Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Git kendini denize at

Git kendini denize at

Ben Mustafa Özyürek’in yerinde olsaydım, kendimi Sarayburnu’nda denize atardım.

Muhtemelen ölürdüm.

Ölürken de, kuvvetli bir mesaj vermiş olurdum... “Gazi Paşa, Gazi Paşa” derdim, “vaktiyle biz gençlere emanet ettiğin CHP, Ergenekoncuların, sağdan çarklı ulusalcıların, Ankara tüccarlarının, Demirel’den icazetli kifayetsizlerin, Kürt demeye yüksünen Kürtçülerin, sağcılıkla solculuk arasında salınan eyyamcıların, kuzu postuna bürünmüş Kemalistlerin dergâhı haline mi gelecekti?”

Değişmişler...

Mustafa Özyürek yok, Rıza Türmen var.

Önder Sav yok, Mustafa Balbay var.

Kemal Anadol, Mehmet Sevigen, Yılmaz Ateş yok, Mehmet Haberal var.

Fikri Sağlar yok, Sinan Aygün var.

Ercan Karakaş yok, Emine Ülker Tarhan var.

Hakkı Süha Okay yok, Oktay Ekşi var.

En laik Canan Arıtman yok, daha da laik Bihlun Tamaylıgil ve Nur Serter var.

Bütün bu “yok”ları ve “var”ları topladığınızda, ortaya bir “çorba” çıkıyor ama bunun da değişimle, dönüşümle alakası bulunmuyor.

Statükoyla arasına mesafe koyması gereken CHP, statüko artıklarının partisi haline geliyor...

Darbelerle nasıl mücadele edilirmiş, iktidara geldiğinde bize bunu gösterecek olan Kemal Kılıçdaroğlu, darbecilikten yargılanan isimleri parlamentoya taşıyor.

Haa, Berhan Şimşek de yok...

Enver Aysever olacaktı da, olamadı... “Mehmet Haberal ve Ergenekoncuların bu partide ne işi var? Bunlar bize oy kazandırmaz...” dediği için çizik yedi, listede “seçilemeyecek” bir sıraya atıldı.

Dersim beyanatından sabık Onur Öymen de yok.

Buna mukabil, Umut Oran ve Çetin Soysal var.

Hangisinin Öymen’den daha demokrat, daha değişimci, daha statüko karşıtı olduğunu bilen beri gelsin.

Bir de Süheyl Batum var ki, askerin darbe yapanını seven Batum’un niçin parlamenterlikle taltif edildiğini çözebilmiş değilim.

Merakımı muciptir:

Bu ülkede “statüko” denildiğinde akla gelen ilk isim olan ve her taşın altında “irtica” arayan Oktay Ekşi, kendisini değiştirmeye azmetmiş CHP’ye ne katacak? Parlamento dışındayken, “siz çok olmaya başladınız” der, muarızlarını “Menderes’in akıbetiyle” korkuturdu... “Darbeyle korkutma” hevesini bundan sonra parlamento çatısı altında mı giderecek?

Sinan Aygün kimdir?

Başarılı bir tüccar olan, başka da bir şey olmayan Sinan Aygün hangi bilgisi, birikimi ve müktesebatıyla değişim arzularına cevap verecek?

Demirel’den icazetli olmak dışında “belirlenmiş” bir başarısı ve ayırıcı niteliği bulunmayan Mehmet Haberal, sosyal demokrat dönüşümün neresinde duracak? Rahmetli Ecevit’e vermeye çalıştığı “çalışamaz” raporunun ödülü müdür bu adaylık?

Mebzul miktar da eski DYP’li varmış listede... Birçoğu milletvekilliği, İl Başkanlığı filan yapmış.

Hepsi de Baba yadigârı...

Birinin Bursa’dan, “seçilebilecek” yerden aday gösterildiğini biliyoruz...

Diğerleri Ankara ve İstanbul listelerine serpiştirilmiş durumda.

Baykal da, 2007 seçimi öncesinde, olmayan “merkez sağa” doğru ürkek bir açılım yapmış, Baba yadigârı bazı isimleri partiye monte etmişti.

Kılıçdaroğlu, direkt sağdan gidiyor... Daha pervasız.

Herhalde, sağdan giderek solu bulacak.

İyi de birader, direkt soldan giderek solu bulsan, daha kestirme bir yol izlemiş olmaz mısın?

Derin Devlet’in gözden düşmüş piyadeleriyle mi özgürlükçü, sosyal demokrat, evrensel değerlerle uyumlu “iktidar programını” hayata geçireceksin?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi