Faruk Çakır

Faruk Çakır

İlk darbenin hesabı sorulmuş olsayd

İlk darbenin hesabı sorulmuş olsayd

Her ülkede ‘darbeciler’ olabildiği gibi, darbelere karşı çıkanlar da vardır. Ülkemizde ise darbe yaparak iktidarı ele geçirenler dün vardı, bugün de var. Darbe yapanlara ve yapmak isteyenlere ciddî anlamda hesap sorulmasa muhtemelen bundan sonra da aynı heves ve planlar olacak.
Türkiye’yi geri götüren ilk kanlı darbeye 27 Mayıs 1960’ta imza atıldı. Dönemin Başbakanı Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan zulmen idam edildi. (Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun. Ruhlarına birer Fatiha gönderelim...) Bu isimlerin haricinde yüzlerce kişi ağır hapis cezaları aldı, binlerce kişi mağdur edildi. Nihayetinde o karanlık günler geride kaldı ve darbecilerin planları bozularak Türkiye ‘büyük ülke’ olma yolunda ilerledi.
Derken, aradaki darbe planlarını hariç tutarsak; 12 Eylül 1980’de bir darbe daha yapıldı. 12 Eylül darbesi, 1960’taki darbeden ‘kaliteli darbecilik dersleri’ çıkardığı için daha münafıkane hareket etti. Neticede Türkiye’nin önünde hâlâ engel olarak duran 1982 Anayasası millete ‘hediye’ edildi. Darbeciler, bu anayasaya koydukları ‘geçici’ maddeler ile kendilerini koruma ve kollama altına aldılar. Bu sebeple darbeye imza atanlara bugüne kadar dokunulamadı.
Anayasa’da yapılan kısmî değişiklikler sonrasında 12 Eylül 1980 darbesine imza atanların başında olan dönemin Genelkurmay Başkanı Kenan Evren’e ve arkadaşlarına hesap sorulması gündemde. İlk olarak Evren’in ifadesine başvurulmuş. Medyaya yansıyan haberlere göre yetkili savcı, Evren’e, darbe ile ilgili olarak 12 soru sormuş. Evren de “TSK İç Hizmet Kanununun 35. maddesine dayanarak yönetime el koyduk” demiş. (Yeni Şafak, 7 Haziran 2011) Evren, savcının, “(Darbe yaptığınız için) Pişman mısınız?” sorusuna da, gazetelerdeki haberler doğru ise “Pişman değilim, bugün olsa yine yaparım” şeklinde cevap vermiş. (Zaman, 7 Haziran 2011)
Darbeciler her fırsatta “TSK İç Hizmet Kanunu, 35. madde”ye sığınıyorlar. Onlar da biliyor ki darbe yapmak, silâh kullanarak yönetimi değiştirmek anayasaya göre ve mevcut kanunlar göre suç. Buna rağmen istenildiği yere çekilmesi müsait bir maddeye sığınıp, kendilerini haklı göstermeye çalışıyorlar.
Gerçi darbe yapmak isteyen için tek başına her hangi bir kanun maddesi engel teşkil etmez. Darbeler, kanunlardan önce zihinlerin demokrat olmasıyla ve darbecilerin ‘hesap sorulacağını bilmeleri’ sayesinde engellenebilir. Keşke ‘ilk darbe’ kabul edilen 27 Mayıs’ın hesabı 12 Eylül 1980’den önce sorulabilmiş olsaydı. 27 Mayıs’ın hesabı vaktinde ve zamanında sorulmuş olsaydı, muhtemelen 12 Eylül’e imza atanlar bu cesareti bulamazdı. 27 Mayıs’a kanun önünde hesap sorulamadığı için ‘ara darbeler’ hariç, hâlâ sancıları çekilen 12 Eylül darbesine de imza atıldı.
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin de, Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesi ile ilgili olarak, “Aslında bu maddenin İç Hizmet Kanunu’ndan da çıkarılması ve bu tür yorumlara mahal vermeyecek hale getirilmesi gerekirdi. Şu ana kadar yapılmamasını eksiklik olarak değerlendiriyorum ama ne o madde, ne de başka bir yasal düzenleme demokratik bir ülkede, parlamentoyu feshederek idareye el koyma yetkisi vermez hiçbir silâhlı kuvvetlere” demiş. (AA, 7 Haziran 2011)
Doğru tesbit, ama yetmez. Siyasetçilerin, hele hele iktidarda olanların “keşke”den ziyade “işte” demelerini ve doğruları yapmalarını ister ve bekleriz. Darbelere bahane edilen “35. madde”nin değişmesi gerektiği ben bildim bileli konuşulur. Lütfen, bir konuşulsun, bin yapılsın! Eski ve yeni bütün darbecilerden mutlaka kanun önünde adil bir şekilde hesap sorulsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Çakır Arşivi