Resul Tosun

Resul Tosun

İyi bir insana benziyorsun kendini niye Ermeni yaptın

İyi bir insana benziyorsun kendini niye Ermeni yaptın

Ermenilerle Türklerin Anadolu'daki kaynaşması onlara Hıristiyan Türkler dedirtecek kadar ileri düzeydedir.

Türkler ile kaynaşmaları ve geliştirdikleri bu dostluk sayesinde Ermeniler Osmanlı devletinde önemli görevler üstlenmişlerdir. Osmanlı arşiv belgeleri Ermenilerin tercüman, vergi toplayıcısı, mimar, zanaatkar, hazinedar ve hatta bakan olarak her türlü göreve ön yargısız olarak tayin edildiklerini göstermektedir.

Ermenilerin Türk komşuları ve yönetimi ile ilişkilerinin gerginleşmesi, 1789 sonrası yayılan milliyetçilik hareketleri sonrasıdır.

Özellikle misyonerlerin faaliyetleri neticesinde bu hareketler dış destek alarak örgütlenmeye başlamışlardır.

Avusturya, İtalya ve Fransa'nın Katolik Ermenileri, Rusya'nın 1774 Küçük Kaynarca Antlaşmasından itibaren Ortodoks Ermenileri ve İngiltere ve Amerika'nın Protestan Ermenilerini himaye altına almaları, Osmanlı millet sisteminin hassas dengelerini bozmuştur.

Bin yıllık Türk-Ermeni dostluğunun bozulmasında en önemli aktör, şüphesiz Rusya'dır. Rusya, 1828-29 Osmanlı-Rus savaşı sırasında Osmanlı'ya ihanet eden Ermenilerin bir kısmını ordusuna alarak doğu Anadolu'da doğal müttefikini bulmuştur.

1816 yılında Moskova'da kurulan Ermeni Şark Dilleri Enstitüsü kimlikleri büyük ölçüde erozyona uğrayan Ermenilere eski ulusal bilinçlerini aşılama faaliyetlerini yoğunlaştırarak, Rusya'nın emellerine hizmet etti. Protestan misyoner faaliyetleri de başka bir koldan ve fakat farklı bir amaçla çalışarak Rusya'nın işini kolaylaştırdı. Çünkü bütün bu faaliyetler karşısında Türk halkı ile Ermeni halkı arasında gelişen işbirliği ve dostluk köprüleri incelmeye başladı. Rusya ve kiliselerin amaçları doğrultusunda çalışan Kara Haç Cemiyeti (1878), Pashtpan Haireniats (Anavatan Savunucuları) (1881), İhtilalci Amerikan Partisi (1885), İhtilalci Hınçak Partisi (1887), Ermeni İhtilal Federasyonu (Taşnaksutyun) (1890) gibi dernekler ve örgütler incelen köprüyü nihayet dinamitledi. Çünkü bu derneklerin ortak amacı devrimci çeteler kurmak, halkı silahlandırmak, isyana teşvik etmek ve son hedef olan bağımsızlık önündeki engelleri aşamalı olarak kaldırmaktı.

Ermenilerin daha I. Dünya savaşı başlamadan Rusya tarafına geçmesi ve 30 Ağustos 1914 tarihinde Zeytun'dan başlattıkları isyanları Maraş, Kayseri, Van, Bitlis, Talori, Muş ve Erzurum ile sürdürmeleri radikal önlemler alınmasını gerektirdi. Hiçbir ülke cephede savaşa girerken arkasında düşmanın müttefikini bırakamaz.

Bu isyanlar sırasında Ermeni çeteler savunmasız Müslüman köyleri basıyor, çocuk ihtiyar kadın demeden topluca insanları katlediyordu.

İşte bundan sonradır ki millet-i sadıka olan Ermeniler doğu illerinde kötülüğün sembolu haline gelmişlerdir. Doğu illerinde birine küfretmek için Ermeni soyu Ermeni kızı, gibi sözler yeterli olmuştur. Ermeni kelimesi Müslüman düşmanı ile eş anlamlı hale gelmiştir.

Bu kıyımlar sırasında ülkenin batısına göçen Müslümanların Ermeniler hakkındaki bu yargıları hala devam etmektedir. Bu tarihi bilmeyenler bu yargıyı da anlayamamaktadırlar.

Ermeni vatandaşlarımız bu yargıyı silmeye çalışırken, maalesef diaspora bu yargıyı silmek yerine körüklemektedirler.

Perşembe akşamı siyaset meydanında Ermeni bir genç Sivas'ta bir ihtiyara Ermeni olduğunu söyleyince "Oğlum sen iyi bir insana benziyorsun kendini niye Ermeni yaptın?" tepkisini anlayamadığını isyan ederek söylüyordu. Anlayamaz çünkü Müslümanların Ermeni çetelerinin elinden çektiği acı, Ermenilerin tehcirde çektiğinden daha az değildir.

Her neyse Ruslar 20 Nisan 1915 tarihinde kendi sınırları içindeki Müslümanları sefil ve perişan bir halde sınırlarımızdan adeta sürüyorlardı.

Bu nedenle, hem misilleme yapmak hem de isyancıları dağıtmak için Enver Paşa Ermenileri ve ailelerini ya Rus topraklarına sürmek ya da Anadolu içinde çeşitli yerlere dağıtmak gerektiği fikriyle Talat Paşa'ya emir veriyor kendisinin Rusya'ya sürme yanlısı olduğunu ama nihai kararı Talat paşaya bıraktığını ifade ediyor.

Talat Paşa da vakit geçirmeden Erzurum ve Van valilerine bölgedeki Ermenilerin güneye tehciri emrini veriyor.

Diplomatik dokunulmazlığı olan Ermeniler, asker, subay ve sıhhiye subayları ve aileleri, Ermeni mebus ve aileleri, bazı meslek sahipleri ile tüccarlar ve zanaatkarlar tehcir kapsamına alınmamışlardır. Yine devlet adına üretim yapan Ermeni işçiler, reji idaresi çalışanları, Duyun-u Umumiye memurları, öğretmen ve aileleri, hastalar ve görme özürlüler, kadın (aceze-i nisvan), çocuk ve yetimler; ayrıca Trakya, Batı Anadolu, İzmit, Konya, Bursa ve Kayseri gibi pek çok yerde herhangi bir komite üyesi olduğu tespit edilmeyen Gregoryen Ermeniler de zorunlu göç ettirilecekler arasında yer almamıştır.

10 Haziran 1915'te bir Emvali Metruke Komisyonu kurulmuş ve zorunlu göç ettirilen Ermenilerin geride kalan mallarını kayıt etmek veya satılanların bedellerini döndüklerinde Ermenilere verilmek üzere mal sandıklarına teslim etmekle görevlendirilmiştir.

Savaş şartlarında toplu halde güneye tehciri sırasında Ermenilerden binlercesinin salgın hastalıklar ve çetelerin baskınları gibi kasıt dışı kimi sebeplerle öldüğü ve acı çektiği tarihi bir gerçektir.

Hatta tehcir sırasında görevini kötüye kullandığı tespit edilen 1397 kişi mahkeme önüne çıkarılmıştır.

Osmanlı belgeleri tehcir edilenleri 438.758, yerlerine ulaşanları da 382.148 olarak vermektedir. Yani kayıpların sayısı resmi kayıtlara göre 56.600 civarındadır.

Ayrıca kayıt altına alınmadan kendiliğinden göç edenlerden de yolda hayatını kaybedenler vardır.

22 Aralık 1918 tarihinde çıkarılan bir kararname ile Ermenilerin geri dönüşüne izin verilmiştir. Dönüşlerini kolaylaştırmak için devlet tahsisat ayırmış ve Şubat 1919 tarihinde harcanan para 120.000.000 liraya yükselmiştir.

Böylece 1919 Eylül ayında tahsisat belgelerine göre 210-220.000 Ermeni yurtlarına dönmüştür.

1921 yılı başında Ermeni Patrikhanesi tarafından hazırlanan ve Ermenilerin Türkiye'de yaşadığı yerleri gösteren bir tabloya göre dönenlerle beraber Ermeni nüfusu 644.900 olarak verilmiştir.

Tarihi vesikalar o tarihte diğer bölgelerdekilerle birlikte Ermenilerin 1 milyon 400 bin civarında olduğunu söylemektedir. Bu da Osmanlı kayıtlarını doğrulamaktadır.

Zaten toplam sayısı bir buçuk milyon civarında olan Ermenilerin harpten sonra bir milyon 400 bin olduklarının tespiti, 1 milyon 500 bin Ermeni'nin katledildiği iddiasının bir tarihi çarpıtma propagandası olduğunu açıkça göstermektedir.

1915 olayları bir soykırım veya etnik temizleme olmayıp iki tarafın da çektiği acılarla dolu olaylardır.

Tarih tarihçilere bırakılmalı ve meclislerde tarih yazılması maskaralığına da gülünüp geçilmemelidir, tehcirde gerçek neyse öylece yazılmalı, anlatılmalı ve aktarılmalıdır.

Ben ırkçı değilim ama sürekli Türklerin Ermenilere kıymasından bahsedip Ermenilerin Müslümanları kıymasına temas edilmemesini kimse kusura bakmasın benim vicdanım DA kabul etmiyor.

Not: tarihi bilgiler Prof. Dr. Kemal ÇİÇEK beyin TÜRK ERMENİ ANLAŞMAZLIĞININ SİYASİ KÖKENLERİ, TEHCİR VE DÖNÜŞ ÜZERİNE YAKLAŞIMLAR makalesinden alınmıştır. RT

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Resul Tosun Arşivi