D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Bosphorus historianı!

Bosphorus historianı!

Okuyucu tam derin bir tarih musahabesine şahit olacağını sanırken, soyadı “derin-gil” olan fakat, soy ismi ile müsemma olmadığı daha ilk cümlelerinden anlaşılan zâtın sathıcıl savurtturmalarına muhatap olursa ne olur? Tarihçi neyse, Taraf’taki sürekli konuşmaların konuklarından sadece birisi. Asıl bu söyleşiyi yapanla ilgili tereddütler hasıl olur!
Diyebilirim ki, ilk defa bir tarih söyleşisini kahkahalarla okudum. En ciddiye alınması gereken ve muhtemelen öyle olan bölümlerinde bile gülümsememi zaptedemedim.
Hadi biraz örnekleyelim.
İlk soru: “Anadolu’yu biz anayurt olarak görürüz. Ama buraya geleli daha bin yıl bile olmadı. Biz buraya geldiğimizde Anadolu’da kimler vardı?”
İlk cevap: “Bizans İmparatorluğu Anadolu’da o sırada kimleri yönetiyorsa, onlar vardı. Yüksek sayıda Rum ve Ermeni vardı. Kürtler vardı. Araplar, Süryaniler, Keldaniler, Nasturiler, Yahudiler vardı... Mesela Karaim denen Yahudiler, Bizans zamanında İstanbul’da yaşıyorlardı. Rumlar, Ermeniler, Kürtler her taraftaydılar. Rumlar özellikle İstanbul, Karadeniz ve Ege sahillerinde, Ermeniler de daha çok Doğu Anadolu’daydılar. Bunların hepsi iç içe geçmiş nüfuslardı.”
Düşünün bir, bu tarihçi, 11. yüzyılda Ermenilerin Anadolu’nun her tarafında olduğunu söylüyor! Bunu söylemekle kalmıyor, Kürtlerin de Anadolu’nun her yerinde olduğunu söylüyor!
Siz bu savurtturmaya kahkahalarla gülmez misiniz? “De get be adam, ciddi ol! Birazcık tarih oku, demez misiniz? Hadi demeyelim, işin başındayız. Daha başka inciler de var: Türkiye’de Orta Asya’dan gelenlerin, yani Türklerin oranı yüzde “üç”müş!
Böyleyse, Türkler geh geh geğirebilirler. “Biz yüzde üçken, koskoca ülkeyi Türkleştirdik” diye! Öylesine Türkleştirdiler ki, yüz yıl sonra batılılar Anadolu’ya Türkiye demeye başladılar!
Peki nasıl olmuş? Gayri-derin historicana göre, “Anadolu’daki yerli nüfus zamanla Müslümanlaşmış. Yani anlayacağınız şimdiki Anadolu ahalisi, çok uzun bir süreçte oluşmuş.”
Peki, hangi tarihi deliliniz var, Anadolu’daki Rumların, Ermenilerin kütle halinde Müslümanlaştığına/Müslümanlaştırıldığına dair? Yok!
Diyelim ki öyle oldu! Ya, 20. yüzyıla devreden Osmanlı nüfusunda Rumların ve Ermenilerin ihmal edilemez oranda varlığını nasıl açıklayacağız?
Derin-gil tarihçilikte akıl, mantık, kıyas gibi kelimelerin yeri yok mu acaba?
Bir taraftan da itiraf ediyor: “Yazmakta olduğum kitapta bunu araştırdım ben. Osmanlı İmparatorluğu’nun kitleleri zorla Müslümanlaştırma diye bir resmî politikası hiçbir zaman olmadı.”
Olmadı da bu sonuç nasıl alındı?
Balkanlar’da Boşnaklar, beyleri zenginliklerini kaybetmesin diye Müslüman olmuşlar! Bogomillerin zaten diğer Sırplardan farklı bir dinî çizgisi olduğunu nasıl bir tarafa bırakabiliriz?
Yakın döneme gelince, iş Ermeni soykırımına gelip dayanıyor. Derin-gil tarihçilik elbette “soykırım” olduğu kesin kanaatinde... Hem de yüksek oranlı bir katliam! Nasreddin Hoca’nın kedisi hikâyesinin tam zamanı. Hani Hoca ciğer almış da, akşam pişirilip önüne geleceğini sanırken, hanım ciğeri bir güzel yemiş. Hocaya da “ciğeri kedi kaptı” demiş. Hoca hemen teraziye çekmiş kediyi, iki okka gelmiş. Ciğer de iki okka imiş zaten! Fıkranın devamını bilen, bilmeyene anlatsın!
Soru: “Anadolu’daki toplam Ermeni nüfusu ne kadar o dönemde?”
Cevap: “Tehcir öncesi nüfus için, Ermeni Patrikhanesi iki milyon diyor, Osmanlı ise 900 bin rakamını veriyor. Nispeten daha tarafsız araştırmalar, nüfusun, bir milyon 300 bin dolayında olduğunu söylüyor.”
Tehcirdeki zayiatla igili soruyu da şöyle cevaplıyor: “Çok siyasileşmiş bir konu bu. Ermeni diasporası ve Ermenistan, bu rakamın 1.5 milyona vardığını söylüyor. Bizim resmî tarihte her türlü fikir var. Yusuf Halaçoğlu, 50-60 bin diyor. Kâmuran Gürün, zamanında 200-300 bin dedi. Birleşmiş Milletler’in öncülüğünü yapmış olan Cemiyet’i Akvam, katledilen rakam olarak 800 bin demişti. Benim düşüncem 800 bin rakamı. Yolda hastalanıp ölenler de dahil buna.”
Derin-gil hesaplamaya göre bütün Ermeni nüfusu 1 milyon 300. Cumhuriyet’ten sonra Türkiye’de 300 bin Ermeni olduğunu patrikhane kabul ediyormuş. Geriye kaldı 1 milyon.
800’ü katledildiyse, geriye kalıyor 200. Peki, bugünkü Ermenistan’ı teşkil edenlerin cedleri, Suriye’ye, Lübnan’a ve oradan da Avrupa ile Amerika’ya gidenler, ilaveten “Müslümanlaşanlar veya Müslümanlaştırılanlar” sadece 200 bin kişicik mi? Adama “ya sayı saymasını bilmiyorsun, ya da dayak yememişsin” demezler mi?
Tarihçilerin ciddiyeti konusunda bir aralar tarih felsefesi konusunu kafasına takan dostumuz Prof. Dr. Şahin Uçar’dan dinlediklerimi hatırlamak zorunda kalmam gerekir miydi?..
Derin-gil, baba tarafından Yahudi, Slav, Bulgar; ana tarafından Kafkas kavimlerine dayanmakla müftehir, ne mutlu Türk değil!
Fakat Türk devlet büyükleri ile ne kadar da samimi, Hamid, Talat, İsmet bir “Kemal”i göremedim. “Hamid hepsini kesmeyecekti, fakat Talat tamamını kestirecekti” muhabbettleri...
Konuşmanın özeti: “Herkes iyi, haklı. Türkler ve Kürtler de Müslüman olduğu için öyle değil!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi