Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Gençlerde korkular 2

Gençlerde korkular 2

Büyüklerimiz anlatır, onlar çocukluk yıllarını köylerinde, yemyeşil bahçelerde geçirmişler. Tahta parçalarından bebekler, çamurdan evler, yaban çiçeklerinden süs eşyaları yaparlarmış. Korkuları yokmuş onların. Umutları varmış, tabiatın bozulmamış ahenkli çehresi korkuyu silip ümit ve sevgi verirmiş minicik beyinlerine. Büyük annelerle büyük babalar peygamber kıssalarıyla büyütürlermiş çocukları.

O zamanlar, çocuklar oynarken, bir tekerin altında can vermek korkusu nedir bilmezlermiş. Ya da güpegündüz kaçırılma kabusları görmezlermiş. O zamanlar çocukların duygularını kirletecek televizyon da yokmuş. Onlar çocukluk çağının en güzel döneminde, oyun meydanlarından koparılıp ağıır iş ortamlarına itilerek, geleceğin sisli buğulu belirsizliğini omuzlarında hissetmezlermiş. Hatta o zamanlar iş bulma, barınma sağlık problemleri genç dimağları henüz hayatın başında karamsarlığa sürüklemezmiş.

Büyüklerimiz anlatırlar:

O dönemler enflasyon belası doğmamış, trafik canavarı ise bu gün olduğu gibi acımasız ve korkunç boyutlarda cinayetlerini işlemiyormuş .

Dindar insanlar her yerde saygı görür saygıyla anılırlarmış. Bütün anlatılan bu hayat öyküleri, şimdi bizlere masallarda yaşanmış bir efsane gibi geliyor öyle değil mi? Çünkü artık kentlerden etkilenen köyler, kasabalar, doğal dokusunu yavaş yavaş kaybediyor.

Büyüklerimiz anlatırlar: Onların zamanında insana değer verilirmiş, sevgi ve dostluk dağların ardına sürgün edilmemiş. İnsanların yüzündeki tebessüm toprağa sarılıp kaybolmış...

Oysa bizler bu gün onların öykülerinden özlemle söz ediyoruz.

Hele, çöplerden beslenen çocukları gördüğümüzde ya da yoksul bir ailenin göçüne şahit olduğumuzda başımızı arkamıza çevirip utançla bakınıyoruz...!

Bu gün,bozulmamış saf ve duygulu insanlara, kirlenmemiş sevgiye, umuda hatta bozulmamış tabiata, suya havaya büyük bir özlemle bakıyor ve anıyoruz. Her şeyden önemlisi çocuklarımız güçlü bir kişiliğin temelini atacak modellerden ve bizatihi hayatın kendisini tanımaktan uzak yaşamaktalar bu içimizi buruyor.

Hangimiz çocuğumuzu çağın kirlerinden koruyabiliyoruz?

Hangimiz bu, zorlu hayat şartlarını çocuklarımıza yansıtmadan yaşayabiliyoruz? Ve hangimiz çağın hayatımıza akseden yalnızlık bencillik ve çıkarcılığından etkilenmeden yaşayabiliyoruz?

Hangi çocuk ufuklardaki hayallerine ulaşabiliyor?

Çocuk...!

Henüz hayatın başında boyundan büyük yükün altına itiliyor artık.

Umut: Çocuğun gelecekle varoluş süreci arasındaki belirsizlik.

Sevgi: İnsan türüyle bütünleşen yoğrulan bir unsur. Sevgi ve umut bir çocuğun ruhunu ve kalbini kapsayan önemli bir ihtiyaç. Ama şimdilerde, çağın karanlığında mahsur kalan bir yetim sevgi...

Bütün bu özlem ve hayallerini kaybedip, hasretini buğulu gözlerle pencereden seyreden bu çocuklar, artık hayalleriyle yeniden buluşmalı. Şu gerçek ki, bu karamsarlığın içinde düşlerin gerçekleşmesi günler hatta yıllar boyu sürebiliyor. Ama buna ulaşmak için umut gibi değerli bir hazinemiz var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi