CHP lideriyle 2.5 saat

CHP lideriyle 2.5 saat

Kılıçdaroğlu’nun, birkaç aydır başında bulunduğu partinin bilinen ve klâsik çizgisiyle pek örtüşmeyen farklı söylemleriyle, CHP’de yeni bir sayfa açmaya çalıştığı yönündeki izlenimimizi daha önce okuyucularımızla paylaşmıştık. (Bkz. 1.10.10 tarihli yazımız.)

CHP lideri bu konuda bir adım daha attı ve Başbakanın 20 gün önce buluştuğu medya yöneticileriyle, Yeni Akit’i hariç bırakarak bir araya geldi. Sadece bu gazeteye karşı uyguladıkları ambargoya yöneltilen eleştiriler için yorum yapmayıp sessiz kalmayı tercih etti.

Çok kısa bir açış konuşmasından sonra soru-cevap şeklinde gelişen toplantıda Kılıçdaroğlu’nun yaptığı açıklamalar, yeni parti yönetiminin toplumdaki CHP algısını olumlu yönde değiştirmek için yoğun çaba harcama niyet ve kararının ifadesi niteliğindeydi.

İlk sorulardan biri başörtüsü veya türbanla ilgiliydi. Kılık kıyafetin yasa konusu olmadığını söyleyen CHP lideri “Bu konuyu AKP çözemez, YÖK’ü kaldırıp üniversiteleri özgürleştirerek biz çözeriz” dedi. İlk ve ortaöğretim ve kamu kurumları gibi konunun tartışılan diğer boyutlarına değinmedi, kimse de sorma gereği duymadı..

Parti olarak, Diyanet’e bağlı Kur’ân kurslarına hiçbir zaman karşı çıkmadıklarını, itirazlarının “yasa dışı” olarak nitelediği kurslara yönelik olduğunu söyledi. Ve Diyanet kurslarında okutulan kitaplardan övgüyle söz etti. “Diyanet daha çok konuşmalı” dedi.

Sualimiz üzerine, inanç eksenli birliktelikler olan cemaatlere saygılı olduğunu, ancak siyasallaştırılmamaları gerektiğini tekrarladı. “İnançlar siyasetin konusu değil. Siyaset de inançlarla meşgul olmamalı” dedi. Millî Güvenlik Siyaset Belgesinde irticanın iç tehdit kapsamından çıkarılacağına dair haberleri hatırlatıp görüşünü sorduğumuzda da, söz konusu belgenin ilgili devlet kurumlarınca hazırlanıp siyasî iktidara sunulduğunu, partilerle ilgili bir konu olmadığını ve bilgilerinin de bulunmadığını söyleyerek bir anlamda soruyu geçiştirdi.

Başörtüsü ve laiklik gibi konulardaki farklı söylemlerinin parti içinde bazı eleştirilere hedef olmasını “Bizim partimizde demokrasi var, herkes düşüncesini söylemekte özgürdür” diyerek yorumladı. Özellikle bu gibi hususlardaki parti politikalarına dışarıdan yöneltilen “gelgit ve zikzak” eleştirilerini ise “Öyle birşey yok, ben söylediklerimin arkasındayım ve partiyi bağlayan da genel başkan olarak benim yaptığım açıklamalardır” sözleriyle cevapladı.

Bu bağlamda yoğun ve ısrarlı sorulara konu olan hususlardan biri, CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce’nin Köşkteki 29 Ekim resepsiyonuna katılmama kararı aldıklarına dair açıklamasıydı. Ama “Çankaya’yı boykot gibi bir tavrımız olmaz” diyen Kılıçdaroğlu, 29 Ekim için “Daha vakit var” diyerek, bağlayıcı ve kesin bir dil kullanmaktan kaçındı.

Genel Başkan Yardımcıları Gürsel Tekin, Oran, Faik Öztrak, Genel Sekreter Yardımcısı Gülsün Bilgehan ve İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek’le birlikte katıldığı toplantıya, Genel Sekreter Önder Sav’ın niye katılmadığı sorulduğunda, bunun özel bir sebebi olmadığını ifade etti ve “Dilerseniz bir sonraki toplantıya o da gelsin” diye esprili bir cevap verdi.

Önceki beyanlarında laikliği tehlikede görmediğini defaatle söylemiş olan CHP lideri, bu toplantıda “Asıl tehlikede olan, sosyal devlettir” görüş ve tesbitini dile getirdi. “Sadaka kültürü”yle devam ettirilen yoksulluğun AKP’ye de oy depoları sağladığını savundu.

Anlaşılan o ki, parti politikalarında vurguyu, CHP’yi marjinalleştirip kitlelerden koparan laiklik ve irtica tartışmalarından yoksulluk, yolsuzluk ve sosyal devlet konularına kaydırmak istiyor Kılıçdaroğlu. Cemaatlerle ilgili pozitif beyanları da toplumla gönül bağlarını kurma niyetinin bir ifadesi olarak görülmeli. Kürt meselesiyle ilgili bir soruya cevap verirken söylediği “Siyasetin görevi toplumda entegrasyonu sağlamak” ifadesi bu konuyla da ilgili.

CHP liderinin, en taze tartışma konularından biri olan füze kalkanı bahsindeki görüşü: “Avrupalılar dahi reddederken biz niye kabul edip nükleer gerginliğin ortasında kalalım?”

Sonuç olarak, CHP’nin medya ile de yeni bir sayfa açmak istediği anlaşılıyor ve not aldığımız “Bizden, bizi cesaretlendiren adımlar atmamız istenmeli” cümlesiyle Kılıçdaroğlu, yapmaya çalıştığı açılımlarda medyadan yüreklendirici ve teşvikkâr bir tavır ve destek bekliyor.

CHP gibi bir partinin, toplumla olumlu bir ilişki kurmaya yönelmesi elbette ki son derece önemli. Ama medya mevcut yapısıyla buna ne ölçüde katkıda bulunabilir, orası şüpheli.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi