Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Kasetçiler kimi kucağa oturtmak istiyor?

Kasetçiler kimi kucağa oturtmak istiyor?

Buradaki “kucak”, CHP genel başkanlık koltuğu oluyor...

Hemen belirteyim... Benzetme bana ait değil... “Büyük yazar” dolduruşuyla Hürriyet gazetesinin “üçüncü sayfa güzeli” koltuğuna oturtulan Yılmaz Özdil isimli şahsa ait...

Ertuğrul Özkök bunu takdim ederken demişti ki, “Bilgiyle, zekâyla harmanlanmış mizah da pek hoş oluyor canım...”

Hakikaten de pek hoş oluyor...

Mesela, Baykal’dan sonra o koltuğa oturacak şahsın, “İktidarın doğrularını destekleyen, komplocu, işbirlikçi, mezar soyguncusu, el kasetiyle gerdeğe giren, liberallerin kucağına oturmuş bir tezgâhtar” olacağını söylüyor ki, bu “hoşluk” karşısında bir kez daha şapkamızı çıkarıyoruz.

Hani, yanlış da değil...

Baykal’dan sonra kim o koltuğa oturursa otursun, kafadan “komplonun en önemli parçası” sayılacaktır.

Çünkü, “Baykal yandaşlığını” hayranlık düzeyinin ötesine vardıran Özdil gibi zeki kalemler, Baykal’ın çekilmesini “laik cumhuriyet düşmanlarının zaferi” olarak niteliyor.

Bu yüzden, istifa kararı gözden geçirilmeli, liberaller sevindirilmemeli.

Hatta, Deniz Baykal’ın yerine o koltuğa oturacak “mezar soyguncusu”nun Anıtkabir’e girmesi bile yasaklanmalı...

Böyle diyor “zeki mizahçı” Yılmaz Özdil...

Kimi kastediyor acaba?

Herhalde CHP içindeki liberalleri...

Liberal deyince (CHP’de ne kadar “liberal” olunabiliyorsa artık), benim aklıma Zülfü Livaneli, Kemal Kılıçdaroğlu, Gürsel Tekin gibi, her an CHP geleneğiyle halleşip ödeşecek, daha doğrusu klasik CHP çizgisinden “her an” sapabilecek isimler geliyor...

Peki, ne demek istiyor “zeki yazar” Yılmaz Özdil?

Bu isimlerin “komplonun parçası” olduğunu mu ima ediyor?

Şimdiden “ön almaya” mı çalışıyor?

Nedir?

Dünkü yazımda demiştim ki, “Tanıdığımız Baykal, kolay kolay bırakıp gitmez.”

İstese de gidemez.

Memleketin içinde bulunduğu durum (Ergenekon davası, anayasa değişikliği paketi, yargının vesayetten arındırılması, demokratikleşme çabaları, reformlar, şu bu), belli bir “kesim”e göre, Baykal tarzı “cephe siyaseti”ni icbar ettiriyor.

Devletle alengirli işleri de saptanan o kesim açısından, bu siyaset ancak ve sadece Baykal’la mümkündür.

Bu nedenle Baykal gitmez.

Daha doğrusu, gitmesine izin verilmez.

İstifadan murat, “ahlak eleştirileri”nin önüne geçmek, parti içindeki muhaliflerin ve “Bu iş Baykal’la olmuyor” cephesinin sesini kesip, statükoyu daha sağlam bir biçimde tahkim etmektir.

Nitekim Baykal dün Posta gazetesine yaptığı açıklamada, “Halkı ve parti tabanını gözlemleyeceğim. Halk bana dön derse dönerim, git derse siyaset defterini kapatırım. Buna halk ve CHP tabanı karar vermeli” diyerek, kapıyı açık tuttuğunu gösterdi.

Demek ki, kaset olayı parti içindeki “statükocular”la “yenilikçiler”in kavgası...

Bana inanmıyorsanız, “Baykal istifa korosu”yla, “Baykal’sız olmaz” korosunu “karşılaştırmalı” olarak inceleyin...

Bir tarafta Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğine yatan belli bir medya grubunu, diğer tarafta statükonun devamından yana olan “ak saçlılar ittifakı”nı göreceksiniz.

Zeki yazar Yılmaz Özdil sapma gösteriyor, o “belli” medya grubuna ters düşüyor.

Esasında “sapma” da göstermiyor... Farkında olmadan “komplonun adresi”ni işaret ediyor...


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi