Akif Emre

Akif Emre

Barış Kudüs'ü kurtarır mı?

Barış Kudüs'ü kurtarır mı?

Dün peşpeşe gelen iki haber, Ortadoğuda niyetlerle gerçeklerin, bir şeyi hayal etmekle gerçekleş/tir/menin ne kadar farklı olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. önce haberlere bakalım. Türkiye'nin arabuluculuğunda başlayan Suriye İsrail barış görüşmeleri çerçevesinde taraflar bu hafta içinde tekrar Ankara'ya geliyor.

İkinci haber, yine İsrail merkezli ama tüm Müslümanları, Yahudileri, Hristiyanları ilgilendiren bir gelişmeye dair. İsrail meclisi (Knesset) aldığı bir kararla Kudüs'ü tüm dünya Yahudileri için başkent ilan etti.

İsrail işgali altındaki Kudüs'ün statünü belirlemek üzere İsrail meclisinin aldığı bu karar üzerinde biraz durmak gerekir. Alınan bu karar daha önce alınan başka bir kararın bir ileri aşamasını oluşturuyor. Daha önce de İsrail tek taraflı aldığı bir kararla, Kudüs'ü doğu ve batı kesimiyle bölünmez bir bütün kabul ederek İsrail'in başkenti ilan etmişti. Birleşmiş Milletler nezdinde başkent kabul edilen Tel Aviv yerine meclisi buraya taşımış, devlet yönetiminin fiili merkezi haline getirmişti. Hatta İsrail'i tanıyan ülkelerin büyük elçiliklerini Kudüs'e taşımaları için diplomatik girişimlerde bulunarak aldığı bu kararın uluslararası meşruiyetini sağlamaya çalıştı. Ve bu yolda girişimleri de devam ediyor.

Tarihi ve dini merkez olan Doğu Kudüs 1967'de işgal edildiğinden bu yana da hem orada yaşayan Müslüman ve Arap Filistinlilerin mümkün olduğunca nüfusunu kontrol altına almak ve şehirden kaçırmak için her türlü baskı politikalarını aralıksız sürdürdü hem de Kudüs'ün fiziki olarak Filistin ve Arap coğrafyasından yalıtılması için geliştirdiği stratejiyi uygulamak için her türlü yönteme başvurmaktan çekinmedi. Ve bu uygulamalara da hala devam ediyor. Bu çerçevede özellikle Kudüs çevresinde inşa edilen Yahudi yerleşimleri demografik dengeyi bozmaya yönelik olduğu kadar fiziki olarak şehrin kuşatılmasını hedefliyor.

İsrail'in Kudüs üzerindeki iddiaları ve oluşturduğu gayrı meşru fiili durum yani askeri işgal Siyonist sömürgeciliğin kendine özgü uygulamalarının temelini oluşturuyor. Aynı zamanda bu durum sadece bir avuç Filistinliyle Siyonist yönetimi ilgilendiren bir anlaşmazlık olmaktan çok, daha geniş küresel bir sorunun, çatışmanın alevlenmesi anlamına gelir. çünkü Kudüs sadece Arapları değil yeryüzünde ki tüm Müslümanları ilgilendiren dini ve tarihi bir merkezdir. Aynı zamanda Kudüs'te oluşturulan de facto durum dünya Hristiyanlığını da rahatsız eden bir statüko değişimi anlamına gelir.

Bugüne kadar Kudüs'ün İsrail'in başkenti olmasına itiraz edilirken (ya da edilemezken) bu noktadan sonra en azından dünya Yahudilerinin mi yoksa İsrail'in mi başkenti olduğu ekseninde bir tartışma yapılacak. Dünya Yahudilerinin olmasın ama İsrail'in başkenti olmasına razı olmaya ikna etmeye yönelik bir planla karşı karşıyayız.

Türkiye'de bu hafta tekrar başlayacak olan Suriye İsrail görüşmelerinin bu olayla ne türden bir ilişkisi olduğu konusunda kafası karışık olanlar için hemen belirtelim: Barış girişimiyle Knesset'in aldığı karar arasında doğrudan bir ilişki var. En azından zamanlama açısından İsrail için bu böyle.

İsrail'le barış yapmayan en önemli devlet olarak Suriye kaldı. Mısır'ın devre dışı kalması, ürdün'ün zaten malum olan konumu ve ilişkileri nedeniyle İsrail için en önemli tehdit olarak Suriye ve ondan lojistik destek alan Hizbullah bulunmaktadır. Suriye'nin devre dışı kalmasının en fazla Hizbullah'ı etkileyeceği açık. Askeri olarak Suriye'nin gücü çok tartışmalı olsa bile önemli bir güç ancak uluslar arası alanda yaşadığı kuşatılmışlık ve Amerikan tahditleri İsrail karşısında Esad yönetimini hayli zayıf konuma itiyor.

İsrail en azından diplomatik anlamda kolay lokma haline getirilen Suriye ile bir barış gerçekleştirse de gerçekleştirmese de gündemden düşen konu Filistin ve Kudüs meselesidir. İkiye bölmeyi başardığı Filistinlileri, Gazze'de yaşananları, işgali, Kudüs'ü ve barış adına defalarca verilen sözleri Suriye ile göstermelik turlar boyunca unutabiliriz.

Dünya ve bu arada Türkiye Suriye ile dolaylı görüşmelerle meşgul edilirken ve biz de arabulucu olmanın hazzını yaşarken Kudüs'ün konumunu gündeme getiren olacak mı dersiniz?

Bu hafta, Türkiye'nin arabuluculuğunda bir araya gelecek tarafların en önemli gündem maddesi barış karşılığında Suriye'nin Hizbullah ve Hamas gibi direnişçi guruplara verdiği desteğin kesilmesi olduğu gelen haberler arasında.

Filistin direnişini Filistin halkını ezerek bastırmayan İsrail diplomatik ve lojistik tüm dayanaklarını ortadan kaldırarak yalnız ve desteksiz bırakmayı planlıyor. Barış karşılığında izolasyondan kurtulmuş bir Suriye yönetiminin Hamas gibi grupları feda etmemesi için hiçbir neden yok. Suriye'nin asla böyle bir şey yapmayacağı türünden romantik beklentilerin gerçekçi olmadığını bu yönetimin geçmiş tarihine biraz göz atanlar bilir.

Evet, İsrail gerçekten barış yapmak isteyip istemediği sorusundan çok, daha ortada hiçbir şey yokken attığı adımlara bakmak, neleri unutturarak dünyayı oyaladığını hatırlatmak gerek.

Ve bu süreçte sorulması gereken asıl soru: barış görüşmeleri Kudüs'ü kurtaracak mı? Barışın başında bile değilken Kudüs üzerindeki Siyonist işgali biraz daha pekiştiren son hamleden sonra bu yakıcı soruyla yeniden yüzleşmek zorundayız:

Kudüs kurtarılmadan barış olur mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Akif Emre Arşivi