Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Kalabalıklar içinde yalnız kalmak

Kalabalıklar içinde yalnız kalmak

Kırsal alanlarda insanlar mekan olarak uzak mesafelerde yaşıyor olsalar da, duygusal olarak birbirlerine yakındırlar. Çünkü onlar acıyı da neşeyi de üleşirler ve hayatın yükünü birlikte taşırlar, birlikte hareket ederler. Modern şehirlerde ise yan yana yürüyen fakat birbirlerine hiç bakmayan, asık yüzler görürsünüz... Burada acılar paylaşılmadığından katlanarak sahibine geri döner ve bu insanlar her gün biraz daha karamsarlığa kapılırlar...

Son yıllarda "kalabalıklar içinde yalnızlık çektiğini ve kendini çok çaresiz hissettiğini söyleyen ve bu duruma bağlı olarak uzman yardımına başvuran insanların sayısı gittikçe artıyor. Modernleşmenin doğal sonucu olarak gelişen yalnızlaşma aslında insanların mutluluğunu da koparıp alıyor.

Anlaşıldığını hissetmek ve konuştuğunda kendisini dinleyebilecek insanların olduğunu bilmek insanı güçlü kılıyor ve yalnız olmadığı duygusunu veriyor. İsmail Fakirullah'ın "Anlarsa uzağım yakınımdır, anlamazsa yakınım uzağımdır" sözü günümüz insanının meramını açık bir şekilde dile getiriyor.

Modernleşme kültürü toplumun dinamiklerini ve ilişkilerimizin temel taşlarını birer birer kopararak yeni sorunlar ortaya çıkarıyor. Özellikle de televizyon internet gibi araçların zihnimizi etki altına alması ve insanların gün geçtikçe bireysel bir yaşam tarzını kanıksaması bizleri her geçen gün biraz daha yalnızlaştırıyor. Her şeyden önce bireyselliği hayat tarzına dönüştürmek, insanları bencilleştiriyor ve karşısındaki kişiyle empati kurma yeterliliğini köreltiyor. Anlaşılmadığını hisseden insan ise yalnızlaşıyor, kendini kalabalıkar içinde çaresiz hissediyor.

Hayatımız insanlarla bir aradayken anlamlıdır... Ve iki insan birbirlerine yaklaştıklarında aralarında bir iletişim başlar. İlk etapta kişi karşı tarafın kendisini ne kadar anlayabildiğini ölçer ve buna göre güven duyar, açılma ihtiyacı hisseder. Bu anlamda güven duymak anlayabilmek başarılı iletişimin ilk anahtarlarından biridir.

Mizansen bir dille sorarlar... "Eğer ıssız bir adada kalmaya karar verseniz yanınıza neler alırdınız? İnsanlar yalnız kalamayacaklarına inanmasalar da aynı cevapları verirler... Yanıma kitaplarımı, radyomu ve günlüğümü... alırım" derler... Oysa ne günlük tutmak ne radyo dinlemek ne de kitap okumak insanı ıssız bir adada mutlu kılar... Çünkü yalnızlığı sevmeyiz, yalnız kaldığımızda içimizden bir şeyler kopar. Kendimizi iyi hissetmeyiz. Sanki toprak ayağımızın altından kayacak ve biz dev bir okyanusta kaybolup gidecek gibi oluruz. Yakınlarımızı sevdiğimiz insanları özleriz. Çünkü onlara yakınızdır, fiziksel olarak aramızda mesafeler olsa da duygusal olarak bu insanların yanında çok yakınınızdayızdır. Özlemek de aslında, sevdiklerimize olan yakınlık ihtiyacımızın bir sonucudur. Özleriz ve onların yakınımızda, yanımızda olmalarını isteriz. Özlediğimiz insanları yakınımıza getirebilmek için, onlara şiirler yazar, günlük tutarız...

Karşımızdaki insanları anladığımız ve onlar tarafından anlaşıldığımızı hissettiğimiz oranda yalnızlık duygumuz silinir, kendimizi daha iyi hissederiz.

Aynı caddede aynı alışveriş merkezinde aynı apartmanda aynı araçta birlikte hareket ettiğimiz onlarca insan var... Ama insanlık belki de tarihin hiçbir evresinde böylesine bir yalnızlığın içini düşmüş değil... Bireyselleşmek dolayısıyla bencilleşmek bizi kendimizden ve çevremizden soyutluyor. İnsanlar yalnızlıklarını anlaşılmamakla eşitleyerek, anlaşılma ihtiyacını dile getiriyorlar. Karı kocayı, anne çocuğunu, arkadaş arkadaşını, komşu komşusunu amir işçisini ne dinliyor ne de anlayabiliyor. İnsanlar, görünürde birbirlerine yakın mesafelerde yaşasalar da duygusal olarak uzaklaşıyorlar. Birbirlerini anlamadan, dinlemeden ve hiç tanımadan garip bir hayat sürüyorlar.

Efendimiz örnek hayatıyla insanlarla nasıl iletişim kuracağımızı bizlere göstermiştir. Buna göre, ister eşimiz ister çocuğumuz, arkadaşımız komşumuz ya da hiç tanımadığımız kimseler olsun insanları dinlemeyi öğrenmek ve anlamaya çalışmak sorunun çözümü için büyük bir anahtar olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi