İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Büyükanıt'ın üniforma resti ve 98 milyar dolarlık satış!

Büyükanıt'ın üniforma resti ve 98 milyar dolarlık satış!

Kuzey Irak'a yapılan sınır ötesi operasyonun ABD'nin “çekil” açıklamalarından bir gün sonra sona erdirilmesi, hem Türkiye'de hem de ABD basınında “ABD telkinleri belirleyici oldu” iddiaları “operasyonu gölgeleme” suçlaması ile algılanmamalı. Kamuoyundaki şaşkınlık, özellikle ABD'nin bu bölgedeki ikili oyunlarının bıraktığı izlerle değerlendirildiğinde, şaşkınlıkla kalmayıp sorgulamaya dönüşmeliydi ve öyle oldu. ABD'nin PKK politikasındaki çelişkiler ve Türkiye'nin terörle mücadelesine yönelik samimiyetsizlikleri bu şaşkınlığın en önemli sebebini oluşturuyor.

Cumhurbaşkanı ve Başbakan'dan sonra dün Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da, kamuoyunun şüphelerini gidermeye dönük şaşırtıcı cümleler kullandı. “Bu yalnızca TSK'ya değil Türkiye Cumhuriyeti'ne de yapılan çok seviyesiz bir saldırıdır. Askerimizin döktüğü kana saygısızlıktır” ifadesini kullanan Büyükanıt, ”Her şeyi biz belirledik. ABD'nin etkisi ispatlasın ben bu üniformayı çıkartırım. Biz tamamen kendi inisiyatifimizle operasyonu bitirdik” dedi...

Bu sözlerden sonra söylenecek hiç bir şey kalmıyor. Genelkurmay'ın, operasyonun başından itibaren hiç olmadığı kadar şeffaf davrandığı, kamuoyunu bilgilendirdiği ortada. Operasyonun bitişine ilişkin soru işaretlerini ise duygusal bir tepkiyle ve yine hiç olmadığı kadar iddialı bir cümle ile giderdi. Bundan sonrası için, “ABD etkisi var mı yok mu” tartışmaları bitse de, ABD'nin PKK konusundaki çelişkileri üzerinde özellikle durmak gerekiyor.

5 Kasım görüşmelerinden sonraki genel beklenti şuydu: ABD ve Türkiye, PKK'yı “ortak düşman” ilan etti. İşbirliği örgütün tamamen tasfiyesini (bu mümkün de değil) kapsamıyor. Ancak örgüt yakın gelecek için Türkiye için tehdit olmaktan çıkarılacak. Uluslararası ilişkiler, örgütün lojistik desteğini kesme, hava operasyonları ve ardından kara harekatı aşamaları geldi.

İlk beklenti, kara harekatı olmayacağı yönündeydi. Washington'dan gelen net mesajlar bu yöndeydi. Daha sonra olabilirliği öne çıkmaya başladı. Ancak tarih için Mart ortaları düşünülüyordu. Kara harekatı beklenmedik bir anda başladı. Kış şartlarının en şiddetli olduğu dönemde. O zaman, bu olsa olsa “kara harekatları sürecinin ilk aşaması olur. Ardından muhtemelen nisan ayına kadar farklı ölçekte ve farklı hedeflere yönelik operasyonlar gelecektir” diye düşündük. Bu nedenle söz konusu operasyonun kısa süre içinde biteceği ortadaydı.

Ama benim bugünlerde aklıma başka bir şey takılıyor. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın Bağdat ziyaretinin ilk gününde; “PKK ve PKK'nın İran kolu olan, ABD tarafından finanse edilip silahlandırılan PJAK'la savaşmak için Türkiye, İran ve Irak'ın ortak hareket etmesi çağrısı” oldukça dikkat çekici.

İşte Türkiye ile ABD arasındaki teröre karşı savaşta işbirliğinin sınırı bu nokta! Türkiye'nin kara harekatı PJAK'ı zarar verecek noktaya geldiği anda ABD harekete geçiyor, panikliyor. Son operasyonda Türkiye'nin ABD beklentilerinin ötesinde bir operasyona girişmesi, tahminlerin ötesinde bir hızla ilerlemesi, birkaç günde hedeflere ulaşması, operasyonu belli noktaların ötesine yayması etkili olmuş, ABD'yi panikletmiş olabilir. Yani PKK/PEJAK sınırı tehdit edilmiş olabilir. Washington'dan ardı ardına yapılan “çekilin” açıklamasını başka türlü yorumlamak mümkün görünmüyor.

PKK ile PJAK arasındaki çizgi belirsiz. PJAK'ı İran'a karşı kullanan ve destekleyen bir ABD'nin bu belirsiz çizgide PKK'ya ne kadar tavır alacağı da soru işaretleriyle dolu. Böyle bir terörle mücadele politikası ise ancak ABD'ye mahsus olabilir. Samimiyetsiz, güvensiz bir işbirliği bu.

Ancak ABD açısından bakılıınca “tutarlı” görünüyor. Türkiye'nin bu “tutarlılık” içinde kendine bir alan açma çabası ise ilk bakışta algılanamayabiliyor. ABD için öncelik PKK değil. Bölgesel planlamaları, Irak'ın genel durumu, Afganistan'daki hezimet, enerji politikaları, İran'ı dengeleme sancısı.. PKK burada sadece bir unsur. Bize göre çelişki, onlara göre büyük politikanın bir unsuru. Sadece siyasi ve güvenlik açısından düşünmeyelim. ABD'nin içindeki bulunduğu ekonomik şartların ne kadar kötüleşmekte olduğuna özellikle dikkat edelim.

Şu an 160 milyar dolar olan mortgage krizinin finans kurumlarına zararının 600 milyar dolara çıkması bekleniyor. ABD yönetimi, ekonomik çöküşü yavaşlatmak için, IMF'in önerisiyle, rezervlerinden 98 milyar dolarlık altın satmaya hazırlanıyor. İran petrol ticaretinde dolar kullanımını tamamen bitirdi. Rusya, aynı şekilde hızla doları devre dışı bırakıyor. Beyaz Saray'ın ünlü danışmanı Karl Rove, “dünyanın üçüncü büyük petrolünü barındıran Irak'tan çekilirsek petrol fiyatı 200 doları bulur” diyor.

Oysa onlar işgal etmeden önce petrolün varili 35 dolardı. Ekonomistler fiyatın bu denli yükselmesinin sebebinin işgal olduğunda ısrarlı. Bu kadar önemli bir kaynak ellerindeyken tek müttefikleri K. Irak'ı kaybetmek, İran'a karşı PJAK silahından olmak ve dünyanın üçüncü büyük zenginliğini ellerinden kaçırmak istemiyorlar.

çelişki bu!.. Günlerdir tartıştığımız soruların cevabı Ahmedinejad'ın sözlerinde gizli. Bazıları bugünkü durumu ABD-İran işbirliği gibi algılasa da, Türkiye belki de PKK kadar bu çelişkiyle de mücadele etmek zorunda kalacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi