Resul Tosun

Resul Tosun

İslam dünyasının sorunu siyasilerden kaynaklanıyor

İslam dünyasının sorunu siyasilerden kaynaklanıyor

Şunun altını kalın çizgilerle çizmek gerekir ki Müslüman toplumların fertler düzeyinde birbirleriyle ilişkilerinde hiçbir sorun görünmez. Hangi ülkenin Müslüman ferdiyle konuşursanız konuşunuz kardeşlik duyguları daima ağır basar.

Devreye siyasi haritalar girdiğinde ise ayrılıklar başlar. Türkiyeli olunur, Iraklı olunur, Mısırlı, Suriyeli, Ürdünlü vs.

Şunu söylemek istiyorum Müslüman halklar arasında sorun yoktur, sorun Müslüman halkları yönetenlerin ürettiği siyasi sorunlardır. Bu bağlamda İslam inancının din kardeşliği ilkesi muazzam bir gönül birliği tesis etmiştir. Ve bu ilke emirlerle, talimatlarla, yönetmeliklerle, kanunlarla ve anayasalarla değişecek bir ilke değildir. Nitekim ulus devletlerin tesisi bu ilkeyi ortadan kaldıramamıştır. Müslüman fertler bu kardeşlik inancını vatandaşlık ilkesinin daima üstünde tutmuşlardır.

Bu ilke Müslüman fertlerin sinesine yerleşmiş gönüllülük esasına dayanır, vatandaşlık ise hukuki bir zorunluluktur, istemeseniz de vatandaş olursunuz.

İslam kardeşliği ilkesi Müslüman toplumların aynı zamanda barış ilkesidir.

Siyasiler ne söylerse söylesin halk, fertler baş başa kaldıklarında kardeşliklerini hatırlarlar.

Türkiye dışındaki İslam ülkelerinin yöneticileri ideolojileri ve rejimleri ne olursa olsun topluma şirin görünmek için göstermelik te olsa İslam'a bağlılıklarını kayıt altına almışlardır.

Türkiye ise başlangıçta devletin resmi dininin İslam olduğunu vurgulama ihtiyacı hissetmiş, 1937 yılında dayatma bir laiklik ilkesi sebebiyle böylesi bir kayıt anayasadan çıkarılmış dolayısıyla İslam'a bağlılık fertlerin gönüllerinde yer eden bir inanç olarak kalmıştır.

İslam ülkelerindeki baskıcı sistemler Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Emirlikler ve Oman dışında bütün Arap ülkelerinde Arap baharının etkisiyle sarsılmaya başlamıştır.

Arap baharı Tunus, Mısır ve Libya'da sonuç vermiş baskıcı sistemler halka boyun eğmek zorunda kalmışlardır. Suriye, Yemen ve Bahreyn'de ise muhalefet şiddet kullanılarak susturulmaya çalışılmaktadır.

Başbakan'ın dün başlattığı Kuzey Afrika turu Mısır, Tunus ve Libya'da tesis edilecek yeni sisteme örneklik etme özelliği ve siyasi nüfuz açılarından bakıldığında fevkalade önemlidir.

Başbakan İslam toplumlarının fenomeni olmuştur. Tabiî ki Türkiye de o sayede Müslümanların hayranlıkla takip ettiği bir devlete dönüşmüştür. İslam dünyası AK Parti öncesi Türkiye'yi değil AK parti sonrası Türkiye'yi beğenmekte ve öykünmektedir. Başbakanın Müslüman kimliğiyle başarılı bir yönetici olması bütün Müslümanları etkilemektedir.

Başbakan'ın verdiği/vereceği mesajlar da kendi liderlerinkinden daha tesirlidir.

Bu bağlamda Müslüman toplulukların hasretini çektiği en önemli mesaj demokrasi ve özgürlüklerdir. Nitekim Başbakan dünkü konuşmasında bu hususun altını çizmiştir.

Bazı çevrelerin Başbakan'ın bu ülkelerde yapacağı konuşmalarda laiklik ilkesine de vurgu yapmasını tavsiye ettiğini görüyoruz.

Arap ülkelerinde verilecek laiklik mesajı hem Başbakan'ın karizmasını çizecek hem de Türkiye'nin itibarını zedeleyecek mesajlar olur.

Çünkü Arap ülkelerinin tamamında devletin resmi dininin İslam olduğu, İslam şeriatının da temel yasama kaynağı olduğu anayasalarında yer almaktadır.

Mesela, Mısır Anayasası'nın 2. maddesi, "İslam devletin dini, Arapça da resmi dilidir. İslam şeriatının ilkeleri yasamanın ana kaynağıdır.",

Tunus anayasasının 1. maddesi, " Tunus özgür bağımsız ve egemenlik sahibi bir devlettir. Dini İslam, dili Arapça ve sistemi Cumhuriyettir." ,

Suriye anayasasının 3. maddesi , "Cumhurbaşkanı'nın dini İslam'dır. İslam hukuku yasamanın ana kaynağıdır.",

Kazzafi sonrası için hazırlanan anayasanın 2. maddesi, "Kur'an-ı Kerim toplumun şeriatı, İslam ise devletin dinidir" der.

Arap toplumunda bu esaslardan geri adım atılması mümkün değildir. Dolayısıyla başbakanın laiklik ilkesine vurgu yapması İslam karşıtlığı olarak algılanacaktır.

Böylesi bir algı Başbakan'a da Türkiye'ye de hiçbir fayda sağlamaz.

Esas olan demokrasi ve özgürlüklerdir.

Hukukçular, Fransa dışında hiçbir devletin anayasasında laiklik ilkesinin bulunmadığını söylemektedirler.

Demokrasi laiklik ilkesini de içerdiği için yapılacak yeni anayasamızda da yer almaması bence isabetli olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Resul Tosun Arşivi