Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Ergenekon beni de mi çeldi?

Ergenekon beni de mi çeldi?

Philip Roth okudunuz mu, bilmem... Bir şey okur musunuz, onu da bilmem... Sözüm, “Ergenekon seni de mi çeldi?” diyen arkadaşa ve onun ardıllarına...

Kara listeler tarihine, yani “McCarthy Amerikası”na şık bir gönderme yapan Roth’u okumalısınız.

Ben öyle yapıyorum... Kaç gündür zihnimde uçuşup duran soruların cevabını “Bir Komünistle Evlendim”de buldum

Kaygılıyım...

Kaygımdan “bazı kitaplara” vurdum...

Bunun, daha az dışarı çıkmak, daha az telefon görüşmesi yapmak, zaten seyrelmiş “kahvehane temaslarını” minimuma indirmek, daha çok düşünmek gibi yan etkileri var.

Kaygımdan, Ayfer Tunç’un “Yeşil Peri Gecesi”ne sardırdım ve ilk kez bir romanını beğendim... “Soylu Sınıfın Sonbaharı”na göz attım ve “İngiliz hayatında küçümsediğim, değersiz bulduğum ne varsa, Murdoch’ta yerleşmiş kalmıştır” cümlesine bayıldım... Zaten hep gözde olan “Yeşil Palmiyeler”in yazarına bir kez daha vuruldum...

Sonuncusu, Güney’in bahtsızlığını “ses” ve “öfke” olarak duyurmuş büyük ustanın, Faulkner’ın piyangodan çıkmış romanıdır. Mutlaka okumalısınız...

Madem öyle, hemen söyleyeyim:

Ergenekon beni çelmedi...

Soner Yalçın ve avenesinin derdest edildiği günün ertesinde, ben de Bakırköy Adliyesi’ndeydim ve Ergenekon örgütüyle teşrik-i mesaisi saptanmış eski bir yargı mensubunun açtığı davadan yargılandım.

Kaygım, Taksim’e yürüyen zevatın “prematüre kaygısıyla” örtüşmüyor.

Nümayişçilerle aynı duyarlık temelinde buluşmamız bu nedenle mümkün değil.

Bu nedenle Taksim’e yürümedim.

Bu nedenle, “Hepimiz Nedim’iz, hepimiz Ahmet’iz korosuna” katılmadım...

Bu nedenle, “Korku duvarını aştım... Beni de Silivri’ye göndersinler... Zaten üç saat yatmışlığım var” diyen sahtekârlara yüz vermedim.

Bu nedenle, “memlekette sivil faşizm var” diyen ablaları ve ağabeyleri ciddiye almadım.

Hayatının önemlice bir bölümünü cezaevinde geçirmiş İsmail Beşikçi 17 ay ceza aldı, bu arkadaşları ve “ablaları” Taksim’de göremedik.

Mehmet Baransu 100 yılla, Şamil Tayyar 50 yılla yargılanıyor.

Taksim yolcularından ses yok...

Memlekette McCarthy dönemini başlatacak (!) “yandaş gazeteciler” hakkında açılmış davaların sayısı 4 bini geçti... Mahallenin Ayşenur Ablası, gözlerini belerte belerte, “Korkuyorum... Bu gidiş nereye?” diye sormuyor.

Mehmet Metiner, Şivan Perwer ve Muhsin Kızılkaya, eli kanlı terör örgütünün ölüm tehdidi altında yaşıyor... Soner Yalçın’ı “özgürlük kahramanı” ilan edip ödüle boğan basın kuruluşundan itiraz yok.

Nedim’i tanırım... Ahmet’i tanımam...

Nedim’in darbe kovalayan bir örgütle organik ilişki içinde olduğuna asla ihtimal vermem... Savcının elinde “tutuklanmasını” haklı çıkaracak bağlantılar ve deliller var mıdır, bilmiyorum... “Bekleyelim, görelim...” derim ama bu beklemenin yıllara yayılmasından, tutukluluğun cezaya dönüşmesinden de korkarım.

Kaygım şu:

Bugüne kadar “McCharty uygulamalarına” itiraz etmemiş, hatta varlıklarını ve medyadaki konumlarını McCharty uygulamalarına borçlu zevatın, Nedim ve Ahmet üzerinden manipülasyona kalkışmaları...

Bu tutuklamalar, nerden bakarsanız bakın, Ergenekon soruşturmasına zarar vermiştir ve Murat Belge’nin de altını çizdiği gibi, “ortaya çıkmış olguların inandırıcılığını” zedelemiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi