Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Wolfowitz ile Apo gergefinde

Wolfowitz ile Apo gergefinde

Bir zamanlar Kanal 7 kulisinde gazeteci Ayşe Önal ile sohbet ediyorduk. Bana Türkiye'nin askeri anlamda yenildiği, PKK'nın ise galip geldiğini söylemişti. Ya da bu mealde sözler sarf etmişti. Geçmiş gün belki şimdi hatırlamaz. Zaten önemi de yok. Bu sözlerin üzerinden yıllar geçti şimdi aynısını Cengiz Çandar yine satır aralarında ve mealen söylemekte ve bunun üzerine de yeni bir çatı bina etmektedir. Türkiye'ye hiçbir çıkış kapısı bırakmayan Cengiz Çandar, çözümü PKK veya onun çizgisindeki oluşumların isteklerini harfiyen yerine getirmekte görüyor. Yani 'beklenen çözüm' Apo'nun direktiflerinde! 'Ve Aleykümselam Apo!' başlıklı yazının yer aldığı Taraf sayısına (27 Haziran 2011) konuşan Cengiz Çandar, Neşe Düzel'e; Türkiye'deki Kürtleri (kendinden menkul temsilcilerini elbette) ancak Kuzey Irak ayarında ve üzerinde bir modelin veya yapılanmanın tatmin edebileceğini söylüyor. Bu 'Çandar çıtası' gerçekten de bugüne kadar PKK ve yandaşlarının bile telaffuzda cesaret edemediği istekler. Kuzey Irak modelini aşan bir model doğrudan bağımsızlık veya ona en yakın model demektir. İkincisi, Kuzey Iraklı Kürtler bu statüyü ne kendi başlarına ne de Iraklı Araplarla uzlaşarak veya anlaşarak elde etmişlerdir. Kuzey Iraklı Kürtler bu statüyü işgalcilere eklemlenerek (embedded bir biçimde) elde etmişlerdir. Taraf gazetesinin mezkur sayısında Apo'dan kafadarlara; Yasemin Çongar, Ahmet Alkan ve Cengiz Çandar ve Hasan Cemal'e selam var. 'Aleyküm selam' başlığının sırrı da burada yatıyor. Yani karşılıklı olarak selam alışverişinde bulunuyorlar. Abdullah Öcalan ameliyat için hastaneye yatan Mehmet Ali Birand'ı ise unutmuş. Onu da unutmamış olsaydı selam bandosu tamamlanacak ve Wolfowitz'den Apo'ya bir hat çekilmiş olacaktı.

Bilindiği gibi, 1 Mart tezkeresinin Meclis'ten geçmemesi sonrasında Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand, Wolfowitz'le görüşerek ona 'çanak' sorular sormuşlardı. Wolfowitz'e 'çanak sorulardan' sonra bu isimlerin; Kürt meselesinde hazırladıkları raporlar ve yazdıkları yazılarla PKK'nın taleplerini seslendirdikleri görülüyor. Cengiz Çandar satır aralarında aslında PKK ve yandaşlarının nasıl bir hastalıklı yapıyı teşkil ettiklerini gizleyemiyor. Yandaşları için Apo'nun tanrı durumunda birisi olduğunu söylüyor. Ardından da bu totaliter zeminde onu demokrasi kahramanı ilan ediyor! Birlikte ortak yapı kurmayı teklif ediyor. Bu tahlille Apo'nun, Suriye halkının kurtulmak istediği Beşşar Esat veya Libya Lideri Kaddafi gibi bir kült olduğu ortaya çıkıyor. Bu ülke halklarının çoğunluğu bu kültleşmiş isimlerden kurtulmaya çalışsa bile Kaddafi ve Beşşar gibilerin samimi ve gönüllü yandaşları da var. Dolayısıyla Cengiz Çandar'ın ifadelerinden de yola çıkarak, aynen Başbakan Erdoğan'ın temas ettiği gibi kimi yandaşlarına göre Apo bir peygamberi ve onun ötesinde ilahı çağrıştırdığını söyleyebiliriz. İşte burada şu soruyu sormanın tam zamanı: Peki bazı dindarlar neden Apo'yu veya onun yörüngesindeki örgütleri seviyor veya tasvip ediyor? Bunun nedeni sağlıklı olmayan dindarlık anlayışıdır. Yaralı ve sakat dindarlık anlayışıdır. Bundan dolayı bazı yandaşları Apo için 'Mehdi' benzeri sıfatlar kullanabilmektedir.

Cengiz Çandar bazı dindarların bile efsununa kapıldığı PKK ve lideri için şunları söylemektedir: "PKK fena halde laiktir. PKK'nın yönetici kadrosunda, çok sayıda Alevi var. Kürt halkı içindeki Alevi oranının çok üstünde bir durum bu. Duran Kalkan, Mustafa Karasu, Ali Haydar Kaytan, Sabri Ok ve Rıza Altun... BDP'de de aynı durum sözkonusu..." Suriye rejimiyle geçmişte kurdukları ve gelecekte kuracakları muhtemel ilişkileri de yine şuubi-taifi ortaklığın bir ürünü ve tezahürü olarak görmek mümkün. Cengiz Çandar Taraf'a yaptığı konuşmasında Apo'yu çözümün merkezine oturtuyor. Apo'yu partner olarak takdim ediyor. PKK ve Apo'yu teröristlikten azat ederek onları partner derecesine yükseltiyor ve Taraf'a şunları söylüyor : "Türk devleti ve kamuoyu şu hakikati hiç akıldan çıkarmamalı. Türkiye'nin yanı başında Kürdistan Bölgesi Yönetimi var. Adı konmamış bir devlet orası. Bayrağı var ve resmi dili Kürtçe. Irak'tan çok ileri olan bir Türkiye'de Kürtlerin haklarının ve siyasi görüntüsünün Irak'la kıyaslanmayacak bir noktada olması. Kürtler tarafından kabul edilemez. Orada o örnek durdukça, Türkiye'de Kürtler çok geride kalamaz. Zaten özerklik, statü gibi isteklerin bütün ilham kaynağı Irak Kürdistan'ıdır. 'Onlar kadar olamayacak mıyız?' diyorlar..." Bu da çanak bir ifade. Bilindiği gibi, Kürtler orantısız bir biçimde işgalciler sayesinde Bağdat'daki merkezi idaredeki bütün kilit mevkilere sahipler. İstihbarat, ordu ve cumhurbaşkanlığını ellerinde tutuyorlar. Ayrıca Erbil'e gelirken Arapların önceden vize alması zorunlu. Sanki başka bir ülkeye geliyorlar. Vize rejimleri ayrı. Kürtler Bağdat'a giderken böyle bir zorunluluktan muaflar. Bu model Türkiye'ye uyarlanacak olursa: Batı'dan Diyarbakır'a vize ile gidilirken şarktan garba sınırsız ve vizesiz gidilecek... Cengiz Çandar bu konuşma ile uyanan fitneyi daha da uyandırmış, TESEV de raporuyla buna 'çanak tutmuş' oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi