuoyundaki yaygın kanata göre, kara harekatının sona erdirilmesi ‘sürpriz’ bir gelişmedir. Tartışmanın ‘nirengi’ noktası da burasıdır.

O halde, kamuoyu neden yanıldı?

İlkinden başlayalım. Harekatla ilgili birinci derecede kamuoyunu bilgilendirme görevini üstlenen Genelkurmay, bu süreci iyi yönetemedi. ‘Skor tabelasını’ andıran açıklama metinleri, kamuoyunu tatmin etmedi.

Harekatın, ‘PKK’nın eylem kabiliyetini ortadan kaldırarak felç etme’, ‘Barzani’yi yalnızlaştırma’, ‘Irak’ın yeniden yapılandırılmasında söz sahibi olma’ gibi öncelikli hedefleri, skor tabelasının gölgesinde kaldı ve harekatın başarı düzeyi öldürülen terörist sayısıyla ölçülür hale getirildi.

Ayrıca, teröristlerle çatışmada uluslar arası başarı standardı olan ‘1/10’ kayıp oranına göre hareket ediliyormuş izleniminin yaratılması, zihinlerde kuşkulara yol açtı. Biliyorsunuz, 240 terörist öldürülürken şehit sayısının 24 (3 korucu hariç) olduğu açıklandı. Başka bir ifadeyle, 1 şehide karşılık 10 terörist öldürüldü. Yani, standart başarı oranı milim sapma olmadan tutturuldu!

Büyükanıt ve uzmanlar çıtayı yükseltti

Bu arada hem Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın açıklamaları hem emekli asker ve kimi strateji uzmanlarının yorumları, kamuoyundaki beklenti çıtasını yukarıya çekti. ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in Ankara ziyaretinin sonunda ‘kısa sürede çekilme takvimi’ ile ilgili tarif yaparken ‘1 gün de olabilir 1 yıl da’ diyen Büyükanıt’ın bu açıklaması, ‘ABD’ye kafa tutma’ olarak algılandı. Hatta Sabah Gazetesi ‘1 yıl’ üzerinden bu iddiayı manşete taşıdı.

öyle ki, emekli Tuğgeneral Nejat Eslen de Cuma sabahı Flas TV’deki sabah programında aynı efe duyguyla herkese meydan okudu: ‘Bazı yazarlar, uzmanlar karşı çıkıyordu. Hani Amerika karşımıza çıkacaktı, hani peşmerge karşımıza çıkacaktı, ne oldu? Karşımızda kimse durabiliyor mu? Şimdi bu yazarlar, uzmanlar ne diyecek?’

Eslen’in meydan okuduğu o dakikalarda, resmi açıklama gecikmeli geldi ama silahlı kuvvetlerimiz eve dönmüştü.

Radikal Yazarı Mehmet Ali Kışlalı bile askerin dönüşünden sonra ‘PKK’nın saldırılarda yararlandığı güvenli üsleri imha etmeden TSK geri dönmeyecek’ diye yazdı.

Henüz operasyonun ortasında Kanal 24’ün başarılı moderatörlerinden Serdar Cebe’ye bağlanıp ‘Türk askeri birkaç gün sonra dönebilir, tampon bölge oluşturulacağı iddiasını teyit edecek en ufak bir bilgiye ulaşamadım’ dediğimde, bazı arkadaşlarım beni arayıp ‘Sen dönecekler diyorsun ama bu işi bilen uzmanlar tampon bölgeden söz ediyor’ dediler.

Kuşkusuz, uzmanlara her zaman saygım vardır. Kaldı ki, kendimi bu konuda hiçbir zaman uzman olarak görmedim. Sadece, bilgi sahibi olmadığım konularda konuşmuyorum bildiğim konularda ise bilgisizlerin ukalalığına izin vermiyorum.

Sanal dünya yıkıldı

özetleyecek olursak; ABD’ye meydan okuyan, Kuzey Irak’ta hiç kimseyi dinlemeden yola devam eden, 1 yılı bile göze alan, hatta orada tampon bölge oluşturan, Kerkük koridorunu çizen, Barzani’yi yargılayan bir atmosfer oluşturup herkesi buradan soluklandıran bir yaklaşım maalesef çökmüştür.

Sorun, kafalarda sanal olarak oluşturulan dünyanın yıkılmasıdır. Müsebbipleri ise o sanal dünyayı yaratanlardır.

Keşke; Bir sözcülük makamı oluşturulsa ve gelişmeler kamuoyuna doğru şekilde anlatılabilseydi. Bu sözcülüğün, başbakanlıkta oluşturulması daha iyi olurdu. Böylece, hem kamuoyu anayasadan doğan doğru bilgi alma hakkını kullanmış hem başbakanlık ile genelkurmay arasındaki iletişim kazası önlenmiş olurdu.

En önemlisi, operasyonun bitişi kimse için sürpriz olmaz ve vatandaşlarımızda ‘gurur zedelenmesi’ yaşanmazdı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi