Cemal Nar

Cemal Nar

Bu Bir İşkencedir ve Suçtur 3

Bu Bir İşkencedir ve Suçtur 3

Evet, önce ülkeyi böyle geriyor, sonra da “görüyor musunuz?” diyerek sureti haktan görünüyorlar. Biz de bunu yutuyoruz öyle mi?

Bir insanı olduğu gibi kabul etseniz olmaz mı?

İnsanları ille de kendinize benzetmeye çalışmasanız olmaz mı?

İnsanlara din ve vicdan özgürlüklerini tanısanız, kılık kıyafetlerine saygı duysanız, “canım kıyamet kopmaz ya, varsın o da öyle olsun” deseniz ne olur yani?

Habere bakınız siz: “Şırnak'ta başörtülü bir ilköğretim öğrencisi 2 okuldan sürgün edildi. Gittiği yeni okulda da derslere alınmadı.”(*)

Kızcağız diyor ki: “Ben kendi isteğimle örtünüyorum. Her yerde örtünüyorum, okulda da örtünmek istiyorum. Normal hayatta sokakta, çarşı da her yerde başörtülüyüm. Dışarıda takıp da okul kapısında çıkartmak zoruma gidiyor. Bu konuda arkadaşlarım benimle alay ediyorlar niye dışarıda takıyorsun okul da takmıyorsun diye”

Şimdi şu sözleri biraz tahlil edelim.

Bu kız Müslüman. 7 yaşında okula gittiyse, 7 yıl da okuduysa, yaşı en az 14 eder. Bu yaşlarda ülkemizde kızlar genellikle buluğa erer. Böylece mükellef, yani dinin bütün emir ve yasaklarına, bu arada tesettür emrine de muhatap olur. O da her Müslüman gibi dinini yaşamak isterse, devlet laiklik gereği ona bu hakkını, bu özgürlüğünü vermek zorundadır. Buna engel olmak anayasal bir suçtur. Devlet bu suçu işleyeni cezalandırmak zorundadır.

Biz ne yapıyoruz?

Tam aksi olanı, yani yanlışı yapıyoruz. Hem de bir marifet, bir fazilet sanarak. İşte şu örnekte olduğu gibi, anayasal hakkını kullanmaya çalışanı suçlu sayarak cezalandırmaya, hatta linç etmeye çalışıyoruz, fakat bu anayasal haklarını kullanmak isteyenleri engelleyen şu suçluları cezalandırmıyoruz?

Bu bir skandaldır. Yani rezalet.

Bu nasıl bir haksızlık ve hukuksuzluktur böyle?

Bu nasıl bir vicdan, bu nasıl bir insanlıktır?

Bu nasıl bir erdemsizliktir?

Bu kadarına da pes doğrusu!

Diyorlar ki, “ailesi baskı yapıyor. Yoksa bu yaştaki çocuk örtünmez.”

Önce sana ne? Var mı bundan şikayetçi olan? Yoksa sana ne?

Sonra ne biliyorsun? O evde mi yaşadın?

Kızcağız “yok böyle bir şey. Ben kendi isteğimle örtünüyorum.” Diyor. Sana düşen inanmak.

Diyelim ki yalan söyledi, ne yapabilirsin? Cebir yok, şiddet yok, şikayetçi yok, sana ne?

Hem söyle bakalım, babanın dayatması kötü de, devletin dayatması iyi mi?

Çocuğa ortada şiddet ve istismar yoksa normalde ana baba devletten daha yakın ve üstünde daha hak sahibidir. Neye inanacak ve nasıl yaşayacağı hakkında da devletten önce söz sahibidir. Evrensel çocuk hakları beyannamesi işte ortada.

Şu sözlere bakınız: “Normal hayatta sokakta, çarşıda her yerde başörtülüyüm. Dışarıda takıp da okul kapısında çıkartmak zoruma gidiyor.”

Evet, bu davranış bir işkencedir bu çocuğa ve suçtur. Bu işkence bütün bir ülkenin ayıbıdır. Bu kişilik bölünmesine, ruhsal çatışmaya, psikolojik bunalımlara, giderek vurdumduymazlığa, sorumsuzluğa, yağcılık ve dalkavukluğa, menfaatçiliğe, fırsatçılığa, erdemsizliğe, kişiliksizliğe götürür insanları.

Böyle bir insandan hak ve hukuk için mücadeleden tutun da vatan savunmasına kadar hiçbir şey beklenmez. Sıkıştığı her yerde kıvıran ve sıvışan silik bir karakter çıkar ancak bu davranıştan.

Bu ülke bunun acısını yaşamıyor mu zaten?

Biz insanlardan özü sözü bir olmalarını istiyoruz değil mi? İyi de nasıl olacak bu? Evde başka bir hayat, sokakta başka bir hayat, okulda başka bir hayat olursa, insanlar nasıl başaracaklar özü sözü dosdoğru olmayı?

Evde veya sokakta başka, okulda başka biri olacaksın. İlkeli bir insan bunu içine sindiremez. Acı verir bu içinde kalp taşıyanlara. Vicdan azabıdır bu ilkesizlik, bu çift yaşam.

Bu acıya dikkat çekiyor küçücük kızımız: “Dışarıda takıp da okul kapısında çıkartmak zoruma gidiyor. Bu konuda arkadaşlarım benimle alay ediyorlar, niye dışarıda takıyorsun okul da takmıyorsun diye”

Evet, alay çirkindir elbette, ama alayı soruya dönüştürürsek haklı bir soru değil midir? Sahi “niye dışarıda takıyorsun okul da takmıyorsun?”

Fakat bunun cevabı nedir, bunu düşünüyor muyuz?

Mesela kızcağız: “Yenemeyeceğim kadar güçlü kuvvetli ve sayıca çok, üstelik örgütlü bir kısım zalimler benim din ve vicdan özgürlüğümü, tesettür hakkımı elimden aldıkları için” dese yalan mı olur?

Bu kızı ayıplayanlar aynaya baksınlar, eğer yavuz hırsız değillerse sanırım suçluyu teşhis edeceklerdir.

Suçlu, dünyaya karşı “insan haklarına uyacağım” diye söz veren, ama kendi anayasasına uymayan devlettir. Din ve vicdan özgürlüğü tanımayan uygulamaların içinde olanlardır. Buna karşı çıkmayan sorumlulardır. Bunu tepki vermeyerek seyreden halktır.

Yani gerçek suçlular, yavrularımıza yaşanabilir bir ülke veremeyen hepimizdir.

Bu yavrunun babası çok şeyler söylemiş ama biz şu kadarını alalım: “Kızım normal hayatta da böyledir ve çocuklarıma hiçbir zaman baskı yapmadım. Kararına saygı gösteriyorum ve saygı gösterilmesini bekliyorum.”

Kendinizi bir an bu babanın yerine koyunuz, siz olsanız ne yapardınız?

Onun anayasal haklarını elinden alan zalimlerin yaptığı gibi onu ve haklarını hiçe sayarak başındaki örtüyü çekip alabilir miydiniz?

Asla!

“Töre Cinayetleri” ve benzeri konularda baba baskısını lanetleyenler, şimdi bu konuda neden dut yemiş bülbüle dönmüşlerdir acaba?

Bir insan neyse o olmalı ve biz de hukuka ve genel ahlaka karşı olmadıkça buna saygı duymalıyız.

Normali bu iken, tam tersine hakkın ve ahlakın temel ilkeleri çiğnenerek insanlar yok yere linç edilmeye çalışıyorsa, kahrolmamak elde değildir.

Nerdesiniz ey insan hakları sözcüleri, feministler, hümanistler, çağdaş yaşamcılar!

Eğer kör, sağır ve dilsiz oldunuz da bunları göremiyorsanız, görüp de dillendiremiyorsanız, size acil şifalar dilerim.

Yok, görüyor da susuyorsanız, demek ikiyüzlüsünüzdür ve iki yüzünüz de yeteri kadar kara olmuş demektir, ben ağzımı açıp da beyazlatmak istemem.

Allah hepimizi de ıslah eylesin!


(*)http://www.dogruhabergazetesi.com/index.php/ guncel/81-haber/14603-ki-okuldan-suerguen-edildi-3-okula-alnmad

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi