M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Ahlâk Açılımına Acil İhtiyaç Var

Ahlâk Açılımına Acil İhtiyaç Var

Yaşı müsait olanlar iyi hatırlar.

Yakın geçmişte "yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, zimmet, irtikap" suçları dendi mi, insanların tüyleri diken diken olurdu.

Dahası, bunu yapanlar toplum içine çıkamıyacak derecede aşağılanır ve dışlanırlardı.

Bu suça bulaşanları Osmanlı döneminde şahitlikleri bile kabul edilmezdi.

Şimdi öyle mi?

Tam tersine, bu çirkin işlere alet olmayan dürüst insanlar dışlanmakta, hatta yer yer mağdur edilmektedir.

***

Özellikle zimmet ve rüşvet suçlarından son 15 yılda 60 binden fazla devlet memuru hakim önüne çıkmış.

Suçu sabit görülenlerin hepsi, hapsi boylamış...

Tabi bunlar sadece devlet memuru olanlar.

Özel sektör, askeri ve sivil alanda görev yapanlar, bu rakama dahil değil.

Delil yetersizliğinden veya başka sebeplerden dolayı davası düşenleri de hesap ederseniz, olayın vehameti ortaya çıkar.

Üstelik bu rakamlar, müslüman Türkiye'de yaşayan insanlara ait.

Yani, bunlar adı "müslüman" memurlar!

***

Geçtiğimiz günlerde gümrüklerde ortaya çıkarılan "rüşvet çetesi" bunun en çarpıcı örneği değil mi?

Sadece gümrükleri mi?

Rüşvetin girmediği mekan acaba var mı, dersiniz?!..

Peki, bu necip ve asil millete ne oldu da, bu derece bozulup kimliğinden uzaklaştı!?..

Bu insanlar nasıl bu kadar kolay dejenere oldu?

Vicdanlar bu kadar kolay dümûra uğrayabilir mi?

Rüşvet'le karın doyuranlar, bu dünyanın sonunu ve öldükten sonraki hayatı hiç mi düşünmezler?

İnsanların gözünü bu kadar kör eden, basiretini bağlayan, beynini esir alan şey nedir acaba?

Akl-ı selim sahibi, sağduyulu ve duyarlı bilim adamlarımızla siyasetçilerimizin bu sorulara ciddi ciddi kafa yorup acilen çözüm üretmeleri gerekiyor.

Yoksa, toplum da, devlet de buna dayanmaz, çöker...

Unutmayalım, devletlerin yıkılmaları küfür düzeninden değil, zulüm düzeninden dolayıdır.

İşte dün Tunus örneği, belki yarın Mısır ve diğerleri...

***

Kanaatime göre, bu olumsuzlukların sebeplerinin en önemlisi eğitim sistemimizdir.

Yıllardan beri okullarda yetiştirdiğimiz ve eğittiğimiz nesil, bu nesil değil mi?

Kuşkusuz, gazete, radyo, televizyon, internet ve hatta cep telefonlarının da etkisi büyük.

İletişim açısından dünyamız kocaman bir köy haline geldi.

Hiç, lâfı eğip büğmeye gerek yok!

Bir insanda; ya "Kanun" korkusu olacak, ya "Allah" korkusu!

Zaten Allah korkusu taşıyanlara, suçlar için Kanuna bile gerek yok.

Kanun, daha çok Allah'tan korkmayanlar için geçerli, yaptırıcı veya caydırıcıdır.

Batı, bugün "Kanun" gücüyle ayakta duruyor.

Biz ise, yakın zamana kadar "Allah" korkusu ile idare etttik.

Ama, zayıflayan iman ve İslamî hayat, bize bunları da zayıflattı.

Adı müslüman da olsa, çoklarına "Allah" korkusu kâr etmez oldu.

Zaten, "Kanun" korkusu da yok!

Çünkü, kanunlar adil ve eşit uygulanır olmazsa, davalar akıl almaz entrikalarla yön değiştirip dosyanın onanması veya bozulması pazarlığa konu edilirse, o kanunların yaptırım gücü olabilir mi?

Bu zafiyetlerin sebepleri bellidir:

Manevi duygulardan mahrumiyet, dini bilgilerden yoksunluk, vicdani değerlerden uzaklık, bunlar en can alıcı sebeplerdir.

İnsan şahsiyetini inşa eden bu önemli değerler, küçük yaştan beri uygulanan eğitimle giderilir.

Milli Eğitim temel Kanunu'nunda bunların mevcut olması bir şey ifade etmiyor, uygulamadıktan sonra!

***

Konumuzu, yaşanmış bir anekdotla bitirelim.

İstanbul'da bir bilim adamının müsafiri olan Alman Profesör, şehri gezdikten sonra Türk dostuna şöyle der:

"Sokaklarda gözleri pırıl pırıl, bakışları zeka fışkıran cevval çocuklar gördüm, küçücükler!

Ama bakıyorum da, üniversite çağından sonra durgun, bezgin ve gayesiz insanlar çoğunlukta.

Bana söyler misiniz, okullarda siz bu çocuklara nasıl bir eğitim uyguluyorsunuz ki, büyüdüklerinde böyle aptallaşıyorlar!?.."

Bir yabancının bu gözlemi, bize çok şey anlatıyor değil mi?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi