Cemal Nar

Cemal Nar

Ah bu Haset 1

Ah bu Haset 1

Gerçi Gazali “haset edilmeyende hayır yoktur” demişse de, Allah Teâlâ hayırlı insanları hasetten korusun. Çünkü o insanların vakitleri nakittir ve ilimle millete hizmete adanmıştır. Bir hasit tutacak, bir sürü entrika ile onun hayatını alt üst edecek, hizmetine mani olacaktır. Allah Teâlâ’nın “ve min şerri hasidin iza hased” emri boşuna değil…

Kitaplarda okudum, yaşarken de gördüm, bazen de tattım, hasedin tadı tuzu yok, zehir gibi acı inanın. Bir alim adam bir hasetçi yüzünden en verimli zamanında evinden barkından ediliyor, gurbete mecbur bırakılıyor veya insanlarla arası açılıyor ve karşılıklı olumlu etkileşim mahvediliyor.

Kimedir zararı? Hem o adama, hem topluma, hatta hem de o hasetçiye…

İsmail Gelenbevî Efendinin akıbetine çok acıdım. Onu mezara koyunca tarih gözümün önünden akmaya başladı Habil kabil’den beri. Yazıklar olsun hasetçi basit ve değersiz adamlara, ne acılar yaşattılar insanlara!

Gelenbevî İslamî ilimler kadar fen ilimlerinde de büyük bir alimdir. III: Selimin iltifatına mahzardır. İstanbul’da mutlu ve faydalı bir hayatı vardır. Devlet ve halk nezdinde itibar ve sevgisi vardır. Cevdet Paşa'nın, meşhur tarihinde şöyle dediğine şahit oluyoruz:

"Eğer İsmail Efendi'nin eserleri olmasaydı, o asrın ilim hayan hakkında hiçbir şey bilemeyecektik. O, kaleme aldığı bu eserler sayesinde nâmını yaşatmasını bildi."

Gelenbevî İsmail Efendi'nin sahasında ne büyük bir otorite olduğunu gösteren ilgi çekici örneklerden biri de şöyledir:

O devirde Babıâli'ye bir Fransız mühendis gelir. Yanında logaritma ile bir de risale getirir ve çözülmesini ister. Ayrıca "bakalım, aranızda bunu anlayacak kimse var mı?" diye alay etmekten de kendini alamaz. Fransız mühendis Gelenbevî'nin evine gönderilir.

Hocaefendi'nin basit ve perişan kıyafetini, evin dağınıklığını gören mühendis daha da küstahlaşarak: "Filan vakte kadar cevabını isterim" der ve hiçbir iltifatta bulunmadan evden ayrılır.

Sicill-i Osmânî'nin rivayetine göre, Gelenbevî İsmail Efendi bir gecede logaritma risalesini hazırlar ve Fransız mühendise takdim eder. Böyle bir manzarayla karşılaşan mühendis son derece şaşırır. Zekâsına hayran kaldığı hocaefendinin fotoğrafını almak ister. Bu maksatla Gelenbevî Babıâli'de reis Râşid Efendi'nin odasına getirilir. Sırtındaki eski kürk çıkarılarak, o zamanlar devlet adamlarının kullandığı samur kürk giydirilir. Bu sırada Gelenbevî'nin: "Elhamdülillah, kendimi samur kürk içinde gördüm." dediği rivayet edilir.

Fransız mühendis bu sırada o kadar heyecanlanır ki, Babıâli'de reis efendiye: "Bu adam Avrupa'da olsaydı, ağırlığınca altın ederdi!" demekten kendini alamaz.

Emsali olan bir çok örnek şahsiyet gibi Gelenbevî İsmail Efendi'nin hayatı da genellikle yokluk ve zaruret içinde geçti. Fakat o büyük bilgin hiçbir zaman şikâyette bulunmadı, ilmin izzetini korumasını bildi. Çok mecbur kaldığı zaman zarifâne şikayette bulunmakla yetindi.

Nitekim İbnülemin Mahmud Kemal Bey "Gelenbevî" adındaki 64 sayfalık yayınlanma'mış eserinde buna bir örnek veriyor, Hazret'in Celal Haşiyesi'nde şöyle dediğini rivayet ediyor:

“Gelenbevî: 'Allah'a hamd olsun ki, bizi şikâyetten ıgnâ etti. Bu şikâyetler metâlib-i dünyeviyenin ulûm ve maarife külleti terettübünden dolayıdır. O zamanda ulûm, kemâlâttan addolunurdu. Biz, bir zamana yetiştik ki, ulûm ve maârif, meâyibden ma'duddur. Arak terettüp ve şikâyet yoktur.' buyurmuştur."

İbnülemin, Gelenbevî'nin bu özelliğini yansıtan şu satırları da ilâve eder:

"Müşarünileyh müfrit derecede zarurete uğradığı zamanlarda bile kimseden bir şey istemezdi. Hayrullah Efendi'nin naklettiğine göre, bir gün Yenişehirli damadıyla çarşıdan geçerken mükerreren tesadüf ettiği taze üzüme imrenir. 'Oğlum, bak ne güzel üzüm' diye söylenir. Damadı iz'anlı bir zat olduğundan birkaç kıyye üzüm alarak kayınpederinin hanesine gönderir." (Devam edecek)


www.cemalnar.com

www.ilimistan.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi