Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Ben seni ne yapayım Raşit!

Ben seni ne yapayım Raşit!

Ülkücü mü, ulusalcı mı, ne olduğunu çözemediğim Raşit Üstüner adlı bir terbiyesiz, internette üye bulunduğu mecralara şu türden yazılar yazıyor: “Kekeç Ahmet denen iktidarın yalaka köpeği ‘ülkücü müsveddeleri’ demiş. Ben de köşe yazarı müsveddesi soytarı diyorum kendisine...”

Ben bu Raşit’i ne yapayım şimdi?

İbret-i âlem için savcılığa mı vereyim?

Biraz parasını mı alayım?

Mahkemeden karar çıkarttırıp, okuma cezasına mı çarptırayım?

Ne yapayım ben bu Raşit’i?

Raşit (twitter’a koydurduğu resmine bakılırsa), kâmil ve olgun bir arkadaşımız. Ense göbek yerinde...

Hayır, twitter gibi “teşhirci mekânlarını” izlemiyorum çok şükür... Okur kesimi copy-paste edip gönderiyor da, oradan haberdar oluyorum.

Raşit’imiz görüntü itibariyle kâmil ama nasıl derler, biraz saldırgan.

Biraz da aptal galiba...

Benim ülkücüler için “ülkücü müsveddeleri” demiş bulunduğumu sanıyor.

Böyle sanan sadece Raşit değil.

Dün posta kutumu ziyaret eden ve nezahette Raşit’i aratmayan hemcinsleri de böyle sanıyor.

Bir defa, “ülkücü müsveddeleri” yakıştırması bana ait değil, Genel Başkanınız Devlet Bahçeli’ye ait. Bu sözden rencide olduysanız, petkanız da sıkıyorsa, onun yakasına yapışırsınız...

İkincisi, darbe anayasasının değiştirilmesine “hayır” mı dersiniz, “evet” mi dersiniz, orası sizin sütünüze kalmış.

Ben insanlık görevimi yapıp, 12 Eylül’le ilgili bazı hatırlatmalarda bulundum. Bugün de devam ediyorum... Siz de isterseniz “küfür maillerinize” devam edebilirsiniz.

Değiştirilmesinden hoşlanmadığınız bu anayasanın yapıcıları ve tamama erdiricileri, 450 bin kişiyi işkenceden geçirdi... İçlerinde mebzul mik

tar ülkücü vardı. 1 milyon 400 bin kişiyi fişledi... İçlerinde mebzul miktar ülkücü vardı. 100’e yakın akademisyeni 1402 parantezine alarak üniversiteden uzaklaştırdı... İçlerinde mebzul miktar ülkücü vardı. Yüzlerce idam cezası verdi... İçlerinde mebzul miktar ülkücü vardı. 49 idam cezasını infaz etti... 6’sı ülkücüydü...
Dengesiz bir darbeydi.

Dengesiz işler yapıldı.

Denge, sadece zulümde gözetildi.

Mesela Erdal Eren’i astılar... Henüz çocuktu. Darağacına çıkarmak için de “kemik yaşını” büyüttüler.

Mustafa Pehlivanlı’yı da astılar... O da henüz çocuktu ama kemik yaşı problemi yoktu.

Bir onlardan, bir sizden...

Partinizi, derneğinizi, obanızı, ocağınızı, vakfınızı, süreli ve süresiz mevkutelerinizi kapatıp, sorumluluk mevkiindeki kişileri “işkence mahbeslerine” tıktılar.

Daha da önemlisi, kurucu Genel başkanınız Alparslan Türkeş’i idamla yargıladılar.

Bana küfredeceğinize, size bu akıbeti reva görenlerle hesaplaşın.

Mesele, 90 yaşındaki bir adamı derdest edip içeri tıkmak değil.

Bunun olmayacağını biz de biliyoruz.

Mesele, bu ülkenin kirli ve karanlık geçmişiyle yüzleşmek, “hesap veren devlet” anlayışını tahkim etmek...

Mahut anayasa değişikliği, geçici 15. maddeyi yürürlükten kaldırıyor... Böylece, 12 Eylül’ün gadrine uğramış tüm mağdurlara (haksız yere tutuklanmışıyla, işkence görmüşüyle, işini ve parasını kaybetmişiyle, toplum nezdinde küçük düşürülmüşüyle tüm mağdurlara) “dava açma hakkı” doğuyor.

İster “he” deyin, ister “yok” deyin.

Küfürleriniz ve “yüksek fikirlerinizle” yakamdan düşün de, ne derseniz deyin...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi