Serdar Demirel

Serdar Demirel

Hicri yılbaşı ve tarih bilincimiz

Hicri yılbaşı ve tarih bilincimiz

Muharrem ayına girerken Müslüman algısının bir yılbaşı coşkusundan uzak olduğunu gözlemliyoruz. Hâlbuki Hicri yılbaşı Müslümanlara has bir tarih algısını işaretlemektedir. Her medeniyetin kendi dünya görüşüne paralel bir tarih tasavvuru geliştirdiği gerçeğinden yola çıkarsak, burada, “Bu coşkusuzluk neden acaba?” sorusu önem kazanmaktadır.

Nedenini özetle izah edeyim.

Bütün büyük medeniyetler medeniyet içi önermelerine paralel yılın başlangıç noktasını belirler. Bu diğerlerinden farklı olmayı da sembolize eder. Hıristiyan, Yahudi, Mecusi, Hindu ve Çinlinin yılbaşı kabul ettikleri farklı günlere ve onlara yükledikleri anlam dünyasına baktığınızda bunu görmek mümkündür.

Her medeniyetin kendine has kuşatıcı bir inanç sistemi (ethos), kuşatıcı bir ahlâk sistemi (ethics) ve müşterek bir toplumsal kimliği (ethnos) vardır. Medeniyetleri farklı kılan da bu unsurlardır. Bu farklılıklar bilgi kaynaklarını farklı kıldığı gibi zaman algısını da farklı kılabilmektedir.

Her medeniyet üyesi kişinin zaman algısını ait olduğu medeniyetinin belirlemesi bu yüzden gâyet doğaldır. Bu nedenle sahâbe-i kiram o dönemde varolan ne câhili Arap takvim başlangıcını, ne Rumların ne de Mecusilerin yılbaşı takvimini esas almıştır.

Hz. Ömer döneminde Hz. Ali’nin teklifiyle Efendimiz (sas)’in Mekke’den Medine’ye hicretini tarihin başlangıcı olarak belirleyerek özgün duruş sergilemişlerdir. Böylece İslâm medeniyetine vücut veren bu hicret, Müslüman medeniyetinin yılbaşı tasavvurunu da oluşturmuştur.

1433’ncü Hicri yılbaşını idrak ettiğimiz bu zaman diliminde Türkiyeli Müslümanlar olarak bizim zaman algımızı İslâm medeniyetinin belirlediğini söylemek zordur.

Bunu ortaya çıkarmak için basit bir test uygulayabilir, çevrenizdekilere şu soruları yöneltebilirsiniz: Hangi tarihte dünyaya geldin? Okulu ne zaman bitirdin? Askere ne zaman gittin? Ne zaman evlendin? İlk çocuğun hangi yılda doğdu?

Kuşkusuz bu vb. sorulara verilecek cevaplar hep milâdî takvime göre olacaktır. Çünkü bugün Müslüman zihin dünyasında zaman dendiğinde bunun karşılığı milâdî takvimdir.

Bu yüzden yılbaşı dediğinizde de akla gelen Müslümanların Hicri yılbaşısı değil, milâdî yılbaşıdır. Şimdi Müslümanların ait oldukları zaman bilincinde bir kırılma yaşadıklarını söylediğimizde haksızlık mı etmiş oluyoruz?

Hicri takvim 26 Aralık 1925 yılında yürürlükten kaldırılmıştır. Batılılaşma projesinin bize ait her şeyi dümdüz ettiği bir dönemde tarih algımıza da format çekilmiştir.

Kendi devlet çatımız altında ama bize ait olmayan bir medeniyet algısının metazori yöntemlerle zihnimize dikte edilmesi bu yabancılaşmayı bir yere kadar açıklayabilir. Ama bu izahla yetinmek doğru değildir. Çünkü dayatılan bu yeni zaman mefhumu bir yerden sonra gönüllü olarak da içselleştirilmiştir.

Müslüman takvimini önemseyen, Hicri yılbaşının farkında olan dindarların da zihninde iki paralel zaman mefhumu olduğunu, ama nihayetinde tefekkürün doğal reflekslerinde baskın gelenin milâdî olduğunu söyleyebiliriz.

Müslüman zihin dünyasında her geçen gün Müslüman kimliğinin âlameti fârikası niteliğindeki simgelerle araya daha fazla mesafe konduğundan bize ait olmayan milâdî yılbaşı, sevgililer günü gibi küresel kutlamalar, daha büyük heyecan ve katılım duygusu meydana getiriyor. Bu da zihinlerimizdeki işgalin derinliğini gösterir.

Not: Tüm Müslümanların Hicri yılbaşını tebrik ediyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Serdar Demirel Arşivi