R. Özdenören

R. Özdenören

Sabahattin Zaim hocanın ardından

Sabahattin Zaim hocanın ardından

Bir büyüğümüzden işitmiştim: “Allah dostları öldükleri zaman, kılıcın kınından çıktığı gibi kınlarından çıkarlar.” demişti.

Bu cümleden benim çıkardığım anlam şu: Allah dostları yaşarken kimi popüler kişiler gibi ortalarda görünmezler. Onları bilen bilir. Ama onların o dar çevrede biliniyor olması hiçbir zaman amiyane tanımıyla şan ve şöhret sahibi oldukları anlamına gelmez. Onlar ancak ölümlerinden sonra halk tarafından da bilinir hale gelir.

Cümlenin ikinci anlamı da şu olabilir: kınında duran kılıç, orada durduğu sürece işlevini yerine getirmez. Kılıcın işlevi kesmektir. Kesmesi için kınından çıkartılması gerekir. Allah dostları da, ölünceye kadar, bir bakıma kendi kınları içinde yaşar. Onların kını, onu tanıyan, ondan feyiz almaya talip olan dar bir zümredir.

Onların, hayattayken gizli tutulan sırları, ölümleriyle birlikte kamuya faş olur. Ve hayattayken o dar zümrenin, deyim yerindeyse tekelinde bulundurulan kişi, ölümüyle kamuya mal olmuş olur.

Sabahattin Zaim hocamız da, ölünce kınından çıkanlar familyasına mensup.

Ben, 1950'li yılların sonunda İ.Ü. Hukuk Fakültesi'ne devam ederken, öteki bazı hocalarımız gibi onun adını da duyardım. İktisat fakültesinden Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu, Orhan Tuna, Haluk Cillov ve Ömer Lütfi Barkan gibi zamanın ağır hocaları arasında, genç olmasına rağmen onun da adı geçerdi. Bunlardan ilk üçünün, İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü'nden öğrencileri olma bahtiyarlığına erdim.

Zaim hocayla ilişkimiz, 1972 yılında benim ABD'den döndükten sonra Nihat Armağan'ın Fikir Yayınları arasında çıkan “İslâm Devletin Malî Yapı” adıyla Türkçeye çevirdiğim S.A. Sıddıkî'nin kitabına yazdığı Takdim yazısıyla başladı.

Hoca, Takdim'inin bir yerinde şunları söylüyordu: “Son yıllara kadar, İslâm ülkelerinde fikren benimsenen ve hatalı bir tatbikata müncer olan, batılılaşma hareketi, Batı Hıristiyan dünyasının inanç ve kültürünü de benimseme yolunda gittiği için, cemiyetlerin manevî ve kültürel yapısında bir dejenerasyon, kendinden kopma, meydana gelmiştir. (…) İslâm ülkeleri bilim ve teknik sahasındaki gelişmeleri 'İlim İslâm'ın kaybolmuş malıdır, nerede bulunursa alınmalıdır' Hadisi şerifi gereğince, hemen benimseyip, kendine aktarırken, bu tekniği ve bilgiyi, kendi kültür kaynakları ile ahenkli bir hale getirmeye çalışmamış veya bu fikri, benimsememişlerdir. Bu sebeple Osmanlı İmparatorluğunun son bir buçuk asırlık batılılaşma siyaseti devamlı başarısızlığa uğramış ve fikrin tatbikatı, geride Batı ülkelerinin gelişmesi yanında, nisbî olarak gittikçe küçülen bir Türkiye bırakmıştır. Diğer İslâm ülkeleri ise, müstemleke siyaseti ile geri bırakılarak uyutulmuştur. (…) Bu konudaki çalışmalar henüz deneme ve başlangıç safhasındadır. Bu sahada uzun yıllar ilim adamlarının yorulmadan araştırma yapmaları ve ekip çalışmalarına girişmeleri gerekecektir.”

Dört sayfalık Takdim'den aldığım bu satırlar, hocanın bu konudaki düşüncesinin temel esprisini yansıtmaya yeter sanırım. Hoca, o yıllarda, aynı fikri paylaşan diğer münevverler gibi o zamanki adıyla Ortak Pazar'a (şimdi Avrupa Birliği) girmeye muhalefet ediyordu. Bu konuda küçük hacimli bir kitap da yayınladı. Ancak daha sonra, 80'li yıllarda fikrini değiştirdi ve Türkiye'nin AB'ye girmesine destek çıktı. Bu da onun, aslında zihinsel açıdan esnekliğinin ve diriliğinin delilidir.

1977 yılında onu evinde ziyaret ettiğimde, konu İslâm ülkeleri arasındaki iletişimin yokluğundan açılmıştı. Komşu ülkeler arasında telefon görüşmesi için bile ya Roma üzerinden veya Moskova üzerinden iletişim kurmanın müslümanlar için acı bir durum olduğundan bahsetmiş ve iletişim ağının kurulmasına öncelik verilmesi gerektiğini vurgulamıştı.

Bizim, hocayla irtibatımız belki sık ve devamlı olmadı. Fakat hocamızın daima tebessüm eden siması, her zaman hizmete koşulu duran mizacı ona karşı daima saygı ağırlıklı bir muhabbet duygusunu içselleştirmemizi sağlamıştır. Allah'ın rahmeti onunla olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
R. Özdenören Arşivi