Yunus Vehbi Yavuz

Yunus Vehbi Yavuz

Devlet hizmetinde muhafazakârlık ve çağdaşlık (1)

Devlet hizmetinde muhafazakârlık ve çağdaşlık (1)

Muhafazakârlık, muhafaza kelimesinden türemiştir.
Bu kelime Arapça olup ezberlemek, hafızaya almak, koruma altına almak anlamlarını ifade eder. İnsanın yaşayabilmek için elbette bazı şeyleri bilmesi, ezberlemesi ve koruma altına alması gerekir. Bilgi bu ezberleme yolu ile korunur, ondan gelecek kuşaklar yararlandırılır.

Tarih ezberleme yolu ile öğrenilir. Tarihin gerçek anlamda bilinebilmesi için onun ezberlenmesi, sonra da ona ait olanların koruma altına alınması gerekir. Mal, para, antika eşya da böyledir. Korunursa varlığından istifade edilir. Bu ve benzeri konularda gerçekten hafıza ve muhafaza önemli role sahiptir. Ezberlenmeden, koruma altına almadan tarihten istifade etmek mümkün değildir. Zira hayatiyet kazanmayan varlıklar için kural budur.


Din işlerinde de dünya işlerinde de korunacak hususlar vardır. Bu koruma olgusu olmaksızın sonuç almak mümkün değildir. Örnek; tarihte yaşamış bir âlimin hayat hikâyesi, bir ilmin tarihi, sanatın tarihi, hayatın tarihi, siyasetin tarihi, ülkenin tarihi bu korunacak nesneler çerçevesindedir.


Bunun gibi dini konularda da korunması gereken şeyler vardır. Dinin inançları, ibadetleri, ahlaki ilkeleri, kuralları koruma altına alınması gereken hususlardır. Bunlar eğer korunmazsa din diye bir şey kalmaz ortada…


Ancak, bilgi bazında korunması gereken hususların, düşünce bazında muhafaza edilmesi hayat ile bağdaşma noktasında sıkıntılar doğurabilir. Bilgide ne kadar muhafazakâr olmak gerekli ise, düşüncede o kadar aksi olmak, yenilikçi ve değişimci olmak gerekir. Çünkü bilgi tarih ile ilgilidir, düşünce ise hayatla yakından ilgilidir. Hayatla ilgili düşüncelere sahip olmayan yahut başka bir ifade ile eski düşünceleri bilgi olarak muhafaza edenler hayattan kopmuş olurlar. Günümüzde maalesef bazı kesimler tarihi muhafaza edip günümüze taşımak istemektedirler. Tarih bugün ile uyuşmayabilir. Çünkü hayat ile tarihin arasında çok mesafe bulunmaktadır. Bu mesafenin kapatılması gerekir. Kapatılamayınca, işte düşüncede muazzam bir açık meydana gelir, dünya işleri de din işleri de aksar.


Türkiye’de ve İslam dünyasında, hayat ile eski düşünce ve tarihi bilgiler arasındaki mesafenin bir türlü kapanamamasının asıl sebebi bu muhafazakârlık düşüncesi olsa gerektir. Eskilere saygı göstereceğim diyerek eskiyi muhafaza ederken, bu sefer yenilere büyük saygısızlık yapılmaktadır. Yenilerin ihtiyaçlarını, zaruretlerini ve şartlarını görmezden gelip onları eskiye zorlamak, tarihi geriye döndürmeye çalışmak kadar abestir. Yöneticilerin ve ilim adamlarının görevi, toplumları değiştirip, şartlarını tarihe götürüp tarihi bilgiler ve tarihi düşünceleri onların üzerinde uygulamaya çalışmak beyhudedir. Hiç kimse bugün Hz. Âdem devrini geri getiremez. Hz. Musa dönemini geri getiremez, Hz. Peygamber zamanını iade edemez, Cumhuriyetimizin kurulduğu şartları geri getiremez. Geri getiremeyeceğine göre, bu dönemlere göre ileri sürülen düşünceleri muhafaza etmek yahut bunları aynen uygulamak akıl ve mantıkla, tabii kanunlarla bağdaşmaz. Bunun gibi, çağdaşlıkla da bağdaşmaz.


Bizdeki devlet adamlarının bir kısmının bir türlü anlamadığı yahut anlamak istemediği nokta burasıdır. Tarihte yapılan her şeyi tarih olarak muhafaza etme yerine, onları vakıaya dönüştürme şeklinde ısrarcı olmaktadırlar. Oysa toplum değişti, şartlar çok farklılaştı. Buna rağmen yapılanları değişmez kural yerine koyarak topluma dayatmak, akıl ve mantık dışı olduğu gibi, bunların uygulamaya konulması da asla tahammül edilir şey değildir. Bizdeki devlet ve siyaset adamları acaba bu durumu ne zaman anlayacaklardır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yunus Vehbi Yavuz Arşivi