D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

21. yüzyılda Süleymaniye yapmak

21. yüzyılda Süleymaniye yapmak

Kurban Bayramı’nın akılda kalan hadiselerinden biri, uzun süredir onarım çalışmaları süren Süleymaniye Camiinin ibadete açılması idi.
Büyük şairimiz Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiri zihinlerimizde canlandı:


Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede


Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye’de


Süleymaniye Camii, 16. Yüzyılın ortalarında Kanuni Sultan Süleyman döneminde inşa edilmiş, Osmanlı Devleti’nin zirvede olduğunu ifade eden en önemli eserlerden biri.


Fuzulî’nin, Bakî’nin şiirleri nasıl aynı dönemde zirve ise, Süleymaniye de mimaride öyle bir zirvedir. Sırf şiirle sınırlamadan bakarsak, hatta Ahmet Karahisari’nin, minyatürde Matrakçı Nasuh’un, Nakkaş Osman’ın, Nigari’nin ortaya koyduğu eserler aynı zirveyi işaret eder.


Süleymaniye’nin mimarı, sarayın mimarbaşısı Sinan, kendi eserini tanımlarken “kalfalık eseri” ifadesini kullanır. Buradan anlıyoruz ki, Koca Sinan Süleymaniye’yi kendi zirvesi olarak görmüyor. Onun tasnifine göre Şehzade Camii çıraklık, Süleymaniye kalfalık ve nihayet Edirne’deki Selimiye ustalık devri eseridir.


Bu üç selatin camiin herbiri bir mimarı ebedileştirmek için yeterlidir. Sinan Şehzade Camii ile kalsa idi yine tarihlere büyük mimar olarak geçecekti. Uzun ömrü ona daha büyük şahaserler ortaya koyma fırsatı verdi.


Mimar Sinan’ın Süleymaniye’de ortaya koyduğu mimari çözümler ve yüksek estetik Osmanlı sanatını taçlandırmıştır. Sanat tarihçileri, mimarlar, Sinan’ın tasnifini çok iyi bilmekle beraber, Süleymaniye’nin mi Selimeyi’nin mi daha olgun bir eser olduğunu tartışmaktadırlar. Elbette Sinan’ın gözüyle bakılırsa, onun dediklerini kabulden başka yol kalmaz. Sinan’ın tasnifine neyi esas aldığını bilmiyoruz. Dış mükemmeliyeti mi, iç yapıda bütünlüğü en iyi şekilde sağlamayı mı öne almıştır, bu bilinmiyor. Bugün her iki eserin çeşitli bakımlardan üstün olduğunu söylemek mümkündür.


Süleymaniye’yi büyük kılan, öne geçiren hususlardan biri de onun İstanbul’da bulunmasıdır. Ayasofya başta olmak üzere önemli Bizans eserlerini itinayla muhafaza eden İstanbul, Osmanlı eserlerinin teknik ve estetik kudretinin bu eserlerle birlikte sergilendiği bir alan olarak dikkatleri üzerinde toplar. Bu durumda Süleymaniye’nin İstanbul ufuklarında yükseltilmemiş olması durumunda bu şehrin eserler kataloğunda neyin eksik kalacağını tahmin edebiliriz.


Osmanlı sultanları, İstanbul’da veya Osmanlı ülkesinin birçok şehirlerinde camiler, külliyeler inşa ettirdiler. İstanbul’da sadece İstanbul yakasında değil, Anadolu tarafında, bilhassa Üsküdar’da ve Boğazın Anadolu sahilinde de çok güzel camiler yaptırdılar. Bunların bir kısmı hanım sultanlara aittir. Fakat bu bölgede yapılan camilerin hiç biri büyüklük bakımından İstanbul yakasındakilerle yarışamaz. Bu yakadaki küçük güzellerin bu hali, şehrin bu kesiminin nüfusuyla ilgili görülmelidir. Bir de asıl İstanbulla rekabet edebilecek bir yapının burada yapılması uygun bulunmamış olabilir.


Süleymaniye Camii’nin uzun süren bir onarımdan sonra yeniden açılması sırasında Başbakan Tayyip Erdoğan, Anadolu yakasında ve bilhassa Kadıköy ve onun derinliğinde büyük ve güzel cami noksanlığını dikkate alarak, bu bölgede de bir Süleymaniye Camii yapılacağını söylemiştir.


Elbette bu beyanı, Süleymaniye’nin aynısının veya benzerinin Anadolu yakasında inşaa edileceği şeklinde anlamamak lâzımdır.


Mimar Sinan, büyüklü küçüklü yüzlerce esere imza attı. Fakat hiçbir eserinde kendini tekralamadı. Yaptıklarının hepsi farklı ve orijinal oldu. Kendisinden sonraki mimarlar da Sinan’ın yolundan gittiler, farklı eserler ortaya koydular.


Klasik Osmanlı eserlerinin taklitlerini yapmak Cumhuriyetten sonra moda oldu. Elbette bu taklitlerin hiçbiri aslı kadar güzel olmadı. Bu itibarla, İstanbul’un Anadolu yakasına Süleymaniye’nin benzerini veya taklidini yapmak değil, günümüzün malzemelerini kullanan mimarların yeni teknik ve estetik çözümler üreterek bugünkü mimari olgunluğumuzu gösteren bir cami yapmaları esastır. İlk yapılması gereken ise, büyük bir proje yarışması açarak en güzel eserin vücut bulmasının yolunu açmaktır.


İstanbul’un Anadolu yakasında yapılacak cami, ulaşılan teknik ve estetik seviye ile birlikte, 21. Yüzyılın Türkiyesini ifade eden bir sembol olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi