M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Naşit Nuh Beye Mektup

Naşit Nuh Beye Mektup

Pek muhterem Naşit Nuh beyefendiye, Selam ve hürmetten sonra... Sen yanılamaz mısın diyorsunuz. İnsan yanılmaz olur mu? Elbette yanılabilirim.

Yazılarıma gelince:

Bunlar ortadadır, açıktır.

Muteber ve güvenilir ilmihal, akaid, fıkıh kitaplarına dayanarak verdiğim bilgilerde, şayet nakil ve yorum hatâsı yapmıyorsam yanılma yoktur. Çünkü bu konularda kendi re'yimle, kendi kafamdan yazmam.

Sahih bilgileri kendi üslubumla yazarım.

"Allahü Teala kemâl sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzehtir" diyorsam bunda yanlışlık, hatâ yoktur. Gerçeğin ta kendisidir.

İmamı Eş'arî ve İmamı Mâturidî hazretleri Ehl-i Sünnet'in iki itikad-inanç imamıdır derken de yanılmam. Vehhabîler bunu kabul etmezler ama bendeniz Ehl-i Sünnetim diyorum.

Dört hak mezheb vardır. Bu hususta icmâya yakın bir ittifak bulunmaktadır derken de yanılmam. Çünkü gerçeği yazmışımdır.

Ashabın hepsi din konusunda âdildirler, Müslümanları aldatmamışlardır derken de doğruyu söylüyorum. Ehl-i Sünnet dışı bir mezhep bu inanç ve görüşü paylaşmıyor olabilir. Bendeniz Ehl-i Sünnetin Ashab konusundaki görüşünü yazıyorum.

Şu anda Türkiye'de 200'e yakın Kur'an tercümesi, meâli ve tefsiri bulunmaktadır. Bunların büyük kısmı, icazetli müfessir olma ehliyet ve liyakatine sahip olmayan ehliyetsiz kimseler tarafından para kazanmak için çalakalem tasnif edilmiştir. Bazısında çok vahim hatâlar bulunmaktadır. İslam bunlardan öğrenilmez derken gerçeği mi söylüyorum, yoksa hatâ mı ediyorum?

Sultan-Halife Abdülhamid-i Sâni hazretleri zamanında ülkenin en parlak lisesi olan Galatasaray Sultanîsindeki bütün talebe günlük namazları okul imamının ardında okul camiinde cemaatle kılardı derken tarihî bir gerçeği yazıyorum.

Bu devirde hiçbir İmam-Hatip okulunda namaza bu kadar dikkat edilmiyor dediğim zaman elbette doğruyu söylüyorum.

Şeriat Kur'andan, Sünnetten, icmâ-i ümmetten çıkartılmış din hükümlerinin tamamına verilen isimdir. Şeriat ve din kelimeleri müteradiftir, eş anlamlıdır, özdeştir derken çok büyük bir hakikati beyan etmekteyim.

Necid'te zuhur etmiş o mezhep bâtıldır, bozuktur sözüm mü yanlış?.. Binlerce ulema, fukaha, müfessirîn, muhaddisîn, hükema, süleha, evliyaullah aynı şeyi söylemiştir, bendeniz onları tekrar ediyorum.

Bendeniz bu konuda Süleyman bin Abdilvehhab hazretlerinin yolundan gidiyorum.

Şeyh-i Ekber Muhyiddin Arabî hakkında söylediklerin yanlıştır diyorsunuz. Onu tenkit edenler olmuştur ama medh eden ulemanın, fukahanın, sülehanın, evliyaullahın sayısı itiraz edenlerden yüz kat fazladır. Onun, medar-ı itiraz olan sözlerinin hepsi müevveldir.

Ali Şeriatî'yi tenkit etmen yanlıştır buyurmuşsunuz. Kuzum Naşit Nuh beyefendi, insaf buyurunuz, Allahü Teala için "O gerçek bir Janus'tur" diyen birini bir Müslüman olarak tenkit etmeyeyim de ne yapayım? Bir mü'min kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh Rabbülâlemîn'i iki yüzlü bir Roma putuna benzetebilir mi? Hem de benzetmeyi yaparken gerçek kelimesini kullanıyor. Te'vili ve müdafaası yok.

Dinde reform, yenilik, değişim olamaz derken mi yanılıyorum?

Ilımlı İslam ve BOP bir Siyonist ve Haçlı tuzağıdır derken gerçeğin ta kendisini söylemiyor muyum?

Peki hangi konularda yanılabilirim?

Yüzde yüz şahsî düşünce ve görüşlerimde bazen yanılmam mümkün olabilir. Yanıldığımı sağlam bir şekilde, delilli, ispatlı ve gerekçeli yazarsanız yanlışımdan döner, özür beyan eder ve elinizi öperim.

Bendeniz matematik ordinaryüs profesörü değilim, matematik uzmanlığı taslamam. Dini konularda, ilmihallerde yazılan temel bilgileri, ana prensipleri nakl eden bir Müslümanım. İcazetli ulemanın, fukahanın, Ömer Nasuhi Bilmen'lerin, Hacı Zihni Efendi'lerin, Şeyhülislam Mustafa Sabri'lerin, Düzcevî Zâhid Kevserî'lerin, İsmail en-Nebhânî'lerin, Mekke Şafiî Reisülulemâsı Zeyni Dahlan'ların ve benzeri muteber ve siqa ulemanın görüşlerini yazan yanılmaz.

Evet Şeyhülislam Mustafa Sabri merhum bir konuda Muhyiddin Arabî'yi tenkit etmiş ama bu tenkit onun Şeyh-i Ekberliğine gölge düşürmez, çünkü te'vili ve açıklaması vardır.

Benim şahsî görüşlerimden biri, İngiltere'deki Eton Koleji ayarında bir İslam mektebi açılmasıdır. Bu mektepte Türkiye'nin ve dünyanın en büyük ve güçlü eğitimcileri, çok vasıflı ve güçlü Müslüman gençler yetiştirecektir. Bu okulda beş vakit namaz kılmak mecburî olacaktır. Acaba sizce bu şahsî görüşümde bir hatâ var mıdır?

Kaderi, şefaati, kabir ahvalini, sorgu meleklerini inkâr edenleri bid'atçilikle suçluyorum.

Reformcu ilahiyatçıları reddediyorum.

Kendini mutlak müctehid olarak gösteren, kerâmatı kendinden menkul zatı tenkit ediyorum.

Bu görüşlerimde haklı olduğuma inanıyor ve onun için yazıyorum.

Bir özelliğim de şudur: Para, maddî menfaat karşılığında "yanılmam"...

Tekrar selam ve hürmetler. Hoşça kalınız Naşit Nuh beyefendi!..

* (İkinci yazı)
Şu Demokrasi Dedikleri Nedir?

DEMOKRASİ ne demektir? Halk idaresi. Halkın yeteri kadar bilgili, kültürlü, sağduyulu, iyi ile kötüyü birbirinden ayırabilecek yeteneğe sahip, ahlaklı, faziletli, iyi niyetli, tek kelimeyle vasıflı vatandaş çoğunluğunun bulunmadığı bir ülkede demokrasi nasıl olur? O halkın seviyesine, vasfına göre olur.

İngiltere'de tam ve gerçek bir demokrasi vardır.

İsviçre'de de öyle.

Avrupa'da krallıkla idare edilen İsveç, Norveç, Danimarka, İngiltere gibi ülkelerdeki demokrasi, hiçbir cumhuriyet rejiminde yoktur.

Bizde bazıları demokrasiyi bir din gibi benimsiyor, sihirli bir değnek zannediyor.

Türkiye'nin uluslararası temizlik ve şeffaflık notu (10 üzerinden) nedir? 5'in altındadır. O halde Türkiye demokrasisinin notu da 10 üzerinden 5'in altında bir rakamdır.

Bir ülkenin temizlik ve şeffaflık notu düşük olacak, demokrasisi tam, gerçek, mükemmel olacak!.. Olur mu böyle şey?

"Toplumlar layık oldukları şekilde idare olunurlar."

Seçimlerde hezimete uğrayan Kemalistler, solcular, pseudo aydınlar, aydınımsılar, mürekkep cahiller hop oturup hop kalkıyor. Bu toplum adam olmazmış. Halkın yüzde ellisi cahilmiş... Bir sürü hezeyan.

Türkiye halkı bir asra yakın müddetten beri berbat bir ideoloji, berbadın berbatı bir eğitim sistemi, kepazenin kepazesi bir kısım medya tarafından kendi kimliğine ve kültürüne yabancılaştırılmıştır.

Halkın dili kesilmiştir. Bu ülkede üniversite bitirmiş milyonlarca vatandaş 1928'den önce basılmış kitapları, yazılmış metinleri ve belgeleri okuyamayacak ve mânasını anlamayacak kadar kara cahildir.

Halk yığınlarını cahilleştiren, yabancılaştıran, aldatan, şaşırtan, sersemleten kimselerin o halkı suçlamaya hiçbir hakkı yoktur.

Halkımızın büyük kısmı son seçimlerde tarihi devamlılık, tarihi ârızanın ve kazanın giderilmesi, milli kimlik ve kültür yönünde oy kullanmıştır. Bunca tahribata rağmen bu tercih tebrike şayandır.

Türkiye gibi tarihi boyunca çok az demokrasi tecrübesi geçirmiş bir ülkede İngiltere'deki ve İsviçre'deki demokrasi kesinlikle oluşmaz.

Bizde demokrasi, aşağıda açıkça ve seçik olarak sayacağım değerlerle birlikte gelişir, yaşar, faydalı olur. Bunlar olmazsa havada kalır:

1-Evrensel İnsan Hakları ve hürriyetleri

2-Adil hukukun üstünlüğü. Hukuk âdil olmazsa kıymeti olmaz.

3-Milli kimlik

4-Milli kültür

5-Tarihi ârıza ve kazanın izalesi, tarihi devamlılık

6-Bilgelik. Zaten bilgeliğin olmadığı bir ortamda ve yerde hiçbir şey yerine oturmuş değildir.

7-Milli kültür ve kimlik temelleri üzerine kurulu, gerçekten milli, güçlü, etkili bir eğitim sistemi. Bugünkü müflis ideolojik Tevhid-i Tedrisat eğitim sistemi ile Türkiye'nin geleceği yoktur.

Müslümanlar için demokrasi nedir? Siyasi ve idari bir sistemdir. Demokrasiyi bir din gibi algılamak İslam'a karşı kullanmaya yeltenmek açık ve büyük bir sapıklıktır.

Demokrasi ebedi ve evrensel midir? Bendeniz böyle olduğuna inanmam. Sultan Abdulhamid zamanında demokrasi yoktu ama adalet vardı, olabildiği kadar güvenlik vardı, siyasete karışmamak, muhalif olmamak şartıyla refah ve huzur içinde yaşamak vardı. Demokrasi geldi, ne adalet kaldı, ne güvenlik, ne huzur... Sonunda devlet de elden gitti.

Demokrasiyi, her sıkıntıyı giderecek maddi ve mânevî kalkınmayı sağlayacak sihirli bir değnek zannedenler ayakları yerden kopuk hayalperestlerdir.

Ülkemiz dünyanın mânevî ve sosyolojik fırtınalar ve zelzeleler bölgesidir. Türkiye'de hiçbir zaman (beklenen Mehdi devri müstesna) iç barış genel huzur ve sükûnet olmamıştır. Kanunî devrinde bile isyanlar, fitneler, fesatlar çıkmıştır. Mehdi'nin Altın Çağı dışında bu Kıyâmete kadar böyle sürecektir. Önemli olan elden geldiği kadar din ahlakını hâkim kılmak, ilâhî sınırları korumak, adalet, huzur ve güveni sağlamaktır.

Bugünkü Süfyânîlik, Kezzâbiyyûn ve Deccâliyet devrinde Türkiye'deki demokrasi iyilik değil, ehven-i şer olarak mütalaa edilebilir.

1970'li yıllarda birtakım heyecanlı, tecrübesiz, hafif, radikal gençler ülkemizde Asr-ı Saadeti yeniden getireceklerini iddia ediyorlardı. O mücahitlerin büyük kısmı şimdi bozuk düzenin haram, necis, kirli nimetleriyle semiren müteahhitler oldular...

Türkiye'nin istikbali ne gibi hadiselere gebedir?

Parlak ve nurlu, pembe ufuklara doğru mu koşuyoruz, yoksa dehşetli fırtınalar, zelzeleler, yanardağlar mı bekliyor bizi?

Türkiye'de demokrasi kökleştikçe kalabalıkların, yığınların etkisi artacaktır.

Demokrasi ilerledikçe keyfiyet ve vasıfta gerileme olacaktır.

Halk iradesi... Eyvallah... Bana bu halkın eğitim durumundan, kültüründen, ahlak ve karakterinden, estetik boyutundan söz eder misiniz?

Demokrasi halk iradesinin geçerli olması ise şu aşağıdaki sorularıma cevap verir misiniz?

1-Ayasofya'nın halk tekrar cami olmasını isterse bu isteği yerine getirilecek midir?

2-Halkın büyük çoğunluğu hafta tatilinin cuma günü yapılmasını isterse bu isteğe uyulacak mıdır?

3-Halka sorulsa, halk da başörtüsünün kamusal alanda, okullarda, adliye binalarında, resmî dairelerde, her yerde serbest bırakılmasını istese, bu istek yerine getirilecek midir?

Bazıları demokrasi diye ter ter tepiniyor ama o demokrasinin üzerinde resmî ideoloji, vesâyet sistemi olmasını istiyor. Böyle demokrasi olur mu?

Türkiye'de resmi ideoloji heyûlâsı bulunduğu müddetçe tam ve gerçek demokrasi olmayacaktır.

Bizim ne acayip bir demokrasimiz var: Cumhurbaşkanı ve Başbakan yanlarına hanımlarını ve çocuklarını alarak ordu evinde yemek yemeye gidemiyor...

İslam demokrasisi olur mu? Olmaz... Müslümanların demokrasisi olur. Nasıl olur? Bizdeki gibi olur. Olduğu kadar, olacağı kadar olur.

Mısırlılar demokrasi istiyormuş. Demokrasi gelince her şey iyi olacakmış... İyi olmaz... Mübarek diktatörlüğüne göre daha az kötü olabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi