Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Latif abi heveslenme, sana ekmek yok...

Latif abi heveslenme, sana ekmek yok...

İki şey yaptım... Birincisi, AK Parti’ye ‘kapatma davası’ açıldığı haberini aldığımda (Cuma akşamı), yazımı henüz tamamlayıp gazeteye göndermiştim.

Değişiklik yapabilirdim.

Daha doğrusu, yeni bir yazı yazıp (nasılsa vakit vardı), Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Bey’in, esasında ne demeye çalıştığını tartışabilirdim.

Hiç istifimi bozmadım.

Bana öyle boş, öyle ciddiyetten uzak bir çaba gibi göründü ki...

En doğrusu, Abdurrahman Bey’i, ‘iddianame’ niyetine kaleme aldığı 162 sayfalık metinle başbaşa bırakıp, işimize bakmak olmalıydı.

Ben de işime baktım...

Kendisini ‘komünist’ ve ‘demokrat’ diye pazarlayan ama karşıt düşünceye karşı ‘kanının son damlasına kadar savaşacağını’ söylemekten imtina etmeyen, esasında bir ‘faşist’le nereden ayrıldığını çözemediğim Nalçacı isimli tıp profesörünü teşrih masasına yatırdım.

İkinci olarak ne yaptım?

Abdurrahman Bey’in yazdığı iddianameyi okudum.

Gece sabaha değmek üzereydi; bir taraftan ‘huysuz’un hastalığını düşün, bir taraftan elindeki sıkıcı metne yoğunlaşmaya çalış...

Zor işti ama bunun da üstesinden geldim çok şükür.

Başsavcı Abdurrahman Bey, pekala Cumhuriyet gazetesinde ‘makale’ olarak yayınlanabilir güzellikteki ‘giriş’ bölümünden sonra, nihayet sadede geliyor ve iktidar partisiyle ilgili akılları dumura uğratacak birtakım suçlamalarda bulunuyor.

Ne bulmuşsa tıkıştırmış iddianamesine.

Başbakan Erdoğan’ın ‘minare’li ‘süngü’lü konuşmasından tutun, Belediye Bakanlığı dönemindeki demeçlerine kadar...

Neredeyse basından derlenmiş her haber, her kupür, bir kısmı yalanlanmış da olsa her açıklama ‘suç delili’ sayılmış.

İddianamede, Zeki Triko’nun, havaalanına astırdığı mayo reklamı bile var. Yok, yok.

İki örnek vereyim de, iddianamenin ne kadar ciddi ve tutarlı olduğunu anlayın.

Birincisi, Başbakan Erdoğan, ‘En büyük dileğim başı kapalı kızlarımızla, başı açıkların el ele dolaştığı bir üniversite, bir ülkedir’ demiş.

İkincisi, Silivri Belediye Başkanı Hüseyin Turan, İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy’un ‘Safahat’ını öğrencilere bedava olarak dağıtmış.

Görüyor musunuz suçu?

Hadi bunlar neyse de, muhtemelen parlak bir hukukçu olan Abdurrahman Bey, ‘Devlet Başkanı’ ve ‘Başkomutan’ Abdullah Gül’ün de yargılanmasını istiyor.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında iddianame düzenleyen Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya meslekten ihraç edilmişti.

Sarıkaya’ya avukatlık hakkını bile çok gören HSYK, Abdurrahman Bey’imiz için de bir ‘iyilik’ düşünür mü acaba?

Bu yazıyı, kapatma davasını neredeyse gizli bir memnuniyetle karşılayan Abdüllatif Şener için kaleme almıştım.

Latif abi, kapatma davalarına karşıymış ama, bu hükümet de çok kötü gidiyormuş.

Bu hükümetin kötü gittiğini dava öncesinde de dile getiriyordu.

İyi de yapıyordu...

Fakat, bu düşüncelerini, dava hakkındaki görüşlerin sorulduğunda bir tür meşrulaştırıcı (kapatmayı meşrulaştırıcı) ‘gizli unsur’ olarak devreye sokması şık olmadı.

çok ayıp etti Latif abi.

Hulasa...

Şarabın tadından başka her şeyiyle ilgili olduğunu söyleyen, eşinin başörtüsü takmasını (hafiften) yadırgayan, ‘Mülkiyeli’ olması hasebiyle kendisini birazcık ‘komünist’ sayan ve ‘eğitim şart’ klişesinden öte gitmeyen bir tadla Nazım’dan şiirler okuyan, çocuklarına ‘farklı bir eğitim’ vermekle övünen, ‘liberal’ yordamlarla başlayıp ‘devletçi’ ve ‘korumacı’ bir çizgiye kayan Latif abi heveslenmesin.

AK Parti kapatılırsa, ona ekmek yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi