Serdar Demirel

Serdar Demirel

Katı laikliğin esneyen dili

Katı laikliğin esneyen dili

Cumhuriyet dönemi siyasi hayatımızda laikliğin en katı formunun hâkim olduğunu dünya âlem bilir. Dinî değerler özenle siyasi hayattan ve dinî kavramlar da siyasi literatürden tasfiye edilmiştir. Bu meyanda Milli Şef İsmet İnönü’nün Allah’ın (c.c) ismini bile anmaktan imtina etmesi, sık sık hatırlanan bir anekdottur.

Bugünlerde bu katılığı epey esnettiğimizi düşünüyorum. Bunu, Cumhuriyet Halk Partisi’nden Türkiye Komünist Partisi’ne kadar siyasilerin halkın önünde siyasi muhaliflerini eleştirirken zaman zaman din diline referansta bulunmalarında görüyoruz.

Mesela ideolojisi ateizm üzerine kurulu komünist bir lider siyasi rakiplerini eleştirirken “Allah çarpar!” diyor.

Geçen Pazar akşamı, TRT Haber’de gazeteci yazar Nuriye Akman’ın sunduğu Akılda Kalan programına Türkiye Komünist Partisi’nin genç lideri Erkan Baş konuk olmuştu.

Erkan Baş, TKP’nin yeni CHP’ye neden karşı olduğunu açıklarken; “CHP, Ak Parti tarafından açılan yolun rayına sokuldu ve Ak Parti ile aynı rotada devam ediyor” tesbitini yaptıktan sonra, “Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de laiklik hususunda bir tehdit olduğunu düşünmüyorum sözüne ben şöyle cevap veriyorum. Bunu söyleyeni Allah çarpar” dedi.

Bunun üzerine Akman’ın serdettiği; “Allah kelimesini siz ancak çarpması için mi, bir siyasi araç olarak mı kullanıyorsunuz?” itiraz cümlesi izleyicilerde bir tebessüm oluştursa da, bugün gelinen aşamada karşımızda Lafza-i Celâl’i telaffuz eden komünist bir liderin var olduğunu gösteriyor.

BDP’nin sivil itaatsizlik diye başlattığı meydanlarda Cuma Namazı kılma girişimi de bu çerçevede ele alınabilir. Marksist-Leninist bir gelenekten gelen katı laik bir partinin Cuma Namazı’nı siyasi bir eylem tarzına dönüştürmesi trajikomik olsa da sonuçta dinî ibâdet ve sembollerin siyasi malzeme olarak kullanılmasının katı laik söylemleri yumuşattığını düşünüyorum.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Statükonun Allah’ı” (Hâşâ) hakareti, yine CHP milletvekili adayı Binnaz Toprak’ın Zincirlikuyu Mezarlığı’nın kapısında yazan “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır” âyeti ile ilgili olarak “Bu sinir bozan bir şey” demesi imanlı her insanı incitse de, Başbakan Erdoğan’ı seçim meydanlarında dinî referanslara dayanarak cevap vermeye zorlamıştır.

Hakaret içeren ifadeleri bir tarafa bırakırsak ateist siyasilerin dahi dinî argümanlara müracaat etmesi katı lâikliği yumuşattığı için normalleşmeye hizmet etmektedir kanaatindeyim.

Siyasi muhaliflerini dinî argümanlarla vurmaya çalışan laik siyasilerin bunu böylesi bir hedefe matuf olarak yapmadıkları da sonucu değiştirmez.

Not: Malatya Kitaplığı Proje Koordinatörü Sayın Çetin ŞİŞMAN’ın geçen hafta yazımızla ilgili gönderdiği tashih notunu dikkatinize sunuyorum.

15.05.2011 tarihli ve “Hugo ve ‘Live It Up’ “ başlıklı yazınızda gerçekleştirmiş olduğumuz ‘Kitap Okuma Rekor Denemesi’yle ilgili eleştirileriniz için teşekkür ederiz; fakat düzeltmenizi istirham edeceğimiz bir durum söz konusu. Bu rekor denemesinde okuduğumuz Viktor Hugo’nun ‘Bir Garip Yolcu’ adlı metni bizim tercihimiz sonucu olarak okumuş değiliz. Guinness Rekorlar Komitesi’nin şart koştuğu bir metin olduğu için bu metni okumak zorunda kaldık. Yoksa belirttiğiniz gibi aşağılık kompleksinden kaynaklanan bir durum asla söz konusu olamaz. Bizler de sizin gibi bu etkinlikte kendi kültürümüzün ürünleri olan metinleri okumanın daha önemli olduğunun farkındayız. Bu konuda gerekli düzeltmeyi yapıp köşenizde yayımlamayı istirham ediyoruz. İlginiz için şimdiden teşekkür ederim!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Demirel Arşivi