Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Hep diyorum: Terbiye çok önemlidir...

Hep diyorum: Terbiye çok önemlidir...

Evet, YöK Eski Başkanı Erdoğan Teziç olduğu sanılan adamın eylem ve icraatları (darbe övgüsü yapmak, Cumhurbaşkanı’na suikast imasında bulunmak, anayasa değişikliğine direnen rektörleri yönlendirmek gibi) öncelikle cumhuriyet savcılarının ilgi alanına giriyor ama, işin bir de ‘itibar’ ve ‘saygınlık’ boyutu var.

Daha önemli bir konu bu...

Tahmin ettiğiniz üzere, ‘terbiye’den söz ediyorum.

Hatırlarsanız, Teziç, müteaddit çıkışlarıyla Başbakan’ı ‘üslubunu bilmeye’, yani ‘terbiye’ye davet etmişti; süzülmüş aristokrat duruşunu bozmadan ve kırılgan bir ses tonuyla.

Hatta, basın toplantılarının birinde iç çekmişti.

Evet, resmen iç çekmişti.

Konu neydi, tam hatırlamıyorum.

Bildiğim kadarıyla, Başbakan’ın ‘jest ve mimiklerine’ içerlemiş. Doğrudan bir fiilden, muhatabına ait bir ‘ifade’den söz etmiyordu. Niyeyse, canı, durup dururken, Başbakan’ın herhangi bir sözünden yahut davranışından alınganlık çıkarmak istemiş ve oturmuş alınmış...

Zaten basın toplantısının ilerleyen bölümlerinde, üzerine basa basa, ‘jest ve hareketler’ diyordu.

Konu yoktu ama, hassas ve kırılgan bir kalp olan Teziç, Başbakan’ın jest ve hareketlerini rahatsız edici buluyordu.

Mümkündür.

Madem ki, hassas ve kırılgan bir kalp olan Teziç, muhtemelen kaba bir ruh haletine işaret ettiğini düşündüğü için Başbakan’ın ‘jest ve hareketler’inden rahatsız olduğunu ifade ediyor ve işi hiç de haddi olmadan muhatabının terbiye anlayışını sorgulamaya vardırıyordu, o zaman bize de, ‘Sen önce rektörlerini hukuka ve yasalara saygılı olmaya, daha da önemlisi terbiyeye davet et’ deme hakkı doğuyordu ki, fakir bu hakkı çok kullanmıştır.

Mesela, Teziç, Başbakan’ı ‘başbayi’ diye aşağılayan İnönü üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’nu son derece geniş bir hoşgörüyle izlemişti.

Başbakan’ı ‘halayık’a benzeten çukurova üniversitesi Rektörü Yalçın Kekeç’e de aynı toleransı göstermişti. Başbakan dilini elini karıştırıyormuş; kişinin edebi yaptığı icraatteymiş, dilini elini karıştıranların sonu belliymiş.

Kekeç, bir de ‘taşlama’ göndermişti: ‘Halayığı hanım eylersen kurnayı kırar tas ile/Zurnacıyı müezzin edersen minareyi yıkar tas ile...’

Hassas ve kırılgan bir kalp olan Teziç, bu ülkenin seçimle gelmiş Başbakanını, ‘Sonu, ‘kara cüppeliler’ diyen Menderes gibi olur’ diye tehdit eden ODTü Rektörü Ural Akbulut’a da itiraz etmemişti.

Hele, Bolu İzzet Baysal üniversitesi Rektörü Yaşar Akbıyık’ın yaptığı kabalığa, bırakın karşı çıkmayı, ‘Biz üniversitelerin içişlerine karışmayız’ diyerek, bir de örtülü destek göndermişti.

Sonradan ortaya çıktı ki, Akbıyık’ı Başbakan’ı protesto eylemine icbar eden de kendisiymiş.

Hatta, eski çalışma arkadaşlarını (müsamereci rektörleri) arayıp, ‘Anayasa değişikliğini tanımayın. üniversitelerde başörtüsüne izin vermeyin’ diyen de kendisiymiş.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin çelik’e ‘Nah alırsınız’ diyen kendisi midir, bilmiyorum.

Umarım değildir.

Dediğim gibi, işin bu kısmı cumhuriyet savcılarını ilgilendiriyor.

Bizi ilgilendiren boyutunu kaç yıldır yazıp duruyorum ve bugünkü yazımı da şu mazmunlaşmış ifadeyle bağlamak istiyorum:

‘Terbiye çok önemlidir... Hem de çok önemlidir.’

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi