Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Çifte bayram kutlaması!

Çifte bayram kutlaması!

Bu sene ramazan bayramı 30 Ağustos’a rastladı!
Bu haccın kurban bayramına rastlaması gibi değil! Bu rastlaşma, güzel, hayırlı ve bereketli bir rastlaşma... Bir tesadüf harikası.
Nasreddin Hoca’nın hikâyesinde olduğu gibi, nihayet kuyudan ayı çıkardık. Çok uğraştık, on yıllar aldı. Ama sonunda hepimiz “ay”ı olması gereken yerde görüyoruz. Semâmızın hilâli, bayramın da habercisi.
Cumhurbaşkanı “başkumandan”; bu sene Zafer Bayramı kutlamalarını o kabul edecek!
Bayram ikiden üçe mi çıktı ne?
Filmi geriye sarıp bir yıl öncenin 30 Ağustos bayramını hatırlayalım.
Askeri bürokrasi, ışıltılı tören üniformaları içinde, hiyerarşik nizamda 30 Ağustos kutlamalarını kabul ediyor. Debdebe, darat, ihtişam, tantana, gurur, kibir bir arada.
Siviller (cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar) onları kutlamaya geliyor!
Sonra artık “resepsiyon” denilen resmikabul var. Elbette akşam. Geçen seneye kadar değişmez haberlerdendi: “Bu sene (de) devlet erkânının eşleri davet edilmedi.”
Neden?
Cumhurbaşkanının, başbakanın, bazı bakanların, milletvekillerinin eşleri örtülü. Askeriyemiz örtüyü üniforma sayıyor. Düşman üniforması! O yüzden iki zıt üniformalının birlikte olmasına katlanamıyor!
Bu sene bu mesele de tabii olarak halledildi. Alın size dördüncü bayram!
Taşlar yerine oturuyor, Türkiye yeniden kuruluyor. Sistemin müzmin krizleri böylece çözülüyor.
Esasında bayram bir tane: Ramazan bayramı!
O kutlu bayram. Onun “kut”u sayesinde milyonlar birbiriyle kucaklaşıyor. Ağır bir oruç imtihanından geçip bayrama erişenler büyük cemaatlerle bayram namazını eda ediyorlar ve bayramlaşıyorlar. Bu ülkede bir olmanın şuurunu en fazla bu bayramlar hissettiriyor. İşte bayram bu: Hiçbir şey Türkiye’de bayram namazı kadar insanları bir araya getirmiyor!
Ya 30 Ağustos ne? Zafer Bayramı ne oluyor?
Bütün diğer bayramlar, “millî bayram” denilenler, dinî bayramların “kut”undan istifade etmek için icad edilmiş. Sonra, din bir tarafa bırakılmış, bu bayrama “kut”, yani “mukaddeslik” isnad edilmiş. Asıl bayramlar bunlar sanılmış/sandırılmış!
Bu günler “millî gün”ler. Dünyada böyle denir. Türkiye’de millî gün çok. 23 Nisan, 30 Ağustos ve nihayet 29 Ekim. Buna çok sonraları 19 Mayıs da eklenmiş.
Bayram bayram üstüne! Bu millî günlerin hepsi yerli yerinde mi? O da ayrı bir bahis!
30 Ağustos milli bir gün, belki de “ordu günü” olarak kutlanmalı. “Bayram” sayılınca bazı şaşkınlar hangi bayramı kutlayacaklarını şaşırıyorlar.
Bakındı Aydın belediye başkanının hâline: 30 Ağustos’u kutlamak için afişler astırmış.
Asıl bayramı ihmal etmiş. “Şaşkın” kelimesini boşa kullanmadım. Gafil başkan, kutlama mesajında Atatürk’ten bir vecize koymayı da ihmal etmemiş!
Buyrun beraber okuyalım:
Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır
Çok güzel. Beğendiniz değil mi?
Atatürk de hani bayağı üstad bir şairmiş!
Tabii Aydın belediye başkanına göre!
Bazı münafıklar, bu şiirin Atatürk’e ait olmadığını, şairinin Mithat Cemal olduğunu söyleyerek itiraz etmesinler mi?
Hayda, bütün şehrin sokaklarında hummalı bir faaliyet.
Başkan bayram tebriklerini geri alıyor! Hem de söke söke!
Belki bu hata onun gerçek bayramın, halis bayramın hangisi olduğu idrakine vesile olmuştur, inşaallah!
Aziz okuyucularım, ramazan bayramınız mübarek olsun. Bütün müminlerin bayramını en kalbi hislerle tebrik ediyorum efendim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi