Haşmet Babaoğlu

Haşmet Babaoğlu

Karlı bir öğleden sonra Pera'da!

Karlı bir öğleden sonra Pera'da!

Geçen cumartesi...
Fırtınanın peşine takılan kış nihayet İstanbul'u etkisi altına almış! Kar serpiştiriyor!
AVM'ler ve metro durakları tıklım tıkış, caddelerse ıssız.
Ünlü kahve zincirlerinden içeri girince burnunuza kahveden çok nemli trençkot kokusu çarpıyor.
Hava böyle olduğunda en sevdiğim şeylerden birini yapıyorum...
Önce yüzüme biraz rüzgâr biraz kar yiyerek yürüyor; ardından kendimi Tepebaşı'ndaki Pera Müzesi'nin sıcak salonlarına atıyorum.
***

Neden orası?
Çünkü St. Petersburg'daki Rus Devlet Müzesi'nin işbirliğiyle gerçekleştirilen çok ilginç bir sergi var orada: "Çarlık Rusya'sından Sahneler: 19. Yüzyıl Rus Klasikleri."
Daha önceden kafama koymuşum zaten. "Kaçmaz bu sergi" diye not düşmüşüm.
Öyle ya! Benim kuşağımdan biri için "Çarlık Rusyası" lafı bile başlı başına çağrışımlar hazinesidir!
Bir kere Turgenyev'den Tolstoy'a; Dostoyevski'den Gogol'e dair bildiğim ne varsa, zihnime üşüşüverir!
Derken mujikler, soylular, ayaklanmalar, Rasputin, Neçayev ve ötekiler...
***

Nitekim tam tahmin ettiğim gibi oluyor.
İstanbul'a yeni gelen kışın etkisi çekip gidiyor sanki! Onun yerini Rus bozkırının keskin ayazı alıyor.
Çünkü bazı tablolar Dostoyevski'nin "İnsancıklar"ının; hatta Gogol'ün "Palto" sunun resme dökülmüş hali gibi!
Müzenin iki katını kaplayan 65 tablonun her birinin ayrı bir hikâyesi var.
Sergi 20 Mart'a kadar burada! Bence meraklısı yine de "daha vakit var, nasılsa" dememeli! Gidip görmeli bu sergiyi. (Vurgulamak isterim; burada konu resim sanatı değil, derin izler bırakıp tarihe karışmış bir "dünya!")
***

Müzeden çıkıp İstiklal'e doğru yürürken ayağım fırtınaya direnemeyip dağılmış şemsiyelerin kalıntılarına takılıyor.
Bir yerlerden Hindi Zahra şarkıları çalınıyor kulağıma.
Pasaj girişlerindeki tezgâhlarda rengârenk desenli, tüylü, yünlü kulak ısıtıcılar ve bereler satılıyor. Genç kızlar kuyrukta! Üşümek biraz da varsayımsal! Belli ki onların da açık göbekleri değil ama kulakları fena üşüyor!
Benim aklımsa hâlâ biraz önce gördüğüm tablolarda.
Hele elinde taze çiçeklerle eşikte duran tatlılar tatlısı minicik kız çocuğunun o ürkek gülümseyişi!
Unutulur gibi değil!
Sergiye giderseniz, Karl Lemoh'un "Yaz tebriği" tablosuna bakın.
Çocuklara...
Ve güneş ışığına...
Sonra kulağımı çınlatın!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Haşmet Babaoğlu Arşivi