M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

İlm-i Siyaset ve Kaldırılacak Yasaklar

İlm-i Siyaset ve Kaldırılacak Yasaklar

Geçmiş iktidar süreçlerine bakıldığında sekiz yıl uzun bir süre sayılabilir.

Bu yüzden, Ak Parti’nin bu sürede aldığı mesafe, iyisiyle kötüsüyle elbette değerlendirilecektir.

Değerlendirmeyi yaparken süreyi iyi tahlil etmek, zamanı, zemini, konjonktürel şartları dikkate almak gerekir.

Ancak, herkesin bu değerlendirmeyi kendi zaviyesinden yapması da doğal karşılanmalıdır.

Yapılan güzel hizmetleri hiç görmeyip hep olumsuzlukları öne çıkarmak ne kadar haksızlıksa, hep yapılanları öne çıkarıp olumsuzlukları hiç görmemek de o kadar haksızlıktır.

Doğru şeylerin yanında, eksik veya yanlış şeylerin de olduğunu kabul etmek, iktidara itibar kaybettirmez, aksine kazandırır.

Dolayısıyla yapılanların yanında yapılamayanları da açıkça itiraf edip dile getirmek, bir erdemliliktir.

***

Daha önce de yazmıştık.

28 Şubat sürecinde çıkarılan mevzuat ve uygulamaların pek çoğu hâlâ yürürlüktedir.

Anayasa değişikliğini gerçekleştirmeden, hâlâ değiştirilecek pek çok mevzuatın bulunduğu erbabınca malumdur.

Bu günlerde; içki, heykel ve Kanuni dizisi gibi, bir kaşık suda fırtına kopartılan yapay tartışmalarla iktidar kendini boş yere hırpalattırmaktadır.

Keşke bunlarla ilgili köklü yasal düzenlemeler yapılsa da böyle olsa, ne gam!

Bu konularda atılan taşlar, kükreyen sesler maalesef boşa gitmektedir.

Bunları “seçmene selam” olarak görmek de, seçmeni “anlamaz” yerine koymak demektir.

Hele, son Telekom Arena protestosunun abartılarak adeta bir “taraftarlık” yarışına sokulması hiçte makul olmamıştır.

Sırf Başbakan ıslıklandı diye tuttuğu takımın taraftarlığını askıya almak ya da artık takım tutmaktan vazgeçmek, meseleyi çözmek yerine daha da düğümlemek olmaz mı?

Böyle bir çıkış, o takım taraftarlarının tepkisini ve öfkesini daha da kabartmaz mı?

Sayın Başbakan, bakanlar ve parti mensupları, TOKİ Başkanı’nın stad açılışında yaptığı konuşmayı iyi dinleselerdi, öfke kıvılcımını kimin ateşlediğini ve protestolara kimin sebep olduğunu daha baştan anlamış olacaklardı.

Daha sözlerinin başında, ev sahibi kulübün ismini zikrederek taraftarlarının taparcasına sevdiği kulübünün yönetimini yerden yere vuran TOKİ Başkanı, ilm-i siyaseti bilmeyişinin kurbanı olarak hem kendini hem hükümeti hem de tuttuğu kulübü ateşe attığının farkına varamamıştır.

Fanatizmin zirve yaptığı statlarda, ölümüne tuttuğu kulübünün aleyhine yapılan tek hareketin, konuşulan tek kelimenin, o toplumu protestonun da ötesine taşıyacağını iyi bilmek gerekir.

Keşke, TOKİ Başkanı o talihsiz konuşma metnini önceden bir siyaset bilimciye, bir sosyologa veya âkil bir danışmana gösterseydi!

Bu gerginlikler, ne yazık ki devleti yönetenlerle yönetilenleri karşı karşıya getiren ve enerjilerin boşa harcandığı fuzuli gelişmeler olarak kayda geçmiştir.

***

Hükümet, enerjisini böyle boş şeylere değil, ülke ve toplum yararına yapacağı düzenlemelere harcamalıdır.

İşte onlardan biri de, Polis Akademileriyle ilgili yapılan düzenlemedir.

28 Şubat’ın bu günlere miras bıraktığı haksız uygulamalardan biri olarak İHL mezunları, bu Akademilere giremiyor ve polis olamıyordu.

Sebep?

Bu yasağı koyan irade, imam hatipliyi polis teşkilatının içinde görmek istemiyordu.

Ama halk, bu iradeyi 2002’de sandığa gömdü ve bir imam hatipliyi sadece polisin değil devletin de başına getirdi.

Buna rağmen bu yasak bu güne kadar kalkmadı, kaldırılmadı.

Bunun gibi devam eden daha pek çok yasak yeni düzenlemelerle kaldırılmayı bekliyor.

Şimdilerde hazırlanan ÖSYM ile ilgili yeni düzenleme meclisten geçerse, her lise mezunu gibi imam hatip liseliler de artık polis olabilecekler.

Danıştay’ın LES başvurularında başörtüsü ile ilgili garip kararı, 28 Şubat zihniyetinin devam ettiğinin bir kanıtı olarak karşımıza yine çıkmış bulunmaktadır.

Bunlar mücadeleyi tazeleyen, azimleri bileyen, seçmeni ateşleyen kararlardır.

Bütün bunlar, bu kararı veren zihniyetin aleyhine neticelenecek ve iktidara yarayacak olan gelişmelerdir.

***

Lâfa geldiğinde, herkese “hak ve özgürlük” diyenlerin, “eğitimde fırsat eşitliği”ni savunanların, “adalet ve hukuk” herkese lazım iddiasında bulunanların, geç de olsa yapılan bu tür düzenlemelere alkış tutmaları gerekir.

Aksi halde, konu imam hatiplilere gelince farklı düşünmeleri, onların ideolojik saplantı içinde olduklarını gösterir.

Bu Ülkede herkes, şayet Anayasa önünde eşit ve birinci sınıf vatandaş ise, umarız imam hatiplilerin “Harp Akademileri”ne girdiği günleri de görürüz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi