LütfüOflaz'la Sohbet

LütfüOflaz'la Sohbet

Susma haykır, faşizme hayır!

Susma haykır, faşizme hayır!

- Lütfü Bey; iki hafta önce gerçekleşen referandumda, halkımızın faşist zihniyetin ürünü olan 12 Eylül Anayasası’nın değiştirilmesine “Evet” demekle, faşizme de ölümcül bir darbe indirdiği şeklinde yorumlar yapılıyor. Bu yorumlara bakarak ülkemizde artık faşizm tehlikesinin bertaraf edildiğini söyleyebilir miyiz?
- Öncelikle faşizm nedir; bunu bir iki cümleyle de olsa ortaya koymak gerekir. Bilimsel anlamda faşizm, kapitalizmin en acımasız, en son halidir. Faşizm, kapitalistlerin isteği üzerine askeri darbelerle işbaşına geldiği gibi, Hitler vari sivil olarak da işbaşına gelebilir. İşte o zaman Hitler vari sivil birinin, ya da Kenan Evren gibi asker birinin dediği dedik, astığı astık, kestiği kestiktir. Evet, son dönemlerde ülkemizde rütbeliler ve onlarla işbirliği içinde olan cüppeliler tarafından temsil edilen faşist zihniyete önemli darbeler indirilmiştir. Ama bu, ülkemizdeki faşist zihniyetin tamamen yok edilmesi demek değildir. Düşünün ki, 12 Eylül darbesinin ürünü olan faşist anayasanın değişmesi için referandumda Evet oyu veren halkın yüzde 58’ini “Hain” ilan eden Danıştay eski Başsavcısı ve Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Tansel Çölaşan gibi cüppeliler halen bu ülkede kol gezmektedir. Ve yine düşünün ki, ülkede darbeyle faşist bir yönetim oluşturmak için camileri bombalamayı, camileri yakmayı göze alacak kadar gözü dönmüş Balyoz’cu rütbelilerin varlığı da bilinmektedir. Belli ki bunlar ülkeyi 1950 öncesindeki gibi tek fikrin, tek adamın yönetmesini istemektedir. Bunlar kendi fikirleri dışında hiçbir fikre hayat hakkı tanımak istememektedir. Bunların zihniyeti Hitler’inkine ne kadar da benzemektedir. Hal böyleyken, bu zihniyetteki birilerinin şu ya da bu yolla ülke yönetimini ele geçirmesi ihtimali de ihmal edilmemelidir. Kısacası, bu zihniyet tamamen yok olmadıkça, her an ülkenin başına faşist bir yönetim tarzının gelebileceği unutulmamalıdır. Böyle bir tehlike tamamen yok olmadıkça, rehavete kapılıp susup oturulmamalıdır. İşte bu düşüncelerle diyorum ki, susma haykır, faşizme hayır!
MAHKEME SALONLARI YETMEZ, STADYUMLAR GEREKİR!
- Darbecilerin yargılanmasını engelleyen Anayasa’daki geçici 15. maddenin kaldırılmasının ardından sadece darbeyi yapanların değil, onlara hizmet edenlerin de yargılanması isteniyor. Hatta Kenan Evren’in kitabında darbeyi destekleyen yazılar yazdıkları belirtilen Bekir Coşkun, Rauf Tamer gibi köşe yazarlarının da, darbecilerle suç ortaklığı yapmaktan yargılanması isteniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Darbecilerin başı Kenan Evren’in kitabında, darbeyi destekleyen köşe yazarları, yazdıklarıyla birlikte sergileniyor. Ancak o köşe yazarları arasında sadece sorunuzda belirttiğiniz köşe yazarları bulunmuyor. Şimdilerde Başbakan Erdoğan’ı en fazla destekleyen köşe yazarları da bulunuyor. Ama darbecilere destek vermiş, hizmet etmişler arasında en önce yargılanması gerekenler, darbecilerin danışmanları, akıl hocaları değil mi? Bunların en başta gelenlerinden biri de bugünün CHP milletvekili Kamer Genç değil mi? O dönemde yapılan hukuksuzluklardan, zulümlerden darbeciler kadar, onlara danışmanlık yapmış akıl hocaları da sorumlu değil mi? Darbecilerin hizmetkarları, suç ortakları arasında en önce bunların yargılanması gerekmez mi? En önce yargılanması gerekenler arasında darbecilerin başı Kenan Evren’in kızı Şenay Gürvit ile damadı Erkan Gürvit de bulunuyor. O zulüm döneminde Kenan Evren’in ikisi de MİT mensubu olan kızı ile damadının da önemli işlevleri olduğu biliniyor. Demek istediğim şu ki, darbecilere hizmet edenlerin de yargılanması isteniyorsa, öncelikler sıralaması yapılmalı. İşe en sorumlu olanlardan başlanmalı. İşe darbecilere danışmanlık, akıl hocalığı yapanlardan başlanmalı. Eğer öncelikler sıralaması yapılmaz da darbeye hizmet etmişlerin tümü aynı anda yargılanmaya kalkışılırsa, bu işe mahkeme salonları yetmeyecektir. Mahkeme salonları yerine onları stadyumlarda yargılamak gerekecektir!
AÇ POLİTİKACI KENDİSİNİ OY AMBARINDA GÖRÜR!
- CHP yöneticileri, referandumdaki yüzde 42 Hayır oyundan yola çıkarak, CHP’nin oy oranının yüzde 36’ya yükseldiğini söylüyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Referandumdaki yüzde 42 Hayır oyunun yüzde 36’sını sahiplenen CHP yönetimi, referandumda kendileri gibi “Hayır” denilmesini isteyen MHP’ye resmen hakaret ediyor. Ayrıca referandumda “Hayır” denilmesini isteyen DP, DSP, BTP, İP, TKP, ÖDP ve EP’yi de yok sayıyor. Oysa mesela yurt çapında yapılan son seçim olan 29 Mart 2009 seçimlerini dikkate alırsak MHP, DP, DSP, BTP, İP, TKP, ÖDP ve EP’nin toplam oy oranı yüzde 24,5 kadar. CHP yöneticileri yüzde 24,5’luk bu oy oranının referandumda yüzde 6’ya düştüğünü varsaymak gibi hiç olmayacak bir varsayımda bulunuyorlar. Bu varsayımla, referandumdaki yüzde 42’lik Hayır oyunun yüzde 36’sının kendilerine ait olduğunu söylüyorlar. CHP yöneticileri böyle söylüyor, ama birçok CHP milletvekili de referandumda oylarının yükselmediğini söylüyor. Örneğin CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, “Referandum sonuçlarını en doğru olarak tahmin eden araştırma şirketi, CHP’nin oylarının yüzde 23 olduğunu belirtiyor. Ben de buna tamamen katılıyorum” diyor. Hadi bu hesaplamayı geçelim. Bir başka hesaplamaya gelelim. Referandumda “Hayır” diyen tüm partilerin son seçimde aldıkları toplam oy oranı yüzde 48 kadardı. Oysa referandumda yüzde 42 Hayır oyu çıktı. Demek ki referandumda “Hayır” diyen partilerin toplam oy oranı, son seçime göre yüzde 6 kadar azaldı. Buna karşılık referandumda “Evet” diyen partilerin son seçimdeki toplam oy oranı da yüzde 46 kadardı. Halbuki referandumda yüzde 58 Evet oyu çıktı. Demek ki referandumda “Evet” diyen partilerin toplam oy oranı yüzde 12 kadar arttı. BDP ise “Evet” ya da “Hayır” diyen partilerden olmadığı için bu hesabımızda dikkate alınmadı. Özetle, hangi hesabı yaparsanız yapın, rakamlar CHP yönetiminin dediği gibi başarıyı değil, aksine başarısızlığı gösteriyor. Bu da gösteriyor ki CHP yönetimi sonuçlara gerçekçi gözle bakmıyor. Bakmadığı için de oylarının yüzde 36’ya yükseldiğini söyleyebiliyor. Bu durumu espriyle karışık yorumlarsak şöyle dememiz gerekiyor: Aç politikacı, rüyasında kendisini oy ambarında görür!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
LütfüOflaz'la Sohbet Arşivi