İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Bayrak indi, oyun bitti: Peki ya bu çığlıklar?

Bayrak indi, oyun bitti: Peki ya bu çığlıklar?

Son asker de çekildi, bayrak indi... ABD Irak'tan çekildi.. Barack Obama savaşın/işgalin bittiğini açıkladı. Savunma Bakanı Leon Panetta Bağdat'ta çekilme töreni yaptı. İş bitti, Irak özgürlüğüne kavuştu. Öyle mi? Değil, biliyoruz... Bildiğimiz anlamda Irak'tan çekilmediler. Gerekli bütün unsurları orada bıraktılar. Bağdat'ı denetlemeye devam edecekler.

Ama öyle kabul edelim, çekildiklerini düşünelim... 2003 yılından bu yana bu ülkede neler yaşandı? Böyle bir işgal gerekli miydi? Irak ne kazandı, ne kaybetti? Bazıları için artık bir önemi yok bunun ama bizim için var.

Dün Bağdat'tan, Irak'ın değişik bölgelerinde ABD'nin çekilmesi dolayısıyla kutlamaların yapıldığı haberleri geldi. "Bir Saddam vardı" diyordu biri, "Bizi Saddam'dan kurtarmak için geldiler. Binlerce Saddam yaratıp gittiler. Eskiden kim Şii kim Sünni bilmezdik. Mezhep farkı gözetmeden birlikte yaşıyorduk" diyor.

Artık şehirler, mahalleler, sokaklar ayrıldı. Evler, aileler ayrıldı. Yüzlerce yıl birlikte yaşayanların birbirini boğazladığını tanık oldu. Artık aynı evde, aynı sokakta yaşamayacaklar. Derin bir düşmanlık toplumun bütün kesimlerinde. Her grup, her cemaat, her etnik yapı ayrı bir devlet. Hepsini kendine göre düşmanı, hedefi, dostu var. Tek bir Irak'tan söz etmek ne zor. Saddam rezil oldu, idam edildi, gitti. Ama bölgenin en zengin ülkesi, Mezopotamya'nın kalbi harabeye döndü.

Düşünün; sadece üniversite hocalarından, bilim adamlarından, savaş sonrası suikaste uğrayanların sayısı yüzlerce... Bir ülkenin hafızası yok edildi, birikimi yok edildi. Kaynakları, kültürel varlıkları yağmalandı. Şehirler yeniden kurulur belki, ancak bu kayıpların telafi edilmesi ne kadar zaman alacak?

Bu bir zafer mi? Neyin zaferi?

Yine dün, Felluce halkı, ellerinde Irak bayraklarıyla kutlamalar yapıyordu. "Artık özgürüz, Felluce direnişin merkezi" sloganları atıyordu. İşgalden bir yıl sonrasına dönelim. 2004'de Felluce'de yaşananlar, insanlık tarihinin en ayıplı sayfalarında yerini buldu. Sadece bu şehirde, bu bölgede yaşananlar bile sekiz yıllık işgalin nasıl bir bedel ödettiğini göstermeye yetiyor.

Ama biz unutuyoruz.. Bir yıl öncesini hatta altı ay öncesini unutuyoruz. Bizim unutkanlıklarımız üzerine oyun kuruluyor bu coğrafyada. O zaman gelin bu işgalin sadece bir sayfasını hatırlayalım. En azından hayatını kaybeden yüzbinlerin anısına...

Mart 2004'te Irak'ta dört ABD paralı askeri öldürülüp cesetleri Felluce'de bir köprüye asılmıştı. (Irak'taki pis işleri yürüten Blackwater şirketinin mensuplarıydı bunlar.) Ürperten görüntülerdi... Ardından ABD yönetimi Felluce'ye karşı tarihin an acımasız saldırılarından birini başlattı.

Tamamen sivilleri hedef alan şiddetli bir intikam savaşı başlatıldı. Ölenlerin yüzde 90'ından fazlası sivildi. Cesetler toplu mezarlara gömüldü. Medyanın Felluce'ye girmesine izin verilmedi. "Sokaklarda parçalanmış cesetler var. İnsanlar yakınlarını toprağa veremiyor. Bazıları keskin nişancılar nedeniyle cesetleri evlerinin içine gömüyor" diyordu o günlerde Felluce'den gelen bir mesaj.

Saldırının üçüncü günü ABD uçakları birkaç kez kente kimyasal silah ve toz attı. Bağdat'taki doktorlar, Felluce'den yaralı gelip ölenlerin bedenlerinde kimyasal silah izleri olduğunu belirterek, bütün dünyayı bunu görmeye çağırdılar. Ama kimseden ses çıkmadı. Haftalarca dünyaya kapatılan kent içindekilerle birlikte imha edildi. Saldırıların ilk günlerinden itibaren kimyasal silahlar ve zehirli gazlar kullanarak yüzlerce insanın ölümüne neden olan ABD, yasak silahların kanıtlarını, bu silahlardan ölenlerin cesetlerini gizlemek için kente kimseyi sokmadı. O günlerde, dünyaya kapatılan kentten ulaşan şu mesajları yayınlamıştık:

16 Kasım 2004: "... Amerika, Felluce'de tamamen sivilleri hedef alan ve sizlerin haberlerde gördüğünüzden çok daha şiddetli bir intikam savaşı yürütüyor. Amerikalılar sadece kentin batı bölgesinde hakim. Orayı da saldırıların ilk günü ele geçirdiler. Cavlan, En-Nezar, eş-Şüheda ve Endüstri bölgelerine giremediler. Ele geçirdikleri bölgedeki bütün evleri, apartmanları ve camileri havaya uçurdular. Kayıpların yüzde 90'ından fazlasını siviller oluşturuyor. Ölenlerin cesetleri toplu mezarlara gömülüyor. Amerika'nın ve sözde Irak ordusunun kayıpları, açıkladıklarından kat kat fazla. Bu nedenle medyanın Felluce'ye girmesine izin vermiyorlar. "Allavi askerleri" ele geçirilen bölgede yağma yapıyor. Taşıyabildikleri her şeyi alıp arabalara yükleyip Felluce dışına çıkardılar. Onlar sadece ana caddeyi, hastane çevresini ve Ramadi yolunu kontrol altında tutuyorlar. Allah'a şükür, metanetimizi koruyoruz..."

"... Amerikan keskin nişancıları, kentin batı kesimindeki Tartar Caddesi'nde ve Fırat Nehri kıyısındaki yüksek binalarda yedi noktada pozisyon aldı. Onlarca keskin nişancı içme suyu ve yiyecek temin etmek için dışarı çıkan herkese ateş açıyor. Sokaklarda parçalanmış cesetler var. İnsanlar yakınlarını toprağa veremiyor. Bazıları keskin nişancılar nedeniyle cesetleri evlerinin içine gömüyor. Direnişçiler sürekli pozisyonlarını değiştiriyor. Farklı direniş grupları farklı semtlere gidiyor, sürekli hareket ediliyor. ABD askerinin saldırdığı bölgeye hemen yardıma gidiliyor. Keskin nişancıları devre dışı bırakmak için karşı binalara yerleşen direnişçiler Apache'lerin yoğun saldırısına uğruyor..."

17 Kasım 2004: "... Harabeye dönen kentte trajedi yaşanıyor. Sokaklarda çok sayıda ceset var. Köpekler cesetleri yiyor. Dün ve önceki gün ABD keskin nişancıları tarafından öldürülen çocukların cesetleri hâlâ sokakta. Köpekler tarafından oradan oraya sürükleniyorlar. Ne aileleri ne de direnişçiler, keskin nişancıları nedeniyle cesetleri toplayamıyor. Amerikan güçleri binaları içindekilerle birlikte ateşe veriyor..."

"... İşgal güçleri kadın ve çocukları direnişçilere karşı canlı kalkan olarak kullanıyor. Salı günü daha önce hiç görmediğimiz bir manzara ile karşılaştık. Amerikan askerleri bir kadını ve çocukları tanka kalkan yapmışlar. Tank bu halde Tartar Caddesi'ne girdi. Kadının ve çocuklarının imdat çığlıklarını hepimiz duyduk. Bazı direnişçiler acı içinde gözlerini kapatıp ağlamaya başladı. Şehir tarihin görmediği bir vahşete sahne oluyor..."

İşgalin ilk günlerinde kızgın çöl ortasına kurulan esir kampları, kafalarına çuval geçirilmiş insanlar, işkence merkezlerinden bizlere ulaşan çığlıklar, kadınlara reva görülenler ve daha niceleri...

ABD bunu zafer olarak kayda geçti. Size de zafer gibi mi geliyor? Biz bu işgalden; 21. Yüzyıl'a damgasını vuranları, insan ırkını en bayağı uygulamalara maruz bırakanları, kimliklerini ve inançlarını aşağılayanları, bunu bir Haçlı ruhu ile yapanları hatırlayacağız.

Bizim için Irak bu anlama geliyor. Bunları unutabilir miyiz? Unutacak mıyız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi