Haşmet Babaoğlu

Haşmet Babaoğlu

Hızır...

Hızır...

Bilmiyorum...
O gün...
Sabaha karşı gelip saçlarını okşayacak Hızır'ı bekleyerek yatağa giren ve heyecandan gözü uyku tutmayan çocuklar var mı hâlâ?
Mutfağa akşamdan süt bırakan ve Hızır'ın parmağını daldırıp maya çalmasını bekleyen kadınlar...
"Hızır hakkı" için adak adayan erkekler...
Henüz gün doğmadan uyanıp Hızır'a rastlamak umuduyla önce evi kolaçan edip sonra dışarı çıkıp dolaşanlar var mı hâlâ?
Pek emin değilim!
Malum...
Gelenek dediğimiz şey artık bir tür "hoşluk" ya da "sosyal kimlik gösterisi" olup çıktı. İnanç daha içerilerde bir yerlerde saklanıyor...
Ya da şu "akıl çağı"na daha fazla tahammül edemeyip ortalıktan tümüyle çekiliyor.
***

Yine de...
Çoğu zaman kadınlar...
Ah, zaten hep kadınlar...
Bütün kalpleriyle Hızır Aleyhisselam'ı anıyorlar.
Darda kalan birinin yardımına koşulmaya görsün, bir ağızdan tarifini yapıyorlar: "Hızır gibi yetişti!"
Edep erkân görmüş kimi yaşlılar dünyanın ahvalinden gönülleri bulandığında "Yetiş ya Hızır" diye onu çağırıyorlar.
Yetişmek...
Bir fark etsek, ne çok şey öğretiyor bize bu kelime!
Tam zamanında imdada koşmak!
Susuzluk bedeni kurutmadan, sıkıntılar ruhu soldurmadan...
Kötülük galebe çalmadan...
Adalet geç kalmadan...
Orada olmak!
Yetişmek dediğimiz, aslında yeşermek, yeşillendirmek! (Hızır=Hıdır!)
***
Bir de şairler var!
Hızır'a ve onun bilgisine, bilgeliğine inanan; onunla arkadaşlık eden şairler...
"Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır" diyerek bize bahar mevsimlerinin hikmetini hatırlatan ve "Hızır'la Kırk Saat" geçirip bunu dizelerine aktaran Sezai Karakoç mesela.
Rahmetli Ömer Lütfi Mete'nin "Gülce" şiiri geliyor şimdi aklıma.
Onun bir aşkın eşiğinde; yani uçurumun kenarında durup Hızır'ı yardıma çağırışı nasıl da ürperticidir! "Bir gamzelik rüzgâr yetecek Ha itti beni, ha itecek Güzelliğin zulme çaldığı sınır Uçurumun kenarındayım Hızır."
***

Sakın demeyin ki...
Bunlar etnografik inançlar, akılla bilimle ilgisi yok!
Veya...
Demeyin ki...
Hepsi hurafe, dinle ilgisi yok!
Bunlar ayrı konu, oturur konuşur, tartışırız!
Benim derdim...
Hıdırellez geleneği ve Hızır inancından kalkarak bir halkın yüzlerce yıl diri kalmış tahayyül gücünü ve zengin gönlünü selamlamak!
Bir de...
Belki duyar diye bu yazıyı fırsat bilip sormak istiyorum...
Nerede kaldın ey bahar? Yetiş!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Haşmet Babaoğlu Arşivi