Önder Sav ve Segolene Royal

Önder Sav ve Segolene Royal

CHP Genel Sekreteri önder Sav'ın, hacca gitmek istediğini söyleyen vatandaşa sarfettiği çirkin sözleri duydunuz:
- "Paranızı Arab'a vermeyin!"
Kâinatın Efendisi'ne de, en mide bulandırıcı bir üslupla saldırıyor. Adeta Türkiye'nin orta yerinde "Danimarkalı" rolü oynuyor.
Bunlar, rastgele söylenmiş sözler değil. ‹stemeden ağızdan kaçırılmış laflar değil. Malum CHP zihniyeti. İşte CHP'nin gerçek yüzü bu!
CHP halka "dine saygılıyız" diye takiyye yapıyor. CHP'nin dine saygısı bu.
çıkıp Müslüman halktan özür bile dilemiyor. "Pardon ya, kameralar açıkmış" diye kendi kendine hayıflanıyor. Susarak geçiştirmeye çalışıyor.
Peki, CHP güdücüleri ne yapıyor? önder Sav'ı görevden almayı düşünüyorlar mı? Partiden ihrac etmeyi tartışıyorlar mı?
Ne gezer!
Suçüstü yakalanan hırsızın "utancını" duyuyorlar sadece. Yakalandıkları için üzülüyorlar, hırsızlıkları için değil.
CHP "din düşmanlığının odağı" olmaya gidiyor...

öte yandan... Fransa'nın sosyalist lideri Segolene Royal, İtalya'da bir kilisede dua ederken görüntüleniyor.
Royal'in, tıpkı Sav gibi, görüntülendiğinden haberi yok. Diz çökmüş, hûşu içinde dua ediyor.
Görüntülendiğini öğrenince çok kızıyor. Fotoğraflarını yayınlayan dergiyi dâvâ ediyor. "Burası laik bir ülke, siz benim şahsi ibadetime karışamazsınız" diyor.

Bu görüntünün altına, önder Sav'ın "suçüstü" yakalanışını koyar mısınız? Hacca gitmek isteyen vatandaşa, "Paranı Arab'a verme" diye çıkışmak neyin nesi? Nasıl "laiklik"?
Hac onların gözünde bu! Hiçbir mukaddes değere inanmamanın adı "laiklik" bizde. Alnı secdeye götürmeyi "irtica" sanmanın, haccı bir turizm faaliyeti yerine koymanın adı.
Böyle olunca, "Paranı Arab'a verme. Git Yunan'a ver. Yunan adalarında bir tatil çek, haccın yerini tutar" diye düşünüyorlar.

Kendimize ve başkalarına karşı niçin "dürüst" olmayı denemiyoruz?
Bu bir din ve dinsizlik tartışmasıdır. Bir inanıp inanmama meselesidir.
Bazılarımız inanıyoruz, bazılarımız inanmıyoruz. Ama ne inanan inandığını, ne de inanmayan inanmadığını söyleyebiliyor.

Herkes "takiyyeciliğe" zorlanıyor.
İnananlar, aynı zamanda inanmayanların inancına da inandıklarınını söylemek zorunda.
İnanmayanlarsa, aynı zamanda inananların inancına saygı pozları atmaya mecbur.
Hem Allah Resulü'ne, hem Ebu Cehil'e inanılır mı? Yahut Ebu Cehil'e inanılıp da Allah Resulü'ne saygılı olunur mu?

Herkes yalan söylemeye zorlanıyor.
"Laiklik-Maiklik" de işin cacığı niyetine gidiyor...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi