Ofer ve AKP

Ofer ve AKP

Türkiye’de ismi, Galataport ve Kuşadası limanı ihalelerini almasından sonra duyulan Yahudi işadamı Sami Ofer, firmasına ait 13 adet geminin İran’da dolum yaptığı gerekçesiyle Obama yönetimince kara listeye alındıktan kısa süre sonra öldü. Ama olayın İsrail’de tetiklediği tartışma, büyüyerek devam ediyor.
Bu hengâmede, Ofer’in MOSSAD’la birlikte ve onun sıkı kontrolünde çalıştığı ortaya çıktı.
Hattâ İngiliz Sunday Times gazetesinin iddiasına göre, İran’da iş yapmakla suçlanan gemiler, aslında MOSSAD için istihbarat toplamak üzere oraya gitmişler. Konteynerlere gizlenen helikopterler, fırsat buldukça, istihbarat uçuşu yapmış.
Dahası, Dubai’de bir Hamas liderini oteldeki odasında suikastla öldüren MOSSAD ajanları, Ofer’in bir gemisine binerek oradan kaçmışlar.
Ofer’le ilgili bir başka bilgi de, İsrail ordusu ve MOSSAD’la iç içe bir propaganda okulunun finansörlüğünü üstlenip masraflarını karşılaması.
Anlaşılıyor ki, Netanyahu’nun Ofer’i “Tam bir siyonistti” diye göklere çıkarması boşuna değil.
Ve Ofer’in Türkiye’de kazandığı tartışmalı ihalelerin yargı kararlarıyla iptal edilmesi, bizi benzeri MOSSAD operasyonlarından da korumuş.
Yoksa Galataport ve Kuşadası limanları da benzer operasyonların üssü haline getirilebilirmiş!
Başbakan, Galataport ihalesinin Ofer’e verilmesinin yol açtığı tepkilere “Paranın dini imanı olmaz” mantığına dayalı sert cevaplar vermişti.
O günlerde, kuşku doğuran ve yoğun tartışmalara sebep olan ihaleler hakkında yazdığımız “İsrailli çıkartması” yazımızda şöyle demişiz:
“Ülkenin varlıkları Yahudi sermayesine peşkeş mi çekiliyor? Ve Musevî sermayesinin son dönemde bir anda depreşiveren Türkiye sevdasının arkasında hangi faktörler yatıyor?
“Altı ay önce TÜPRAŞ’ın yüzde 15 hissesini alarak en az bire üç kazanan Ofer’e Kuşadası ve Galataport’un da ‘ikram’ edilmesine yönelik kuşkular artıyor.
“Başbakanın evvelâ ‘Sayın Ofer’le hiç görüşmedim’ deyip, aynı günün akşamında ‘İlk görüşmem Davos’ta oldu’ açıklaması yapmasıyla ortaya çıkan açık çelişki ve ardından Başbakanlıkta da başka görüşmelerin yapıldığına ilişkin haberler ise bu kuşkuları daha da derinleştiriyor.
“Ya Ofer’le bir değil, birkaç kez görüştüğünü belirten Maliye Bakanının ‘Memleket aşkına böyle adamı alnından öperim. Keşke iki arkadaşını daha getirse’ sözlerine ne demeli?
“Unakıtan sonuçlanan özelleştirme ihalelerinden söz ederken, ‘Her satışta millet ohh biraz daha rahatlıyor’ iddiasını da dile getiriyor.
“Ama oluşan hava tam tersine, rahatlama yerine derin bir kasvet havasını yerleştiriyor.
“Prensip olarak özelleştirmeye ciddî şekilde taraftar olup, devletin bir an önce ekonomiden tümüyle çekilmesi gerektiğini savunanlar dahi, son ihalelerle ortaya çıkan tablo karşısındaki kuşku ve itirazlarını dile getiriyorlar.
“Bu durum da özelleştirme karşıtı kesimlerin ekmeğine yağ sürüyor. Devletin ve milletin sırtındaki kamburları kaldırmak için kaçınılmaz bir zaruret olan özelleştirme operasyonlarına, işte bu peşkeş iddialarından aldıkları ilâve güçle takoz koymayı sürdürüyorlar.
“Dolayısıyla, usulüne ve kurallarına uymadan, kapalı kapılar ardındaki görüşme ve pazarlıklarla ve başbakan talimatlarıyla yapılan tartışmalı ihaleler veya ihalesiz tahsisler, sonuçta özelleştirme çalışmalarını da baltalıyor.
“Türkiye’nin önemli tesislerinin, peş peşe, yıllarca İsrail ve Yahudi karşıtı söylemlerle siyaset yaptıktan sonra ‘değişim’ geçirerek iktidara gelen kadrolarca Musevî sermayesine satılması olaya ayrı bir garabet kazandırıyor.” (28.9.05)
Yaklaşık altı yıl önce yazdığımız bu hususları Ofer’le ilgili ortaya çıkan son bilgiler ve hükümetin İsrail politikaları ile birleştirdiğimizde oluşan çelişkiler yumağının içinden nasıl çıkılır sizce? Gerçek olan hangisi: One minute çıkışı mı, yoksa Ofer bağlantılı esrarengiz ilişkiler mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi