İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Ege adalarına İsrail füzeleri.. Kime karşı?

Ege adalarına İsrail füzeleri.. Kime karşı?

Akdeniz ve Balkanlar'da İsrail'in Türkiye karşıtı etkin kampanyasına yönelik çarpıcı bilgiler geliyor. Onlarca yıl Ortadoğu'yu dizayn etmeye dönük Türk-İsrail ekseninin çökmesi, dar anlamda Türkiye-İsrail ilişkilerinin çok ötesinde sarsıntılara yol açıyor. Yıllarca İsrail-terör bağlantılı iddialarla dikkatimizi çeken bu gelişme, Akdeniz'den Karadeniz'e, Macaristan'dan Gürcistan'a uzanan geniş bir alanda Türkiye'yi çevreleme görüntüsü vermeye başladı.

Türkiye ve İsrail, bulundukları coğrafyanın en merkezinden kenar uçlarına kadar her alanda müthiş bir güç gösterisi yapıyor. Türkiye'nin Orta Asya'dan Balkanlara, Basra Körfezi'nden Kızıldeniz'e, hatta Pakistan'dan Kuzey Afrika'ya kadar bölgesel çekim merkezi oluşturma, ekonomik ortaklıklar inşa etme, siyasi yakınlık ve güvenlik paylaşımı esasına dayanan yakınlaşma çabalarına Tel Aviv kendi eksen arayışı ile cevap veriyor.

İsrail ile Gürcistan arasındaki askeri ortaklığı, Azerbaycan arasındaki yakınlığa, Balkan ülkeleri arasında son iki yılda imzalanan askeri anlaşmalara bakılırsa, benzer bir tecrit stratejisinin İsrail tarafından da Türkiye'ye karşı geliştirildiği ve uygulandığı apaçık ortaya çıkacaktır. İki ülkenin hesapları ve girişimleri de bölge ölçekli jeopolitik sarsıntılara yol açacak, güç dengelerini temelden değiştirecek boyutta olduğu algılanabilecektir. Bu müthiş kapışma sanıyorum bugün bütün başkentler tarafından dikkatle ve merakla izleniyor.

İsrail ile Yunanistan arasındaki askeri ortaklığa bir yenisi eklendi. Yunan hava kuvvetlerinin ihtiyaçlarını artık İsrail savunma sanayisi karşılayacak. Pazarlıklar devam ediyor büyük ihtimalle anlaşma sağlanacak. Çünkü pazarlıkları teknoloji transferi ve askeri ihtiyaçlar değil, jeopolitik hesaplar belirliyor. F-16 silah sistemleri dahil, geniş bir alanda askeri tedarik söz konusu. Daha önce yapılan askeri anlaşmalar pekiştiriliyor. Yunanistan altmış yıldır devam eden Arap dünyasına yakın duruşunu terk ediyor. Benjamin Netanyahu'nun 15 Ağustos 2010 tarihli Atina ziyareti, Yunanistan Başbakanı ve heyetlerinin İsrail ziyaretleri, Yunan hava sahasının İsrail uçaklarına açılması...

Ekim ayında iki ülke ortak hava tatbikatı düzenledi. Girit açıklarında yapılan, yüzden fazla İsrail savaş uçağının katıldığı tatbikatta S-300 füzeleri de test edildi. İsrail uçakları bin dokuz yüz kilometre menzil denedi. Uzun menzilli saldırı tatbikatıydı bu. İran gibi hedeflere yönelik bir tatbikat... Rusya'nın İran'a sattığı ancak engellenen, Suriye'ye verdiği ancak İsrail'in bütün baskılara rağmen engelleyemediği S-300 hava savunma sistemine karşı hazırlıklar yapıldı. İsrail, aynı dönemde Kıbrıs Rum Kesimi'yle de askeri anlaşmalar yaptı. Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ile Rum Kesimi Dışişleri Bakanı defalarca görüştü.

Ortaklık anlaşmaları Yunanistan'la sınırlı değil. Benzer anlaşmalar; savunma, hava sahası, istihbarat, askeri teknoloji gibi daha bir çok ülkeyle yapıldı. Bu ülkelerin Akdeniz ve Balkan ülkeleri olması dikkat çekiciydi. İtalya ile tatbikatlar. Romanya ile on gün süren tatbikatlar dikkat çekiydi. Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Sırbistan'la derinlikli askeri anlaşmalar yapıldı. Bütün bu ülkelerin hava sahaları İsrail savaş uçaklarına açıldı, açılıyor.

Bütün bunlar Türkiye'yi rahatsız edecek gelişmeler. Görünüşte İsrail'in İran hedefine hazırlık amacı taşıyor. Görünüşte Anadolu semaları kendisine kapatılan İsrail, askeri eğitim için geniş hava sahaları arıyor. Ama hepsine birlikte bakıldığında Türkiye açısından hiç de hoş olmayan bir manzara çıkıyor ortaya.

Doğu Akdeniz'de; İsrail-Rum Kesimi-Yunanistan arasında askeri bir ittifak, Akdeniz ekseni oluşturuluyor.

Balkanlar'da; İsrail, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Macaristan hatta Sırbistan ve Makedonya arasında benzer anlaşmalarla askeri bir alan, eksen oluşturuluyor.

Türkiye'nin Kuzey Doğu'sunda Gürcistan adeta bir garnizon ülkeye dönüştürülüyor, aynı etki Azerbaycan'da da kendini hissettiriyor.

Yapılanlar, yapılmak istenenler Türkiye'yi çepeçevre kuşatan bir coğrafyada izleniyor. İsrail heyetleri, gittikleri bütün başkentlerde, özellikle Balkanlarda "Türk tehlikesi"ne vurgu yapıyor, tarihi önyargı ve korkuları diriltiyor, Türkiye'nin kendileri için nasıl bir tehdit haline gelmek üzere olduğu konusunu işliyor.

Rusya'ya; "Siz İsrail düşmanlarına silah verirseniz biz de Rusya'nın düşmanlarını silahlandırırız" diyen Tel Aviv, bütün enerjisini Türkiye'ye karşı bir düşman blok oluşturmaya odaklamış durumda.

ABD nerede askeri üs kurarsa, yığınak yaparsa, füze kalkanı projesi nerelerde yoğunlaşırsa oralarda İsrail için bütün kapılar aralanıyor, askeri ortaklıklar derinleşiyor. Bu bir rastlantı değil...

Türkiye, Suriye'ye ve Lübnan'a silah veriyor, dolayısıyla Hizbullah ve Hamas'ı güçlendiriyor düşüncesine sahip İsrail, bölgedeki Türkiye karşıtlarını beslemeyi bir tür "misilleme" olarak uyguluyor.

Mavi Marmara, sonrasında gerilen ilişkiler düzelecek mi? Bu haritaya göre hayır! Çok esaslı, derinleşen bir kriz var ortada. İki ülke; bırakın bölgesel çıkar örtüşmesini, bütün bölgede apayrı kamplar inşa etme gibi bir hesaplaşma içinde. Ankara'nın Ortadoğu derinliğinde inşa ettiği yakınlık İsrail'in alanını daraltıyor, nefesini kesiyor. Şimdi Tel Aviv aynı yöntemle Türkiye'ye karşılık veriyor. Türkiye'nin alanını daraltma düşüncesiyle..

Ancak şu anki görüntü İsrail için bu işin hiç de kolay olmayacağı yönünde. Mavi Marmara sonrası "ilişkiler düzelir mi" sorusuna cevap: Evet geçici olarak düzelir. İsrail özür de diler tazminat da öder. Ancak ilişkiler hiçbir zaman eski düzeyine gelmeyecek, yeni belki daha büyük krizler yaşanacaktır. Şu an için Türkiye'nin önemsemesi gereken çok daha acil konular var.

Bir gün Ege adalarında yönünü Türkiye'ye çevirmiş İsrail füzeleri gibi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi