Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Rejimlerin kasaları

Rejimlerin kasaları

Yahudi zenginleri genelde savaş zenginleridir. Waterloo'dan beri böyledir. Sebebi savaş zamanları zenginliğin spekülatif olarak arttığı dönemlerdir. Her savaşın kaybedenleri ve kazananları vardır. Kazanan zenginleri ve kaybeden zenginleri de vardır. Yani savaş her cephede caridir. Devletlerin mafyaları ve zenginleri vardır. Sözgelimi, İtalya'da Berlusconi 'devlet mafyası' olarak da anılmaktadır. Bunun doğruluğunu veya yanlışlığını ancak bilenler bilir. Bunun ötesinde Türkiye'de de devlet zenginleri olduğu söylenir. Her dönem zenginleriyle birlikte yükselir. Bir de değişmeyen zenginler vardır. Koç, Sabancı vesaire gibi. Arap ülkelerinde de böyle. Arap Devrimi veya baharı olmadan evvel Arap ülkelerinde kim kimdir fazla bilmiyorduk. İç çekirdeğin zenginlerini de bilmiyorduk. Arap baharı sayesinde Arap rejimlerinin gizli kasalarını da öğrendik. Tunus'ta Yasemin Devrimiyle birlikte ailenin, devletin bütünü üzerinde egemenliğini gördük. Leyla Trablusi'nin ve kardeşlerinin uzun kolları devletin bütün erklerine sarkmıştı. Lakin bu devlet yapısının laçkalaşmasını ve bozulmasını da beraberinde getirmişti. Devlet kurumları üzerindeki disiplin kalkmış ve samimi ilişkilerin yerini riyakar pozlar almıştı. Bu elbet de uyumsuzluğunu da körüklemiştir. Rejim bundan dolayı çok çabuk bir sürede ve kolaylıkla çöktü. Tunus'taki Yasemin Devrimiyle birlikte ailenin zengin damadıyla da tanıştık. Daha doğrusu damat yakın plana geldi ve basının üzerine zoom yapmasıyla birlikte on parmağında on marifet olan damadı tanımaya başladık. Rejim damat üzerinden dini alana da el atmıştı. Bu alanı da boş bırakmıyordu. Kendisine uygun kalıpta ve bağlamda dini söylem üretiyordu. Dini söylemi damat üzerinden şekillendiriyor ve yeniliyordu. 11 Eylül sonrasında ABD'nin de istediği gibi. Damadın faaliyet alanından birisi de yayıncılıktı. Sabah gazetesi ve Zeytune TV gibi basım yayın organlarını işletiyordu. Aile kaçınca damat da kaçtı. Körfez ülkelerinden birisine yerleştiği söyleniyor.

Suriye'ye gelince; Zeynelabidin Bin Ali'nin damadı Sahr Materi'nin yerini bu ülkede dayıoğlu Rami Mahluf almıştır. Rami Mahluf da ihalelerle birlikte basın ve yayınla da ilgileniyor. Uydudan yayıncılık yapan Dünya TV kendisine ait. Ayrıca özel sektör olarak faaliyet yürüten Vatan gazetesi de Rami Mahluf'a ait. Galiba Rami Mahluf da yolun sonuna geldi. Zira batılı ülkeler Rami Mahluf'u da kapsayan kara liste yayınladılar. Bunun üzerine Rami Mahluf canibinden bir açıklama geldi ve artık ihalelere katılmayacağı ve bunun yerine kendisini hayır işlerine adayacağı duyurdu. Kârlı işleri ve ticareti bırakmıştı. Anlaşıldığı kadarıyla Rami Mahluf, Suriye rejiminin atmış olduğu ilk safra. Türkiye gibi ülkelerin son sıralarda yaptığı telkinlerin hedefi de, ülke üzerinden tekelistanı kaldırmak ve güvenlik üzerine kurulu rejimin kalıbını değiştirmekti. Elbette ki Rami Mahluf'un bu zoraki çekilişine inanmak mümkün değil. Fırsatını bulursa yeniden geri dönecektir. Lakin bundan böyle eski fırsatı bulabilecek midir? Asıl soru budur. Mahluf ile birlikte hesapsız ve keyfi bir dönem kapanıyor. Hatta Rami Mahluf'un bundan önce elindeki bazı şirketleri devrettiği de biliniyordu. Kan dessas para ise hassas ve nazlıdır. Ve krizin ilk işaretlerinden birisi paranın el ve yer değiştirmesidir. Suriye rejiminin sarsıldığının ilk işareti sermayenin geri çekilmesi, kendisini gizlemesi veya el değiştirmesidir. Rejimin sarsıntısı ilk mali alanda kendisini gösterdi. Salih Ali Cum'asındaki en önemli gelişmesi Rami Mahluf'un ticari faaliyetlerini askıya aldığını açıklamasıdır. Bu Suriye rejiminin somut gerilemesidir. Çöküşün başlangıcıdır.

Mısır'da rejimin kasası ise Alaa Mübarek idi. Cemal siyasi işlere Alaa ise mali işlere karışıyordu. Onların gazetelere fazla ihtiyacı yoktu. Yarı resmi bütün yayın organları ellerinin altındaydı, işlerini görüyordu. Mısır'da ulusal üç büyük gazeteden biri olan ve yarı resmi özellik taşıyan Cumhuriyet gazetesinin yayın Yönetmeni Mahfuz Ensari, Cemal Mübarek'in kendisinden babasını sansürlemesini istediğini açıkladı. Tunus'da Leyla Trablusi kocası Zeynelabidin'i sansürlerken Mısır'da bunu Cemal Mübarek yapıyor. Suriye'de ise acaba kim kime hükmediyor? Beşşar Mahir'e mi, yoksa Mahir Beşşar'a mı? Yakında kokusu çıkar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi