Fehmi Koru

Fehmi Koru

Meclis’in tarihi sorumluluğu

Meclis’in tarihi sorumluluğu

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün TBMM’nin 24. Yasama Dönemi’ni açış konuşmasını dinlediyseniz, ülkenin râkımı hayli yüksek Çankaya’dan nasıl göründüğünü öğrenmişsinizdir. Kısaca özetlersem, “Sorunlardan çok fırsatların öne çıktığı, uluslararası câmiada sözü dinlenir, daha iyiyi yakalamaya çalışan, geleceği parlak bir ülke Türkiye...”

Bunlar benim bayağı uzun konuşmadan çıkardığım kendi ifadelerimle bir özet...

Eğer üşenmez, seçildikten kısa süre sonra yaptığı ilk konuşmadan başlayarak Meclis’in her açılışında dört yıl üst üste kürsüde söylediklerine göz atarsanız, şu gerçeği kendiniz de bulacaksınız: Bu yıl dinlediğimiz Cumhurbaşkanı Gül’ün şimdiye kadarki en ‘umutvar’ konuşmasıydı...

İlk bakışta ters görünebilir bu durum: Türkiye içte ve dışta ciddi sorunlarla baş etmeye çalışıyor: Terör yeniden tırmandı, İsrail’le ilişkiler asgariye indirildi, Suriye’deki rejimle sürtüşmeler yaşanıyor... Bunların herbirine değindi Cumhurbaşkanı Gül; ancak çözülemez ve ülkenin önünü tıkayan sorunlar olarak değil de geçici ve kolayca üstesinden gelinebilecek sıkıntılar olarak...

Konuşmanın bütününe sinen ‘güven’ hissi galiba ‘yeni anayasa’ beklentisiyle yakından ilgili. Türkiye Cumhuriyet’ten hemen önce (1921) ve hemen sonra (1924) Meclis tarafından yazılmış anayasalara sahipti; son iki (1961 ve 1982) anayasa ise darbeci askerlerin damgasını taşıyor. TBMM’nin 24. Dönemi ise, aradan geçen onca yıldan sonra, yeniden ‘sivil’ bir anayasa hazırlama fırsatı yakaladı.

Partilerin yaklaşımları fırsatın bu defa kaçırılmayacağını düşündürüyor.

Geçen dönem de ülkedeki siyasi eğilimlerin büyük bölümü temsil ediliyordu; ama son seçim daha temsili bir Meclis tablosu ortaya çıkardı. Verilen oylar yüzde 90’ın üzerinde Meclis’e yansımış durumda. Böyle bir Meclis tablosunun üzerinde anlaşacağı bir anayasa metni milletin bütününün temsil yoluyla uzlaşması anlamını taşır.

Millet ile devlet arasında çatışmaya yol açmayacak, zamana duyarlı olması için esnek, bireylerin hak ve hukukunu korurken özgürlükler alanında evrensel standartları yakalayan, hesap soran devleti hesap da veren hale getiren, yargının yansızlık, tarafsızlık ve bağımsızlığının tartışılmayacağı bir hukuk zemini oluşturan, bir özel fikrin, ideolojinin, doktrinin, çıkar grubunun veya partinin değil milletin mührünü taşıyan, ayrıntılara fazla girmeyen, temel ilkeleri vurgulayan çağdaş bir anayasa...

Herhalde ülkenin büyük çoğunluğunun da itiraz etmeyeceği bir anayasa tanımı, Cumhurbaşkanı Gül’ün yaptığı...

Neden olmasın? Neden TBMM böyle bir anayasa hazırlayamasın? Elbette hazırlayabilir. Hazırlamalıdır da...

Devlet kademeleri ‘yeni anayasa’ konusunda kararlı görünüyor. Cumhurbaşkanı Gül yalnız değil. TBMM Başkanı Cemil Çiçek Meclis yeni dönemine başlamadan anayasa profesörleriyle görüştü ve partileri sürecin içine çekecek bir çalışmayı da başlattı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bu konuda ne kadar kararlı olduğu zaten biliniyor. Yüksek yargı kurumlarının başında Türkiye’yi evrensel standartlara ulaştırmaya itiraz etmeyecek görüşte kişiler var.

Umutlu olmak için sebep çok. Yeter ki, tek tek milletvekilleri ve bütün partiler tarihi sorumluluklarının farkında olsunlar.

İş kaldı bunu ispatlamalarına...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fehmi Koru Arşivi