AYM'si bile olmayan demokratik ülke...

AYM'si bile olmayan demokratik ülke...

Dün Avrupa'nın en yeşil başkentlerinden biri olan Helsinki'deydim. Bitişiğindeki Vantaa ve Espoo şehirleriyle birlikte Helsinki'nin nüfusu 1 milyon. Şehirde Rus kültürünün yadsınamaz bir etkisi seziliyor. Zaten Bizans-Rus kilisesi Uspenski şehrindeki önemli yapıtlardan. Ancak en görkemli eser ünlü mimar Carl Ludvig Engel'in eseri olan Beyaz Kilise...

Finlandiya yaşam kalitesi açısından dünya sıralamasında önlerde yer alıyor. Türkiye'de Finlandiya denilince akla ilk gelen şeyler insani yardım faaliyetlerinde etkin olan Helsinki Yurttaşlar Cemiyeti ve AB'ye rapor hazırlayan Bağımsız Türkiye Komisyonu Başkanı (eski Cumhurbaşkanı) Ahtisari.

Finlandiya çok soğuk bir ülke... Kuzey kutbuna yaklaştığınızı size hissettiriyor. 3.5 saatlik yolculuğa rağmen saat farkı yok.

5 milyonluk Finlandiya'da 6500 Türk var. Fin kızlarla evlenen damatlar yoluyla sayısı artan Türk toplumu kendisini Türk-Tatar İslam Toplumu olarak adlandıran Kazan Türkleriyle bir araya gelince daha görünür bir etkiye kavuşuyorlar.

Finlandiya'nın Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Türkiye Büyükelçisi kadın. Hepsi de Türkiye dostu ve AB üyeliği konusunda aktif destekçi...

Finlandiya küresel krizi atlatmada Türkiye kadar şanslı değil, geçen yıl yüzde 7.8 küçülmüş, hâlâ da toparlanamamış...

Finlandiya ileri demokrasiye sahip, ama Anayasa Mahkemesi'ne sahip değil. Mahkemenin fonksiyonunu hangi organ görüyor dersiniz? Parlamento. Yani bizde üye seçmesi bile siyasallaşma olarak eleştirilen ve demokratik bulunmayan Meclis.

AYM'nin görevini Meclis'teki Anayasa Komisyonunun hukukçu olan ve olmayan üyeleri icra ediyor.

Finlandiyalılar Anayasa Mahkemesi kurup kurmama konusunu çok tartışmışlar, ama kötü örneklerin doğurduğu mahsurları görerek vazgeçmişler.

İskandinav ülkeleri genelde sorunsuz, iç gerilimleri ve çatışmaları olmayan ülkeler... Soft power olarak adlandırılan bu ülkelerin bir kısmı tarafsızlık sebebiyle arabuluculuk faaliyetlerinde bulunabiliyorlar. Özellikle Ortadoğu'daki anlaşmazlıklarda bu tür misyonlara raslayabiliyoruz.

Türkiye'nin demokratikleşmesine verilen önemin bir sebebi de insan hakları hassasiyetleri... Türk demokrasisinin gelişimini insani kaygılarla önemsiyorlar. Örneğin İsveç'te Türkiye'nin AB üyeliği iktidarı ve muhalefetiyle tüm partilerin ortak politikası. Neredeyse siyasetüstü bir ulusal uzlaşma meselesi...

Finlandiya'nın kuzey bölgelerindeki Lapon'lar yani Samiler yerel halk olarak kabul ediliyor. Ayrıca İsveçlilerin yoğunlaştığı özerk bir eyaletleri var. Farklılıklar ötekileştirilmemiş ve bir soruna dönüştürülmemiş...

Helsinki zirvesi, Türkiye'nin müzakerlere başlaması açısından bir dönüm noktasıydı. Ama 32 yıldır bir Türk Başbakanı Helsinki'ye resmi ziyaret yapmamış. AB'ye taraftar olduğunu söyleyen iktidarların bu ihmali bile meseleyi ne kadar ciddiye aldıklarını gösteriyor.

Erdoğan 2002 seçimlerinden sonra ilk olarak Avrupa turuna çıktı ve Genel Başkan olarak Finlandiya'yı ziyaret etti. Dün ise Başbakan olarak 32 yılın ardından bu ülkeye resmi ziyaret yapmış oldu.

Türkiye'nin sıcak kumsalları her geçen gün Finlilerin daha fazla ilgisini çekiyor. Geçen yıl 140 bin Fin'li turist Türkiye'ye gelmiş.

Helsinki'den ayrılırken kaanaat getirdim ki, AB'ye üye olabilmek için en az Avrupalıların Türkiye'yi takip ettiği ve ilgilendiği kadar bizim de bu ülkeleri izlememiz ve daha fazla gündemimize almamız gerekiyor...



Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi