Kim korkar 28 Şubattan!

Kim korkar 28 Şubattan!

Son günlerin en popüler ikilisi bu olsa gerek; 28 Şubat...

Geçmişin karanlık kapılarından ve pencerelerinden, tencere tava seslerinden, tank paletlerine, “topyekun savaş” manşetlerinden, “1000 yıl sürecek” palavralarına...

Nasıl bir korku, nasıl bir baskıdır ki bu. Onca şeyin üstüne bugün bile, insanlar 28 Şubat masalları ile kandırılabiliyor.

Başörtüsü konusunun referandum öncesi ve sonrasında tartışılması, bazı illerimizde ilköğretim okullarında yaşanan münferit olaylar, başörtüsü ile okula girmeye çalışan ilköğretim öğrencileri, bunların CHP ile kurdukları bağlantılar, bir iki üniversitede patlak veren olaylar, karşıt görüşlü öğrencilerin kavgaları, bir iki rektörün "ben kural mural dinlemem, kimse de dinletemez" türünden çıkışları, CHP içindeki yasakçı kesimlerin "rejim sorunu var" türünden papağanvari söylemleri...

Bunlar mı 28 Şubat provaları? Bunlardan mı korkmalı?

Dünyaya açılan bir Türkiye, ekonomisi gelişen bir Türkiye, terörle mücadelede komşu ülkelerle kurulan ilişkiler, uluslararası arenada atılan adımlar, içeride yapılan çalışmalar, referandum ile birlikte getirilen yenilikler, yargıdaki mezhepçi yapılanmaya vurulan darbe, statükocu zihniyetlerin tasfiyesi ve daha sayılabilecek pek çok gelişme dururken...

Kim korkar 28 Şubat'tan?

Sadece bunlar mı? Üst üste patlak veren ses kayıtları, skandallar, skandal ilişkiler, akşam söylediklerinden gündüz çarkeden ana muhalefetin içine düştüğü acziyet, iktidar partisi dışındaki siyasi partilerde yaşanan gelişmeler, bölünmeler, yeni yapılanmalar, Türk siyasetine damga vurmuş isimlerin yeniden sahneye çıkması, sağda iktidara alternatif bir ittifak söylentileri, KCK davası, Ergenekon davaları, faili meçhullerle ilgili davalar, Zirve Yayınevi Cinayeti ile ilgili mahkemeler, yeni iddialar, yeni bulgular, rüşvet operasyonları...

Siyasetin eski simalarının bir bir ortaya çıkıp, suyu bulandırma adına yaptıkları değerlendirmeler, ortaya attıkları iddialar vesaire…

Say say biter mi?

28 Şubat bugünkü pencereden bakıldığında siyasete ve ekonomiye (sonradan çok ağır etkileri görüldü) yapılan bir darbe idi. Halka yansıması, siyasete yansıması kadar ağır değildi. Türkiye'nin geleceğinde çok önemli rol oynayabilecek kadrolar tasfiye edildi ve yeni bir oluşumla Türkiye yoluna devam etti.

Koalisyon hükümetlerinin yaşattığı sancıların atlatılması için çok ciddi çalışmalar yapıldı. Enflasyonun tek haneli rakamlara indirilmesi, paradan sıfırın atılması, yabancı sermayenin ülkeye getirilmesi, teşviklerin arttırılması, sağlık alanındaki yenilikler, temel hak ve özgürlükler (başörtüsü sorunu hariç) noktasında atılan büyük adımlar ve son olarak demokratik açılım…

Bütün bunlar, potası çok genişlemiş ülkemin, krizlerden bıkmış insanlarının gözü önünde meydana geliyor ve hiçbir şey kapalı kapılar arkasında kalmıyor. Kim ne yaparsa yapsın, dününde ve bugününde ne varsa, ortaya çıkıyor bir bir. Doğrulara ulaşmak, eskiden olduğu kadar zor değil artık. Gerçeği saklayan çok az kapı kaldı ülkemizde. Ve en önemlisi, 28 Şubatta, “Topyekün savaş” manşetleri atan, tankları tekrar yürütme kudretine sahip, başbakanları ayağına çağıran ve ülke yönetiminin en büyük ortağı gibi davranan medya artık yalanlarına kimseyi inandıramıyor. Çünkü hepsinin gerçek yüzü ortaya çıktı.

Müslümanlar, buraya dikkat!

Kim korkar 28 Şubat’tan artık.

Genelkurmay şu anda ne yapıyor sizce. En son hangi açıklama yapıldı TSK’dan. Terörle mücadele ve askeri bazı gelişmeler dışında girin bakın TSK’nın internet sitesine. Muhtıraların süslediği o sayfalarda şimdi ne var sizce?

Her gün görmekten sıkıldığımız “ağlama duvarı” lekeli paşalar, adı skandallarla anılan yüksek rütbeliler, her hafta kameraların karşısına geçerek, “Onlar boru, şunlar kağıt parçası” edebiyatı yapanlar şimdi nerede?

Evet, kim korkar 28 Şubat’tan…

Tamam, okulları karıştırmak isteyecekler, bunu görüyoruz, sokakları da karıştırmak isteyecekler bunu görüyoruz, birilerini birilerine saldırtacaklar bunu da görüyoruz. Peki bütün bunların faturasını kime kesecekler? Kimseye…

O halde, asıl korkulması gereken ne?

Burası çok önemli. Hatırlarsanız, Yeni Şafak gazetesi çok enterasan bir “provokasyon” manşeti attı.

Bu tür manşetleri 28 Şubat’ta kimlerin attığını biliyoruz aslında. Ama işin ilginç tarafı, tam da böyle bir dönemde hem de Yeni Şafak gazetesinde atılan o manşet, “asıl korkulması gereken” durumu özetledi bence: FİTNE

Bazen art niyetli insanlara fırsat vermeme adına, nasıl bir art niyetin parçası olduğumuzu görmeyiz. Belki bu da böle bir şeydir. Ancak, Yeni Şafak'ın manşeti gazetenin yazarlarından Fehmi Koru'yu bile öyle şaşırtmış olacak ki, şu satırları kaleme aldı:

"Böyle dönemler insanlara sıkça şaşkınlıklar yaşatır; bir şaşkınlık bitmeden ve ağzınız henüz açıkken, bir başka şaşkınlıkla karşılaşırsınız. Dün öyle bir şaşkınlığı bizim gazetenin manşeti herkese yaşattı. Önümüzdeki günlerde yapılacak bir dini etkinliğin 'provokasyon' amaçlı olduğunu duyuruyordu Yeni Şafak; düzenleyicisinin hayli popüler bir 'İslami kişilik' olduğuna aldırmadan... Neden saklayayım, şaşıranlar arasında ben de varım.”

Saadet Partisi’nde yaşanan son olaylar, partiden kopanlar, kalıp yeni bir yönetim oluşturanlar, konu ile ilgili demeçler, yorumlar vesaire…

Kim, nerede ve kiminle olursa olsun attığı her adıma dikkat etmeli.

İşte korkulacak bir durum varsa o da bu…

Saygılar…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi